IŞIK DOĞUDAN YÜKSELİR…

Özel eğitim alanında çalışırken benden bir  yardım eli isteyen,  özel gereksinimli çocukların ışıl ışıl bakan gözleri ile tanıştım. Diyarbakır’da 150’ye yakın özel eğitim merkezi  olduğunu biliyor muydunuz?  Özel eğitim alanında yaptığı çalışmalar ile dikkat çeken ilimiz Diyarbakır’da yürütülen çalışmaları, Özel Eğitim Uzmanı  Şermin Aygürt ile konuştuk.

 

Özel eğitim uzmanı olmaya nasıl karar verdiniz? Bize biraz kendinizden ve bu alanı nasıl seçtiğinizden bahseder misiniz?

Ben 2013 yılında Anadolu Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği bölümünden mezun oldum. Sonrasında özel eğitim alanında çalışma şansımın olduğunu söyledi-

ler. Bir yıl kadar bu alanda çalıştım ve çok sevdim. Çünkü özel eğitim alanında benden bir yardım eli isteyen, özel gereksinimli çocukların ışıl ışıl bakan gözleri ile tanıştım. Ağzımızdan çıkan her bir cümleyi pür dikkat  dinleyen anneler ve babalarla tanıştım. Onlar beni bu alana çekti. Diğer çocukların da eğitim ihtiyacı olabilir ama özel gereksinimli çocukların bizden beklentisi çok daha farklı ve değerli. Dolayısıyla ben de özel eğitimde devam etmeye karar verdim.  Bu alana dair ABA, OÇİDEP, Floortime gibi pek çok eğitim aldım.  Hala da eğitimler almaya devam ediyorum. 2018 yılında Hasan Kalyoncu Üniversitesi’ne başvurdum ve yüksek lisansta özel eğitim alanını seçtim. Zorlu bir süreçti ama tamamladım ve iyi ki okudum diyorum.

İyi bir özel eğitimci olmak için hangi donanım ve yeteneklere sahip olmak gerektiğini düşünüyorsunuz?

Bence en önemlisi sabırlı olmak.  Sadece özel gereksinimli çocuklarla değil, tüm çocuklarla nasıl iletişim kurmak gerektiğini de bilmek gerekiyor. “Bu çocuk benden ne istiyor?” önce bunu anlamak ya da anlamaya çalışmak lazım. Sevgi dolu olmanız ve işinizde ne yapmanız gerektiğini biliyor olmanız lazım. Bunları da bir bütün olarak düşünmek gerekiyor. Sadece sevgi dolu olmak da, sadece ne yapmanız gerektiğini bilmek ya da sadece sabırlı olmak da tek başına yetmiyor. Ben alana dair pek çok eğitim aldım. Ancak bu öğrendiklerinizi uygulamada, uygun dozda, uygun şekilde nasıl vermeniz gerektiğini de bilmelisiniz.

Sizce bir özel eğitimcinin mesleki olarak kendini geliştirmesi ne zaman son bulabilir?

Özel eğitim derya deniz bir alan ve bilginin sonu yok. Ben yüksek lisans yaptım şimdi de doktora planlarım başladı. Ayrıca hem dünyada hem de ülkemizde çok güzel araştırma çalışmaları yapılıyor. Bunları takip etmek makaleleri okumak ve sahip olduğunuz bilgiyi sürekli güncel tutmanız gerekiyor.

Mesleğinizde unutamadığınız, sizde özellikle iz bırakan bir öğrenciniz oldu mu?

Aileler ile yapılan görüşmeler ve değerlendirmeler sonrasında,  özellikle bir iki öğrencimde otizm semptomları çok yoğundu. Onlarda şöyle düşünmüştüm “Evet uzun, belki de biraz yorucu, yoğun bir süreç beni ve aileyi bekliyor”. Ama yoğun eğitim ile aileyi de sürecin içine kattıktan sonra yaklaşık 1,5 yıl içerisinde çocuklar tanıdan çıktı. Semptomlar silikleşti. Bu beni kelimelerle anlatılmayacak kadar mutlu etmiş ve etkilemişti.

Dernek Başkanımız Parin Yakupyan Diyarbakır’da kurumunuzu ziyaret etmiş ve bizlere de gördüklerinden çok etkilendiğini aktarmıştı. Biraz da çalıştığınız Ada Özel Eğitimi anlatır mısınız bize?

