YETİŞKİN OTİZMLİ BİREYLERİN PSİKİYATRİK SORUNLARI
Yetişkin ve Çocuk Ergen Psikiyatristi Dr. Nüket İşiten ile otizmli bireylerin yetişkin otizmli bireylerin karşılaştığı psikiyatrik sorunları konuştuk.
Sizi biraz tanıyabilir miyiz?
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi mezunuyum. Yetişkin psikiyatrisi ihtisasımı Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yaptım. Psikofarmakoloji, bursu kazanarak New York’ta Albert Einstein Üniversitesi’nde çalıştım. Sonra Türkiye’ye döndüm ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde de çocuk psikiyatrisi ihtisası yaptım. İki ihtisası ayrı yapan Türkiye’deki 24 kişiden biriyim. Bir üniversitede çalışıyorum ve aynı zamanda kendime ait de bir kliniğim var.
Danışanlarınız arasında yetişkin otizmli bireyler de yer alıyor. Yetişkin otizmli bireylerin genel sıkıntıları neler?
Genel olarak duygusal zeka ve sosyal zeka ile ilgili geçmişten getirdikleri sorunları oluyor. Sosyal gelişimleri için uyumda ya da kurdukları ailelerinde, arkadaşlık, iş ilişkilerinde empati veya eşduyum yapma gibi zorluklar yaşıyorlar. Genellikle yalnız ve bir izole hayat sürüyorlar. Eskilerin nevi şahsına münhasır dediği, kendilerine göre bir tarzları ve üslupları olan insanlar oluyorlar.
Yüksek fonksiyonlu otizmi bulunan, bilgisayar mühendisi bir baba gelmişti bize. Parlak bir mühendisti. Fakat iş yerinde hiç arkadaşı yoktu. Eşiyle konuştuğumuzda o da içe dönük bir hanımdı. Dışarıya çıkmayı çok sevmeyen bir insandı. Uyum sağlamıştı birbirilerine. Zaten eşi dışa dönük olsa evlilikte problemler başlayabilirdi ama çok düzgün giden bir evlilikleri vardı.
İki oğulları vardı, ikisi de asperger tanılıydı. Farklı çocuklardı. Mesela Türkçe konuşmuyorlar ama çok güzel İngilizce konuşuyorlardı. İlk çocuklarına asperger tanısını başka bir hekim koymuştu ve bana sonra gelmişlerdi. Babaya ikinci çocuğun da aspergerli olduğunu söylediğimde “bana göre iyi bir şey bu, en azından benim için tanıdık. Ben de zaten öyleyim,” dedi.
Evet, dengini bulursa hiç sorun yaşamayabiliyorlar. Ama bulamazsa… Bu piyango gibi bir aile. Ben öyle bir aileye kırk yıla yakın hekimlik hayatımda bir kez rastladım.
Bu bahsettiğiniz yüksek fonksiyonlu bir otizmli tabii. Ya zihinsel kapasitede kısıtlılık varsa?
Eğer zihinsel kapasitede bir kısıtlılık varsa o zaman başka türlü zorluklar oluyor. Şu anda bir belediyede çalışan 26 yaşında bir danışanım var. Zihinsel kapasitesinde de bir kısıtlılık var ama ofisboy gibi bir iş yapıyor ve gayet de güzel çalışıyor.
Fakat bazen takıntıları nedeniyle sıkıntıları oluyor. Annesi ile konuştuk geçen hafta. Anne, bankalara oğlunun vesayet altında olduğuna ve kredi çekmek gibi bazı işlemleri yapamayacağına dair kısıtlılık koydurmuş.
Fakat oğlanın güzel de bir maaşı var ve tutkulu bir şekilde telefon almaktan vazgeçememe gibi bir de takıntısı var.
Yeni telefon alıp eskisini satıyor mu?
