NİTELİKLİ ÖZEL EĞİTİM
ÖÇED Başkanı Parin Yakupyan: “Bir markanın ya da oluşumun kaliteli ve köklü olduğunu ispat adına ülkemizde sıklıkla kelimenin başına ‘hakiki, yeni, meşhur, tarihi…’ ifadeleri eklenir,” diyor. Peki, yaygın kullanılan bu sıfatlar özel eğitimin kalitesini de arttırır mı?
Hakiki, meşhur, has… Bunlar kelimenin başına gelince niteliğin arttırıldığı düşünülür. Özel eğitimin başına, bu kelimelerden birini getirirsek niteliğini arttırmış olur muyuz? “Hakiki Özel Eğitim, Meşhur Özel Eğitim, Öz Hakiki Has Özel Eğitim”… Bu işin ironisi tabii. Özel eğitim kelimesinin baş kısmına bu ifadelerden biri gelince, kalite ya da nitelik artmayacaktır.
Daha önceden kendi kendime sorduğum ve zaman zaman dillendirdiğim bir soru var “Özel eğitimin neresindeyiz?” diye. Sahi biz özel eğitimin nitelik olarak neresindeyiz? Ülkemizin her köşesindeki özel gereksinimli bireyler, nitelikli bir özel eğitime ulaşabiliyor mu? Özel eğitimin niteliği nedir? Göreceli midir?… Sorular, sorular… Birbirini kovalar durur.
Yıllar yıllar önce, çocuğumla otizm yolculuğuna ilk çıktığımda, aradan biraz süre geçince, alanda bir şeylerin eksik olduğunu gördüm. İşin içine girdikçe, aileler ile tanıştıkça, yurt dışından örnekleri araştırdıkça bu farkı açıkça seçmeye başladım. İlk baştaki o süreçte neler neler yaşadım. Çok iyi örneklere de rastladım, o zamanki azıcık bilgimle “Bu kadarı da olmamalı!” dediklerim de vardı. Kurum açma girişimim de bu nedenle oldu.
“Bireylerin bilimsel dayanaklı, nitelikli ve etik eğitime ulaşabilmesi” mottomuz olmalıydı. Eğer bireyler nitelikli özel eğitime ulaşabilirse, bağımsızlaşması kolaylaşacaktı. Hedefim ve başlangıç noktam buydu, bu yolda ilerlemeye de yıllardır gayret ediyorum.
Özel Eğitim…
Özel eğitim, özel gereksinimli bireyin ihtiyaç duyduğu, gelişimsel açıdan farklılıklarının bulunduğu alanlara yönelik verilen eğitimdir. Her çocuk farklıdır. Her bireyin ihtiyaçları, öğrenme yöntemi farklıdır. Çocuğun başlangıçta çok iyi değerlendirilmesi birincil koşuldur. Ayrıca verilen eğitim multidisipliner olmalıdır. Tüm paydaşlar ortak hareket etmelidir. Çok yönlü olmalıdır. Bireyin her gelişim alanına dokunmalıdır. Özelliklerini, yeteneklerini keşfetmelidir. Aile eğitimleri mutlaka izlemeli, belli koşullar altında o seansların bir bölümüne katılmalı ve programın şekillenmesinde paydaş olmalıdır.
Ülkemizdeki duruma bakacak olursak, devlet destekli kısımda seans sayıları çok yetersiz. Sistem neredeyse dört duvar arasına ve bir fasulye masaya sığdırılmış durumda. Eğitim, bireyin kameradan geçtiği süreyle belirleniyor. Dört duvar arasında hayatı yakalamaya çalışan bir sistem…
Maliyetlerin her yönden arttığı şu dönemde , seans başına biçilen değerle eğitimsel kalite düşürülmeye zorlanıyor. Eğitimci bu düzende istediği ekonomik koşullara ulaşamadığı için biraz tecrübe kazandıktan sonra alan değiştirmeye mecbur kalıyor. Devletin eğitimciye ödediği bedelle, özel eğitim merkezlerinde eğitimciye ödenen bedel arasında ciddi uçurumlar oluştuğu için; eğitimciler çoğu zaman bu alanda devam edemiyor. Devlet tarafından kurumlara ödenen bedel ile kaliteli ve tecrübeli eğitimci devamlılığı maalesef sağlanamıyor. Birçok yerde özel eğitim kurumunun sağlam temeller üzerinde olması sayesinde değil, eğitimci temelli ilerlenme yaşanıyor. Eğitimci kaliteli ve donanımlıysa gelişim oluyor, değilse olmuyor.
