OTİZMİ ANLAMAK, ÇOCUĞU ANLAMAKTIR
Otizm spektrum bozukluğu her çocukta farklı belirtilerle kendini gösteriyor. Peki, bir çocukta otizmden şüphelenmek için neler gözlemlenmeli? Tanı nasıl konuyor? Hangi terapiler etkili? Çocuk ve Genç Psikiyatristi Dr. Berna Aygün ile erken tanının önemi, doğru terapi planı ve çocukların potansiyelini desteklemenin yollarını konuştuk.
Ailelerimizin en merak ettiği soru ile başlayalım… Çocuğum otizmli mi? “Belirtileri neler?”
Otizm spektrum bozukluğu (OSB), doğuştan gelen ve yaşam boyu devam eden bir nörogelişimsel farklılıktır. Belirtiler genellikle 3 yaşından önce ortaya çıkar, ancak daha erken fark edilebilir. Her çocukta belirtiler farklı düzeyde ve farklı şekilde görülebilir, bu nedenle “spektrum” terimi kullanılır. Otizm spektrum bozukluğu (OSB), sosyal etkileşimde zorluklar, iletişim problemleri ve tekrarlayıcı davranışlarla karakterizedir. Peki sık görülen belirtiler nelerdir derseniz,
- Göz teması kurmaktan kaçınma veya sınırlı göz teması
- İsmiyle seslenildiğinde tepki vermeme, “duymuyormuş” gibi davranma
- Duygu ifadelerini anlamakta zorlanma (örneğin gülümsemeye karşılık vermeme)
- Oyuncaklarla amacına uygun oynamama (örneğin sadece tekerleğini döndürmek)
- Aynı hareketleri tekrar tekrar yapma (el çırpma, sallanma gibi)
- Rutinlerde ısrar (değişikliklere karşı aşırı tepki)
- Yaşıtlarıyla oyun kuramama, yalnız kalmayı tercih etme
- Konuşma gelişiminde gecikme ya da dil kullanımında farklılıklar (ekolali, yani duyduğu kelimeyi aynen tekrar etme gibi)
Ailelere bu tür davranışları fark ettiklerinde hemen panik olmamalarını, bir çocuk ve genç ruh sağlığı uzmanına danışmalarını önerebilirim. Çünkü unutulmamalıdır ki otizmi düşündüren tek bir belirti değil, bu belirtilerin yoğunluğu, süresi ve günlük yaşamı nasıl etkilediğidir. Uzmanın gözlem ve değerlendirmesi tanı için kritiktir.
Otizmin kriterleri neler? Tanı konulurken hangi kriterler dikkate alınıyor?
Otizm spektrum bozukluğu (OSB) tanısının konması için çocukta hem sosyal iletişim alanında güçlükler hem de tekrarlayıcı davranışlar gözlenir. Bu belirtiler çocuğun günlük hayatını belirgin şekilde etkiliyorsa ve başka bir durumla açıklanamıyorsa, otizmden söz edilebilir. Tanı, sadece bir belirtiye değil, bu belirtilerin bir araya gelişine, süresine ve etkilediği alanlara bakılarak konur.
OSB tanı kriterleri ise, DSM-5 (Amerikan Psikiyatri Birliği’nin Tanı Ölçütleri El Kitabı, 5. baskı) temel alınarak konur. Bu kriterler; çocuğun sosyal iletişim, davranış, ilgi alanları ve duyusal tepkilerindeki farklılıkları değerlendirir.
Tanı konulabilmesi için iki ana başlıkta belirtilerin bulunması gerekir:
- Sosyal iletişim ve sosyal etkileşimde kalıcı yetersizlikler
Bu alanın üçü birden gözlenmelidir:
- Sosyal-duygusal karşılıklılıkta eksiklikler:
- Normal sohbet başlatma ve sürdürmede zorluk
- Duyguları paylaşma ve karşılıklı ilgi gösterme becerisinde yetersizlik
- Sosyal yaklaşımlarda pasiflik ya da anormal tepkiler (örneğin başka çocuklarla oynamak istememek)
- Sözsüz iletişim davranışlarında eksiklikler:
- Göz teması, mimik, jestler gibi sözel olmayan iletişim becerilerinde yetersizlik
- Bedensel duruş veya yüz ifadesiyle mesaj verememe
- Konuşurken jest kullanmama ya da anlamama
- İlişki kurma ve sürdürmede zorluk:
- Yaşına uygun arkadaşlık kuramama
- Hayali oyunlara ilgi göstermeme
- Sosyal bağlamlara uyum sağlayamama
4. Sınırlı ve tekrarlayıcı davranış örüntüleri
Bu alanın en az iki tanesi bulunmalıdır:
- Stereotipik (tekrarlayıcı) motor hareketler, konuşmalar veya nesne kullanımı:
- El çırpma, dönme, ekolali (aynı sözcüğü tekrarlama), oyuncakları sıraya dizme
- Rutinlere sıkı bağlılık, ritüelleşmiş davranışlar, değişikliklere aşırı tepki:
- Aynı yoldan okula gitme isteği, aynı bardaktan su içme gibi davranışlarda ısrar
- Yoğun ve sınırlı ilgi alanları:
- Tek bir nesneye ya da konuya saplantılı ilgi (örneğin trenler, haritalar)
- Duyusal tepkilerde farklılıklar:
- Ses, dokunma, tat, kokuya karşı aşırı hassasiyet ya da kayıtsızlık
- Işık, ses gibi duyusal uyaranlara olağandışı tepki verme
Ergoterapi, konuşma terapisi veya ABA (Uygulamalı Davranış Analizi) gibi terapiler nasıl yardımcı olabilir?