Al sat yapmıyor. Sadece alıyor. Ya da satarken kandırılarak satıyor. Telefonları kime ne kadara satıyor anne onları denetleyemiyor. Ondan önce küçük blok not gibi defter alma takıntısı vardı. Ben not almak ya da yapacaklarını listelemek için alıyor sanıyordum. Fakat kullanmıyordu. Alıyor evde biriktiriyordu. Bir psikologla ile de çalışıyordu. Zamanla bu takıntılar bitti.
Ama, hekim bir babası vardı. Anne-baba ayrı olduğundan çocuk babanın yanına tek başına giderdi. Psikiyatrik ilaçlara çok da hakim olmayan, dolayısıyla önyargıları bulunan hekim olan baba ne yazdık ki oğlunun ilaçlarını bir anda kesmiş. İlaçları aniden kesince oğlanın bütün davranışlarında, duygu kontrolünde, uykusunda sorunlar oldu. Biz onları regüle edip toparladık. Fakat o dönemde pandemi başladı ve evde internette daha fazla vakit harcamaya başladı. Bu da internet alışverişine yönelmesine ve oradan telefon alıp satmasına neden oldu.
İleri yaşta otizmli bireylerin takıntılarından kurtulmaları mümkün mü?
Her zaman değiştirmek için şans var.
Böyle bir durumda nasıl bir yol izlenmeli?
O kişinin takıntısı her ne ise ona özel bir yol izlenmeli. Mesela ergen bir otizmli danışanımın parmağına ip dolama takıntısı vardı. İpi sarıp çözüyor ve bunu sürekli tekrarlıyordu. Tipik gelişimli bireyler ile beraber okuyordu ve bu da sınıf arkadaşlarının onunla dalga geçmesine yol açıyordu. Eğer bu davranışı çok yapmak istiyorsa, eve geldiğinde kontrollü ortamda bunu yapması için onu yönlendirdik.
Tanısı kaldırılıp profesyonel hayatta başarılı olan otizmli danışanlarınız oldu mu?
Evet, size bahsettiğim aspergerli yüksek fonksiyonlu otizmli mühendis baba gibi örnekler var.
Otizmli gençlerimiz akademik başarıya sahip ise onu nasıl yönlendirebiliriz?
Otizmli bireylerde dikkat eksikliği çok fazla olur. Aslına bakarsanız , otizm nörogelişimsel bir tablodur. Pek çok nedenselikle sorun tarif edilir ama sonuçta beynin gelişiminde bir düzensizliktir. Beyinde sinirler kendi arasında sinaptik bağlantılar yaparlar. Bu bağlantıların bir kısmında kopma olur. Yaygın gelişimsel bozukluklar diye bir ad altında toplarız ya bunları. Gelişimde bir yerlerde kopmalar olur. O bağlantılar ile aşamalı bir gelişim söz konusu beyinde.
Nasıl bir gelişim?
Doğduğumuzda beyin hücrelerinin sayısı bellidir değil mi? Bunlar bağlanır ve kullanılır. Kullanılmayanlarda arada yıkım olur. Bunun bir sistematik ilerleyişi vardır. Biz onu gelişimde belli aşamalar olarak görürüz. Bu bağlanmalar olacak ve olgunlaşma olacak işte o zaman çocuk hecelemeye başlayacak. Sonra kelime ve cümle ile devam edecek. On sekiz ayda elli kelime konuşacak gibi gelişim basamaklarından söz ederiz. İşte bu gelişim basamaklarında bir iki kopma olduğunda, geldiği gelişimden gerileme söz konusudur. Mehter takımı gibidir. İki ileri bir geri. Bu gelişimdeki bozulma aynı zamanda beyinde söz gelimi dikkat merkezinde ya da o civarda olursa dikkatini odaklamayla ilgili güçlük ile de ortaya çıkar. Çoğu otizmli çocukta dikkat eksikliği vardır. Çünkü bu da nörolojik gelişimsel bir problemdir.
Dikkat eksiliğine yönelik ilaçların buradaki etkisi ne oluyor?
İlaç burada var olan zihinsel kapasitesinin gerektirdiği, akademik performansı göstermesine fayda sağlar.