Parin Hanımları burada ağırlamak hem şahsım hem de kurum adına çok keyif vericiydi. Ada Özel Eğitim Merkezi 12 yıldır Diyarbakır’da özel gereksinimli bireylere ve ailelerine hizmet veriyor. Ben kurumda Eylül ayından beri görev alıyorum. Ama şahane bir ekip ve muhteşem bir potansiyel var. Dolayısıyla orada olmaktan mutluyum.  Ada Özel Eğitim iki ayrı binadan oluşuyor. Her iki binada da özel gereksinimli bireylere eğitim programları uygulanıyor. Merkezde, dil konuşma terapisti, odyolog, ergoterapist, fizyoterapist, psikolog, özel eğitim uzmanı, özel eğitim öğretmenleri, sınıf öğretmenleri ve okul öncesi öğretmenleri çalışıyor. Kırka yakın çalışma arkadaşım var. Merkezde ağırlıklı olarak;  otizm spektrum bozukluğu, dil konuşma, zihin yetersizliği  ve disleksi olan çocuklarla çalışıyor. ABA, Floortime, ETEÇOM, PREP, PORTAGE, ÖDTE, dil öğretimi ve sosyal beceri öğretimi gibi yaklaşımlar ve değerlendirme araçları uygulanıyor.

Böyle kurumlar büyük şehirlerde bile çok az sayıda var… Biraz da bize kurucunuzdan ve  yönetim sisteminizi anlatır mısınız?

Kurucularımız  Mehmet Miradoğlu ve Engin Gezer özel eğitim alanında hem aileler ile hem de çocuklar ile çok yoğun çaba sarf eden iki kişi diyebilirim. Çocuklar ve aileler için verdikleri çabalarının yanında çok güzel bir eğitim kadrosu da oluşturmuşlar. Bu kadro kendi arasında işbirliği ve dayanışması olan bir eğitim kadrosu. Mehmet Hoca ve koordinatörümüz Abdullah Hoca ile aylık değerlendirmeler ve toplantılar yaparız. Kurucumuz personelle her ay artıların ve eksilerin değerlendirilmesini yapar. Bunu ayrıca aileler ile yapar. Mesela bir aile geliyor.  Çocuğun değerlendirmesi yapılıyor ve uygun bir müdahale programı çiziliyor. Bir ay sonra o aile ve çocuk ile çalışan destek elamanları  ile beraber bir arada süreci değerlendiriyoruz.

Ayrıca her aileye ait bir whatsapp grubu var. Bu grupta, çocuğa destek veren herkes yer alıyor. Anne, baba, çocuk okula gidiyorsa okuldaki öğretmeni de dahil edilerek ödevlendirmeler yapılıyor. Çok da aktif kullanılıyor. Geri dönütler de çok güzel.

Diyarbakır’da okul öğretmenleri bu kadar ilgili mi? Ne güzel…

Aslında bazen biz de okul konusunda aileler ile çok çaresiz kalabiliyoruz. Örneğin kaynaştırma öğrencisi ise okul müdürü ya da sınıf öğretmeni sorun çıkarabiliyor. Belki de öğrencinin karşısında kendini yetersiz hissettiği için aileyi okuldan caydırmaya yönelik yorumlar yapabiliyor. Ama birlikte çalıştığımız, bu anlamda çok emek veren öğretmen arkadaşlarımız da oluyor. Kreşe ya da ilkokula giden öğrencilerimizi bizimle birlikte destekleyen öğretmen arkadaşlarımızın sayısı hiç az değil.

Diyarbakır’da özel eğitim alanında hizmet vermenin avantajları ve dezavantajları neler?

Diyarbakır deyince hala yol kat etmesi  gereken bir şehir gibi düşünülebilir. Fakat en azından özel eğitim alanı için gerçekten müthiş bir seviyeye geldiğimizi söyleyebilirim.  Öncelikle eğitim kurumuna ulaşım büyük şehirlerdekinden çok daha kolay.  Mesafeler çok kısa ve ulaşım rahat. Bir dil konuşma terapistinden destek almak istenirse, ilçelerden bile gelinmesi en fazla yarım saati buluyor. Bence da çok önemli bir durum.

Yeterli sayıda eğitimcinin ve 150’ye yakın eğitim merkezinin olması da avantaj. Kurumların arasında çok tatlı bir rekabet de var: “En iyi terapist bende, en iyi ergoterapist bende” diye devam eden tatlı rekabet de kurumların kendisini geliştirmesini sağlıyor.