Ülkemizin farklı coğrafi ve iklimsel koşulları nedeniyle bazı bölgelerde on iki ay boyunca kesintisiz eğitime ulaşmak da mümkün olmayabiliyor. Eğitimciler kurum tercihi yaparken bölgesel koşulları da göz önünde bulunduruyor. Gerekli bütçeye sahip aileler çeşitli eğitim türlerine ulaşabilirken (duyu bütünleme, zihin kuramı, yoğun eğitim, spor, hareket eğitimi, PREP), bunu sağlayamayan aileler standart bir eğitimle hayata tutunmak zorunda kalıyorlar. Maddi durumu elveren aileler bir doktorun düzenli kontrolü eşliğinde eğitim hayatına devam ederken, durumu elvermeyen aileler devlet hastaneleri ile bu süreci yürütmeye gayret ediyorlar.
Devlet hastanelerinde alanlarında uzman, çok başarılı ve özveri ile çalışan hekimlerimiz olsa da, muayeneye ayrılan süre ve her muayenede farklı bir hekime denk gelmek danışanlar açısından çok büyük sorun oluşturuyor.
Özel Eğitimde Niteliksel Yatırımlar
Merkezlerin çoğu eğitimin niteliğine yatırım yapamayacak duruma gelmiş bulunuyor. Eğitimciler ise mesleki gelişimlerine bütçe ayıramadıkları bir döngüye girmek zorunda kaldılar. Özellikle pandemiden sonraki süreçte, İstanbul başta olmak üzere, birçok büyük şehirde de nitelikli ve donanımlı personel bulmak cidden çok zorlaştı. Aileler açısından ise, nitelikli eğitime ulaşmak yerine, sadece eğitime ulaşmak ön plana geldi mecburen. Eğitimde nitelik olmayınca da, çocuklarda beklenen ilerleme maalesef kazanılamadı. Ekonomik gücü azalan insanlar, büyük şehirlerde sadece yaşamaya odaklanmak zorunda kaldılar… Çoğu ailede Maslow’un ihtiyaç hiyerarşisinde sadece en alttaki temel ihtiyaçlar karşılanabilir durumda.
Özel Eğitim Merkezi Tercihi
Aileler merkez tercihi yaparken çoğu zaman sosyal medyayı referans alıyor. Günümüzün en güçlü yönlendiricilerinden biri sosyal medya oluyor. Bunu, tavsiye üzerine kurum arayışları takip ediyor. Aileler tanı sürecinde, tanıdan sonra tıkandıklarını hissettiklerinde bu arayışlara giriyor. Bu arayışları yaparken de çocuğunun ihtiyaçlarından çok, başkalarının önerileri etkili oluyor. Her birey farklı, her bireyin gelişimi farklı. Bireyin alacağı eğitim aynı olsa bile kat edeceği yol farklı olabiliyor. Bu nedenle ebeveynler çocuklarını çok iyi tanımalı, gözlemlemeli ve ihtiyaçlarını gerçekçi bir çerçevede kısa vadeden uzun vadeye doğru planlamalılar.
Eğitimde Aile Etkisi
Nitelikli bir özel eğitimin vazgeçilmez unsurlarından biri ailedir. Aile ne kadar bilinçli ve işbirlikçi olursa süreç o kadar faydalı işler. En iyi merkeze de gitseniz, en iyi eğitimcilerle de çalışsanız, aile işin içinde yoksa çocuğunun eğitimini izleyemeyip bunu hayatına genelleyemiyorsa bir şeyler hep eksik kalacaktır, o eğitim beklenen etkiyi göstermeyecektir.