Yetişkin otizmli bireyler pandemi döneminde büyük sıkıntılar yaşadı. Aileler hangi noktada sorunlarını tek başlarına aşamayacağına karar verip bir uzmana danışmalı sizce?
Otizm bir yaşam biçimidir. O yüzden otizmli bireylerin yaşam boyunca danışmanlık alacağı, rehberlik edecek birisiyle dirsek temasında bulunması gerekiyor. Şimdi Hollanda’da olan bir kızımız var mesela. Liseyi bitirdiği sene geldiler. Daha önceki yıllarda anne yurtdışında başka bir ülkede çalışmış ve çocuğunu teyzeye bırakmış. Teyze de kendi halinde oynadığı sürece bana göre sorun yok diyerek kendi dünyasına kapanmasına çok fazla yol açmış. Yine yüksek fonksiyonlu bir kızımızdı.
Saçlarını yüzüne döker, mümkünse hiç göz teması kurmazdı. Okulda da hiçbir arkadaşı ile ilişki kurmuyormuş. Anne ondan ayrı kaldığı dönemde çok sıkıntı yaşadığı için artık beraber olmak istiyordu. Kızımız Hollanda’da lise son sınıf sınavlarına girdi. Üniversite 2. sınıf seviyesinde bir matematik puanı elde etmiş. Ama orada Hollanda’dan bir yazı getirdi 11-12 yaş ergen çocuğun davranışlarını gösteriyor demişler.
Bir yerde üniversite seviyesinde bir başarı gösteriyor. Diğer yerde de ön ergenlik seviyesinde sosyal beceri gösteriyor. Otizmlilerde duysal ve sosyal zekanın geriden gelmesinden kaynaklanıyor bu durum. Eğer bu uyumu sağlamayacaksa Türkiye’ye geri dönmesi de gündeme geldi. Anne“Eyvah biz ne yapacağız?” diye panik olmuş halde geldi. Üzerine çalışarak biz bu sorunu aşabildik.
Bu gibi durumlarda ilacın etkisi nasıl oluyor?
Size saydığım bu danışanlarımın hepsinde ilaç kullanım yoluna gitmiştik. Orada bir kar zarar hesabı yapmak çok önemli. Mesela Hollanda’ya giden kızımızda çok ciddi öfke patlamaları, anne ile komşuların polis çağıracağı şiddette kavgalar yaşanırdı. Orada öfke kontrolünü yapmak kişinin elinde olamayabiliyor ve patlamalar şeklinde oluyor. Şimdi sakin ve okula gidiyor. Öyle bir yaşam mı yoksa böyle bir yaşam mı hesabını yapmak gerekiyor.
İlaçların etki mekanizması genellikle, beyin kimyasalları dediğimiz beyinde iki sinir arasındaki iletişimi yani nörotransferi sağlayan bir takım maddeler ile gerçekleşir. Bunlar arasında adrenalin, dopomin, melatonin, serotonin vb. sayabiliriz. Serotinin hipotezi vardır ve serotonin eksikliğine bağlı bir takım ruhsal klinik tablolar ortaya çıkar. Eksikliği eşittir depresyon demektir. Veya dopamin eksiliğinde farklı klinik tablolar ortaya çıkar. Biz o kimyasalları dengelemeye çalışırız. Bunun da bir aritmetiği vardır. Kişinin kendi kendine bunu düzene sokması mümkün değildir. Bu kişinin elinde değildir ve ancak ve ancak ilaç yardımı ile yaparsınız. Sara nöbeti geçiren bir insana ‘dur burada bayılma, git kaldırımda bayıl,’ deseniz bu kişinin elinde midir? Değildir.
Oradaki o patlayıcı öfke boşalmalarını da kontrol etmek bireyin elinde değildir. Ya da sadece çocuğu yatıştırayım, iyi davranayım diyerek düzeltmenin olmadığı ilacın gerektiği durumlar var.