İFSAK İLE PROJE: KIRMIZI SERGİSİ

Otizmin rengi yakın zamana kadar “mavi” idi ama daha sonra otizmli inisiyatifleri “kırmızı”yı tercih ettiğini belirtti. Bunun en önemli nedenlerden biri görünür olmayı istemeleriydi. ÖÇED ve İFSAK da Proje “KIRMIZI” diyerek,  otizmi ve otizmlilerin sorunlarını daha görünür kılmayı ve onların yanında olmayı hedefledi.

“Kırmızı, al veya kızıl, parlak gökkuşağının en dışındaki renk. Duygularımızı uyandıran, enerji seviyemizi yükselten ve yaşam alanlarımızın bir yerinde, küçük de olsa muhakkak, yer alan “kırmızı”. Kültürel anlamda birçok şeyin sembolü olan kırmızı renk; Doğu geleneklerine göre iyi şans ve saflık simgesi olarak kabul edilmektedir. Kırmızının taşıdığı bir diğer özellik ise otizmin rengi olması.

İFSAK, otizmin rengine dikkat çekmek için Mehtap Canver Ercan’ın danışmanlığında “Kırmızı” projesini hayata geçirdi. Çektikleri fotoğraflar ile otizmli çocukları destekleyen fotoğraf sanatçıları, proje öncesinde ÖÇED tarafından düzenlenen otizm farkındalık seminerine de katıldılar.

İFSAK YÖNETİM KURULU BAŞKANI DAYK DANZİG:

“PROJE KIRMIZI ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİ İLE İLGİLİ”

Sergi açılışında konuşan İFSAK Başkanı Dayk  DANZİG: “Hepimiz İFSAK çatısı altından olmaktan, beraber sanatsal çalışmalar yapmaktan, bir şeyler üretip paylaşmaktan, birlikte olmaktan ve bu ailenin bir parçası olmaktan  büyük keyif alıyoruz. Ayrıca bu ailenin sorumlulukları olduğunu da bir çok defa dile getiriyoruz. Bu sorumluluklar toplumsal cinsiyet eşitliği, gençlerimiz ve dezavantajlı insanlarımız için mücadele etmeyi gerektiriyor.

Bu kapsamda bizler de elimizden geldiğince nasıl katkı sağlayabiliriz diyerek projeler ve seminerler hazırlıyoruz. Ama bazı projeler var ki, bunlar gerçekten bizim için fazlası ile önemli. Kırmızı da bunlar biriydi. Çünkü çocuklarımızın geleceği ile ilgili,” dedi.

ÖÇED BAŞKANI PARİN YAKUPYAN:

“DOKTORDAN OTİZM KELİMESİNİ DUYDUĞUMDA İNANAMAMIŞTIM”

Projeye destek verenlere teşekkür eden Parin Yakupyan: “Benim için proje kırmızı çok kıymetli. Size burada otizmli ilgili hikayemi kısacık aktarmak istiyorum. Ben ikiz bebek annesiydim. Garen ve Sayat adlı ikizlerim 36 haftalık dünyaya geldiklerinde ikisi de 2 kilonun üzerindeydi. Garen’in gelişimi hep kardeşi Sayat’tan önde giden bir bebekti. 9 aylık sıraladı, 12 aylık desteksiz yürüdü, ilk kelimeleri de o zaman başlamıştı. İletişimi de çok güzeldi. Sadece bazen anlamadığımız ağlamaları olurdu” diyerek oğlunun otizm tanısına uzanan deneyimlerini akatrdı.

Otizmli bireyleri tanımanın ne kadar olduğunun altını çizen Parin Yakupyan: “Çocuklarımızın duyusal ve davranışsal problemi varsa, gittiğimiz mekânlarda mücadele vermek zorunda kalabiliyoruz. İlk sırada marketler, bakkallar gibi gıda alışverişi yaptığımız yerler geliyor. Çocuklarımız buralarda tüketmelerini istemediğimiz gıdalara, atıştırmalıklara yöneliyorlar. İşte film o andan itibaren başlıyor. Çocuğumuz ağlamaya, bağırmaya, kendini yere atmaya varan davranışlarda bulunabiliyor.  Eğer ilk kez girdiğimiz bir yerse herkes bize “Ne oluyor?”, “Anneye bak!”, “Bu nasıl baba?” der gibi bakmaya başlıyor. Hatta bazen bakmakla da kalmıyor, diyor.

“Ağlatmayın çocuğu, paranız yoksa sonra verirsiniz” gibi duyuyoruz. Oysa biz çocuğumuzun ağlatmak için değil, o davranışı pekişmesin diye almıyoruz. Birçok ebeveyn çevrenin bu bakışları yüzünden günlük yaşam içerisinde davranış çalışması yapamıyor. Çünkü siz bu davranışı 3 yaşında bir çocuk için pekiştirirseniz ve o davranış silinmezse, o 15 yaşına geldiğinde de aynı davranışı sergiliyor.

Bu sadece bir örnek. Pek çok konuda doğru davranarak otizmli bireylerin hayatını kolaylaştırabilmek sizin elinizde. Bunun ilk adımı da otizmi ve otizmli bireyleri tanımaktan geçiyor. İFSAK’a bu farkındalığa katkı sağladığı ve otizmli bireyleri desteklediği için çok teşekkür ederim,” dedi.