Otizm spektrum bozukluğu tanısı alan çocuklar için erken, bütüncül ve bireye özel terapi planı çok kıymetlidir. Çünkü her çocuğun biricik ihtiyacı farklı. Özellikle disiplinler arası çalışmaya çok önem veriyorum. Burada çocuğun ihtiyacına göre—psikiyatrist, özel eğitimci, konuşma terapisti, ergoterapist, psikolog—optimum destek sağlayabilir. Çocuğun özellikle desteklenmesi ve güçlendirilmesi gereken yönlerine dair esnek ve bireyselleştirilmiş çalışmayı planlamak gerekir.
ABA (Uygulamalı Davranış Analizi) Terapisi: ABA, otizmli bireylerin sosyal, iletişimsel ve akademik becerilerini geliştirmeyi; problem yaratan davranışları azaltmayı hedefleyen bilimsel temelli bir yaklaşımdır. Öğrenme ilkeleri ve pekiştirme sistemi kullanılır. ABA’da karmaşık becerileri küçük adımlara bölmeye, davranışları ödülle pekiştirmeye, uygun olmayan davranışları azaltmaya çalışılır. Bu da “doğal ortamda” ya da masa başında yapılandırılmış şekilde uygulanabilir. Özellikle ABA; sosyal beceriler, tuvalet eğitimi, sofra kuralları, sıra bekleme, öfke yönetimi gibi birçok alanda etkilidir. Mümkün mertebe erken yaşlarda başlandığında ciddi kazanımlar sağlanabilir.
Konuşma ve Dil Terapisi; otizmli çocukların bazıları ya hiç konuşmayabilir ya da konuşsalar bile dili toplumsal anlamda kullanmakta (örneğin sohbet başlatmak, sırasını beklemek, duygu anlatmak) zorlanabilirler. Bu noktada konuşma terapisi devreye girer. Kelime sayısını arttırma, cümle kurma gibi dil gelişimini, jest-mimik kullanımı gibi sözel olmayan iletişimi, dilin sosyal kullanımını (konuşma sırası alma, uygun ses tonu kullanma vb.) yani pragmatik dil yapısını desteklemeyi ve güçlendirmeyi hedefler.
Ergoterapi (Duyu Bütünleme Terapisi): çocuğun günlük yaşam becerilerini mümkün mertebe bağımsız gerçekleştirebilmesi için duyusal, motor ve sosyal becerilerini destekleyen terapidir. Otizmde sık görülen duyusal hassasiyetler, motor koordinasyon zorlukları ve öz-bakım becerilerindeki eksiklikler için kullanılır. Otizmli çocuklar bazı seslere, dokulara, ışıklara aşırı duyarlı olabilir (hiper-reaktif) ya da az duyarlı olabilir (hipo-reaktif). Duyu bütünleme terapisiyle bu duyusal sistemlerin dengelenmesi hedeflenir. Özellikle uyaranlara aşırı tepki veren ya da tepki vermeyen çocuklarda duyusal temelli davranışları düzenlemede etkili olduğu düşünülmektedir.
Daha önce de belirttiğim gibi; her çocuğun terapi ihtiyacı ve önceliği farklıdır. Terapilerin etkili olabilmesi için düzenli katılım, evde uygulama desteği ve uzmanlar arası iletişim çok önemlidir. Hiçbir terapi mucize etkisi yaratmaz ama zamanla ve sevgiyle, çocuğun potansiyelini açığa çıkarabilir.
Öfke nöbetleri ve takıntılar nasıl yönetilebilir?