Aileler geçmiş döneme göre çok daha bilinçli ve çocuklarının özel gereksinim durumunu daha erken fark ediyor. Fakat sadece bu noktada bilinçlenmek yetmiyor. Ailelerin tanıdan itibaren kurumların niteliğini sorgulaması gerekiyor. Özel eğitimle ilgili daha çok akademik çalışma yapılmalı, eğitimciler daha fazla eğitim alma gayretine girmeli, kurumlar kendilerini geliştirmek adına uzmanlarla/ uzman kurumlarla işbirliği yapma yoluna gitmeliler. Araştırmacılar, sadece kurumun sunduğu sosyal imkanlara değil, eğitimdeki ve eğitimci kadrosundaki niteliklere de bakmalılar.
Biz ailelere yine büyük görevler düşüyor. Neyi talep ederseniz onunla karşılaşma ihtimaliniz artar. Nitelikleri belirleyici faktör olduğunuzu unutmayın. Birçok sistem arz talep üzerine kurulur. Alacağınız hizmetin özelliklerini siz belirlersiniz. Ailenin bilinci, özel gereksinimli bireyin alacağı eğitimin niteliğini kesinlikle etkiliyor.
Bu durumda biz ailelere yine büyük görevler düşüyor. Neyi talep ederseniz onunla karşılaşma ihtimaliniz artar. Nitelikleri belirleyici faktör olduğunuzu unutmayın. Birçok sistem arz talep üzerine kurulur. Alacağınız hizmetin özelliklerini siz belirlersiniz. Ailenin bilinci, özel gereksinimli bireyin alacağı eğitimin niteliğini kesinlikle etkiliyor.
Ülkemizde özel eğitimin çok da köklü bir geçmişi yok aslında. İşleyiş açısından birçok unsur, yeni yeni revize ediliyor. Son dönemlerde yapılan çalışmalar bizleri umutlandırıyor.
Ben 22 yıl gibi çok uzun sayılabilecek bir süredir özel eğitim maratonundayım. İlk 5 yıl sadece bir veli olarak, sonraki 17 yıl da hem bir veli, hem de bir kurum sahibi ve STK temsilcisi olarak koşturuyorum. Bu sistemde neler gördüm, neler yaşadım. Çok güzel anılarım da var, çok olumsuz olanlar da. Birlikte bu yola başladığımız çocuklarımızın bazıları maalesef bakımevlerinde. Bazıları evlerde zor koşullarda yaşıyor. Bazıları da üniversite bitirdi veya yaşamın içerisinde. Bu çocuklara baktığımda elbette spektrumdaki yerlerinin önemli olduğunu görüyorum ama geçmişte eğitim adı altında yapılan olumsuzlukları da biliyorum.
Bilimsel ve nitelikli özel eğitim; özel gereksinimli bir çocuğun hayatta kalabilmesinde çok çok önemli bir yer teşkil ediyor. Doğru davranışsal müdahaleler, istikrar, bilinçli ebeveyn, sosyal hayata katılım ve doğru beslenme bizim çocuklarımız için ‘olmazsa olmaz’dır.
Sonuç olarak çocuğumuz için gerekli olan özel eğitimi araştırırken sadece ambalaja odaklanmayalım. Ürün içeriğini okuyalım, araştıralım. Ürünü sunacakları sorgulayalım. İyi bir gözlemci, bilinçli bir ebeveyn olalım. Birey sadece eğitim alsın diye bir merkeze götürülmez, ihtiyacına binaen eğitim türleri bireye sunulur. İhtiyacı olmayan eğitimleri bireye dayatmak, gelişimsel fayda sağlamaz.
Tüm özel gereksinimli bireylerin nitelikli yoğun özel eğitime ulaştığı yarınlara kavuşmak ümidi ile…