Dezavantajlarımıza gelirsek… Özel gereksinime sahip birey ailelerinin bazen kafası çok karışık olabiliyor. Bu da dezavantajımız.  Tam bir eğitim sürecine dahil oluyor aile, başka bir kurumdan duyduğu yöntemden etkileniyor. “Onu da mı denesem?” diyebiliyor. Bu da ailelerin sürecini biraz sekteye uğratabiliyor.

Aslında bilimsel dayanağı olan yöntemler belli ama aileler özel eğitim alanına çok hakim değiller. Hidroterapiyi öğrendiklerinde,  özel eğitime ara verip onu deneyebiliyorlar ya da bir bitkisel bir ilaç deneyeyim diyebiliyorlar. Onların ‘Denemediğimiz bir şey kalmasın’ diye düşünmelerini anlıyorum. Fakat ne yazık ki bunlar çocuğa uygun hazırlanan eğitim programını aksatıyor.

Bir de Diyarbakır’da özel eğitim için hazırlanan materyallere ulaşmak daha zor.  Hemen bir mağazadan alamıyoruz. Online sipariş veriyoruz.

Ada Özel Eğitim olarak ailelere yönelik sık sık seminerler düzenliyorsunuz. Bu seminerlerin konu başlıklarını nasıl belirliyorsunuz?

Az önce de bahsettiğim gibi aylık toplantılarımız oluyor.  Bu toplantılarda ailelerin beklentileri, süreçte en çok zorlandığı alanlar ya da daha çok bilgiye ihtiyaç duyulan konuları belirliyoruz. Ayrıca  bizim kendi alanımızın dışında örneğin nöroloji uzmanının ya da psikiyatristin bire bir aktarımı da bizim için çok değerli olabiliyor. Bu noktada biz de bir planlamaya gidiyoruz.

Sosyal medyada seminer fotoğraflarınızı inceledim. Orada katılım, kalabalık, ilgi ve coşkuya çok imrendik. Ailelerin yoğun  katılımını nasıl sağlıyorsunuz?

Aileler bizim için sürecin anahtar parçası diyebilirim. En önemlisi onların katılımı. Ailelerimiz de o kadar bilinçli ki, bazen ellerinde makaleler ile geliyorlar. “Şu makalede şöyle bir şey okuduk…” diyorlar. Bu çok hoşumuza gidiyor. Böyle aileler ile çalışıp desteklediğimiz çocuklardan çok daha anlamlı gelişimsel dönütler alabiliyoruz. Bu aileler de tabii ki merak içerisinde.  Bilgiye ihtiyaç duydukları  bir alanda bir uzman gelecek diye heyecan ile bekliyorlar.

Son olarak özel gereksinimli çocuğu olan ailelere buradan ne söylemek istersiniz?

Aslında onlara söylemek istediğim çok şey var. Hepsini kucaklamak isterim. Ne olursa olsun onların yanında olduğumuzu belirtmek isterim.  Onların neler yaşadığını bilmek, tamamen anlamak zor. Ama onları anlamaya çalışıyorum. Sabırlı olmalarını ve sürece gerçekten ikna oldukları bir müdahale programı çizdilerse buna sadık kalmalarını öneriyorum.  Bazen programa sadık kalmayıp çok sayıda kurum, kişi, yöntem ve yaklaşım değiştiriyorlar. Ne yazık ki, çocuk için zaman kaybı oluyor. Düşünsenize çocuğunuzun durumunu  1,5-2 yaşında erkenden fark ediyorsunuz ve çocuğunuzun eğitim sürecine ikna olup, uygun bir program bulamadınız. Bazen 4-5 yaşına kadar bu şekilde gelebiliyor çocuk. Geriye dönüp baktığınızda makası kapatmamış olabiliyorlar. Bence hızlı ve iyi bir araştırma ile uygun bir müdahale programı çizmeleri ve sabırlı olmaları gerekiyor.

Bazen de öğretmen gibi olma yanılgısına düşebiliyorlar. Sadece ezberlenmiş bilgileri vererek  ve ödev yaparak çocuklarıyla zaman geçiriyorlar. Bu pozisyondan da çıkmalarını isterim. Çocuklarına sarılsınlar, öpsünler. Önce onları anlamaya çalışın. Çocuk bir şeye öfkeleniyorsa, bunun altında yatan nedeni bulmaksızın ezbere müdahale etmeyin. Önce çocuklarınızı özgür bırakın. Kast ettiğim elbette tamamen kendi haline bırakmak değil. Eğitimciniz ve terapistiniz ile bir yol çizin ve buna sadık kalın.