Öncelikle şunu bilmekte fayda var bence; otizmli çocuklar dünyayı algılama ve tepki verme biçimlerinde farklılıklar gösterir. Bu farklılıklar, zaman zaman yoğun öfke nöbetlerine ya da tekrarlayan takıntılı davranışlara yol açabilir. Bu davranışlar, çoğunlukla çocuk için bir kendini ifade etme veya düzen sağlama biçimidir. Örneğin öfke nöbetleri genellikle huysuzluk değil, bir tür yoğun duygusal dışavurum ya da duyguyu kontrol etmekte zorluktur. Derdini anlatamayıp, sıkışıp da öfkeyle tepki verebilirler, çünkü iletişim güçlüğü yaşayabilirler. Ya da kalabalık, yüksek ses, parlak ışık gibi uyaranlardan rahatsız olabilir. Bir başka örnek ise rutinlerinin bozulması ya da her şeyi sırasıyla yapmak istiyorken bu sıranın bozulması olabilir ve beklenmedik ani tepkiler verebilirler.
Takıntılar da aslında otizmli çocuklara çoğunlukla güvenlik ve düzen sağlayıcı bir eylem aracıdır. Aynı şeyi tekrar etmek (örneğin araba tekerleği döndürmek, aynı soruyu defalarca sormak), çocuğun dünyayı anlamlandırma ve kendini sakinleştirme yolu olabilir.
Sosyal becerilerini nasıl geliştirebiliriz?
Otizmli çocuklar için sosyal ilişkiler; kuralları yazılı olmayan, karmaşık ve yorucu bir oyun gibidir. Ne zaman konuşulacağı, göz teması, jestler, sohbetin akışı gibi konular doğal olarak gelişmeyebilir. Ama bu beceriler doğru destekle ve sabırla geliştirilebilir.
Bu konuyla alakalı bazı önerilerim şunlar olabilir:
- Göz teması kurduğu her anda gülümsemek, “fark edildin” duygusu verebilir.
- Oyun oynarken çocuğun liderliğini izlemek, yani çocuğun ilgi duyduğu şeyle yola çıkmak.
- “Bak ne güzel döndürüyorsun! Şimdi sıra bende!” gibi sözlerle sıra alma, karşılıklılık öğretilebilir. Hem de tekrarlayıcı davranışlar bir oyun ile birleştirilmiş olur.
- Duygularını basitçe ifade etmek: “Ben şimdi biraz üzgünüm.”
- “Parkta nasıl oynanır?”, “Misafir gelince ne yapılır?” gibi durumlar için kısa görsellerle desteklenmiş hikâyeler anlatmanın da faydası önemli olabilir. Aynı zamanda bunu “kitap gibi” okuyarak sosyal durumlara hazırlık yapılabilir.
- Yine sosyal alan içinde; markete gittiğinizde kasiyere teşekkür etmek gibi, sofra kurarken çatalları birlikte koyar mısın gibi ya da kitap okurken sence bu karakter şimdi ne hissediyor olabilir gibi karşılıklılık oluşturacak adımlar, sosyal alanı güçlendirmek konusunda faydalı olabilir.
Çoğunlukla ailelere de söylediğim bir şeydir; sosyal beceri gelişimi bir yarış değil, bir yolculuktur. Çocuğun bireyselliğine saygı gösterilerek, küçük adımlar büyük farklar yaratabilir. Aileler bu konuda oldukça yaratıcı fikirler üretebiliyor. Çocuğunuzun sosyal becerilerde geri olsa da, bu öğrenemeyeceği anlamına gelmez. Her beceri zamanla ve tekrarla gelişir. En önemlisi: sabır ve süreklilikle baskı değil desteklemek, zorlama değil oyunla öğretmek.
Otizmlilerde uyku sorunlarına sık sık rastlanıyor mu?
Evet. Otizmli çocukların yaklaşık %50-80’inde uyku sorunları görülür. Özellikle uykuya dalmakta zorluk, gece uyanmaları, sabah 4-5 gibi erken uyanma, kabus, düzensiz uyku döngüleri en sık gördüğümüz uyku problemleridir.
Otizmli çocukların uyku düzenini nasıl iyileştirebiliriz?
Otizmli çocuklarda uyku düzeni oluşturmak bazen sabır isteyen bir süreçtir ama doğru ortam, yapı ve rutinle birçok çocukta belirgin iyileşmeler görülebilir. Uyku düzeni bir gecede oluşmaz. Her çocuğun bireysel biyolojik saati ve ihtiyaçları farklıdır. En önemlisi: sabır, süreklilik ve sevgi dolu yaklaşım.
- Adımların ilki; uyku rutininin niye bozulduğunu anlamak olabilir. Bazen ufak bir rutin bozulması, bazen fiziksel veya ruhsal bir huzursuzluğu ifade etmekte yaşadığı güçlük, günlük yaşamdan gelen stres faktörleri de uykuya yansıyabilir ve uyku düzenini bozabilir.
- Uyku hijyeni uygulamaları oldukça işe yarar. Temel unsur tutarlı ve tahmin edilebilir bir uyku rutini oluşturmaktır. Her gün aynı saatte yatmak ve kalkmak, akşam saatlerinde ekran kullanımını sınırlandırmak, yatmadan önce sakinleştirici bir rutin (masal, müzik, banyo gibi), odada dikkat dağıtıcı uyarıcıların (ışık, ses) azaltılması, gerekirse uyku günlüğü tutarak düzenin izlenmesi işe yarayabilir. Bazı çocuklar için duyusal hassasiyetleri nedeniyle uygun nevresim, ışık, ses düzenlemeleri de etkili olur. Yine otizmli çocuklar görsel destek uyaranlarla (resimli kartlar, rutin şeması) daha iyi organize olabilir.
- Gün içinde enerjisini boşaltamamış, yoğun duyusal girdi almış ya da hiç almamış çocuklar gece aşırı uyarılmış olabilir. Bu nedenle egzersiz, açık hava oyunları, duyusal bütünleme aktiviteleri (salıncak, kum havuzu, hamur yoğurma) düzenlenmesi duygu regülasyonunu sağlamasına yardımcı olup, uykuya dalış sürecini destekleyebilir.
- Son olarak ılık duş, hafif masaj, lavanta kokusu, nefes egzersizi, sessiz bir müzik uykuya geçişi kolaylaştırabilir. Bu seçimleri yaparken çocuğun duyusal hassasiyetine önem vermekte fayda var.
Melatonin takviyesi güvenli mi?
Evet, melatonin takviyesi, doğru doz ve uzman kontrolünde kullanıldığında genel olarak güvenli kabul edilir. Özellikle otizmli çocuklarda uykuya geçişi kolaylaştırmak ve daha kaliteli uyku sağlamak amacıyla dünya genelinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki; her çocukta etkili olmayabilir. Başlama kararı, doz ayarı ve kullanım süresi profesyonel tarafından belirlenmelidir.
Seçici yeme davranışları nasıl yönetilir?
Seçici yeme davranışı da otizmli çocuklarda sık rastladığımız bir durum olabiliyor ve aileler bu şikayetle başvurabiliyor. Otizmli çocuklarda belli tat, doku, renk veya sıcaklıkta yiyeceklere bağlı kalabilirler. Bu durum, duyusal hassasiyetleri ve aynılıkta ısrarlarıyla ilişkili olabilir.
- Yeni yiyecekleri tanıtırken çok küçk miktarlarla başlamak
- Çocuğun tercih ettiği yiyecekle birlikte sunmak
- Yemeği birlikte hazırlamak (katılım, motivasyon artırır)
- Yemekleri oyunla, hikâyeyle eğlenceli hale getirmek
- Zorlamadan, yavaşça deneme fırsatı vermek işe yarayabilir. Bu süreçte gerekirse ergoterapist ve beslenme uzmanı desteği alınabilir.
Aile olarak otizmin etkileri ile nasıl başa çıkabiliriz?
Otizmle yaşamak zaman zaman yorucu ve yalnız hissettirebilir. Ama unutmasınlar, yalnız değiller ve birçok ailenin geçtiği bu yolda güçlü destekler var. Genellikle ailelerin içinde bulundukları çeşitli dinamiklere bağlı olarak destek istemekten çekindiğini gözlemliyorum. Mümkün mertebe diğer aile bireyleriyle açık iletişim kurmaya çalışmalarında, ihtiyaç duyuyorlarsa bir profesyonel destek almalarında fayda var. Yine aileler anlaşılamayacaklarını düşünebiliyorlar. Burada benzer deneyimler yaşayan ailelerle bir araya gelmek yararlı olabilir. Son ve en önemli önerim ise kendilerine zaman ayırmaları olacaktır; bu hem ailelerin en doğal hakkı hem de çocuklarının yararınadır. Bakım vereni kendini ne kadar iyi hissederse, çocuk da o kadar huzurlu olacaktır.
Son olarak ailelerimize ne söylemek istersiniz?
Her çocuk biriciktir ve her çocuğun potansiyeli vardır. Erken tanı, doğru destek ve sevgi dolu bir çevreyle çok yol kat edilebilir. Lütfen sabırlı olun, destek istemekten çekinmeyin ve kendinize karşı da şefkatli olun. Bir çocuğun dünyasında en güvenli yer, anlayan bir bakıştır. Siz o bakışın sahibisiniz.