“HAYATA YENİ KAPILAR AÇABİLMEK VE BEN DE VARIM DİYEBİLMEK”

CP’li özsavunucu Eda Güzelsoy yazdı:
“Bir kapı açılmıyorsa o kapıyı zorlamak yani çabalamak, vazgeçmemek gerektiğine inandım ve inanıyorum.

Hayata 1-0  yenilgi ile başlamak önemli değil ki, sonuç itibariyle zorluklar mücadele ile aşılabiliyor önemli olan her şeye rağmen hayata yeni kapılar açabilmek ve ben de varım diyebilmektir…

Dergimizin 35. sayısında bedenimizdeki engel hayata tutunmamıza engel mi? Projesinin üzerinde çalışırken devam projesini çıkarmaya karar vermiştim. O hâlde anlatmaya başlıyorum…

“Zorluklar Mücadele ile Aşılabilir mi?”

Maalesef ki, hayat herkese aynı soruları sormuyor doğal olarak biz de kopya çekemiyoruz.

Zaman zaman kaygılarım, yanlışlarım ve kafama takılan çok soru oluyordu keşke bir kılavuz olsa alıp okusam diye düşünüyordum  çünkü insan bazen bir örneğe ihtiyaç duyuyor. Tabii ki, o vakitlerde internette yoktu ve eğri başlayan yolumu, düz yol yapabilmenin telaşına düşmüştüm. Bu konuda tereddütlerim vardı bazen cesaretimi kullanarak, bazen de yüreğimin sesini duyarak hayatla mücadele etmeye çalışıyordum ama kaslarım zayıf olduğu için çabucak yoruluyordum biraz fazla zorlayınca da canım yanıyordu ve bir yerde tükenip vazgeçiyordum. Böyle zamanlarımda imdadıma ailem hemen yetişiyordu ya elime el, ya ayağıma ayak oluyordu, ya da hiçbir şey yapamazsalar bile bana güç verip, kaldığım yerden yeniden devam etmemi sağlıyorlardı. Mücadele ederken düşündüğüm tek şey ise, “mutlaka bir gün yapacağım” cümlesini yüreğime yerleştirmeyi başardım. Bu cümle benim hayatımın rotasını değiştirdi…

“Mutlaka Bir Gün Yapacağım.”

Bakıldığı zaman, imkânsızlıkta bile imkân gizlidir ama sadece biraz sabır, biraz umut biraz da zaman gerekiyordu. Bana bir tek, zorluklar karşısında direnebilmek kalıyordu, zaten direnmekten başka şansımda yoktu. İlk amaç olarak, yapamadığım şeyleri yapmaya gayret etmeye çalışmak oldu örnek vermek istiyorum, ellerimi doğru bir şekilde kullanabilmeye çalıştım çünkü sol elimi başımın üzerine koyarken bile sağ elimden yardım alıyordum  sağ elim ise, sol elime nazaran daha iyi konumdaydı. Burada göz ardı ettiğim bir şey vardı, sol elimi hiç kabul edemedim ve bu sebeple hep sağ elimi kullandım hâlbuki, sol elimde benim elimdi o hâlde değişen neydi?

Evet değişen hiçbir şey yoktu, ama bu gerçeği, o zamanlarda kabul edemiyordum ki…

Bunu fark eden annem, eğer sol elimi daha fazla kullanırsam elimi bir gün kazanabileceğimi açık bir şekilde ortaya koymuştu.

Aslında haklıydı annem, sol elimi çalıştırsam tekrar kazanabilirdim en azından denemekten ne kaybedebilirdim ki?

İkinci amacım, küçük küçük şeyleri tutabilmeye çalıştım.  Örneğin, 5 tane fasulye bu 5 fasulyeyi yerden alıp bir kaba koymaya çalıştım. Elbette ki, çalışırken çok yoruluyordum ama yine de devam etmek zorundaydım.

Üçüncü amacım, ağırlık kaldırmaya ve ben izin vermediğim sürece bırakmamaya çalışıyordum eğer ki, elimden düşerse başa dönüp tekrardan çalışmaya başlıyordum.

Zaman geçtikçe emeklerimin karşılığını almak beni inanılmaz derecede mutlu ediyordu ve bütün yorgunluklarımı unutup  önüme daha büyük amaçlar koymaya hazırlanıyordum çünkü artık başarmanın yalnızca çalışarak olabileceğini öğrenmiştim…

“Başarmanın Mutluluğu”

Sanırım tarif edilmesi mümkün olmayan tek mutluluk. Bir tarafım kanadı kırık bir kuş gibi uçmak isterken, bir tarafım da uçmaya o kadar yorgundu ki…

Bu hissime dayanarak, kendime iki seçenek sundum ya yoluma devam edip hayatıma sahip çıkacaktım, ya da sıkıştırılmış bir hayatı kabul edecektim.

Burada, kendime çok acımasız olduğumu farkındaydım ama eğer ki, pes etmemek istiyorsam başka türlüsü imkânsızdı.

Kararım hayatıma sahip çıkmak oldu. Örneğin, herhangi bir zorlukla karşı karşıya kaldığım zaman o zorluğu korkmadan aşabilmeye çalışıyordum çünkü biliyordum ki, korku bir insanın en zayıf noktasıdır ve gerçekten benim zayıflığa tahammülüm yoktu. Ve böyle düşünmeme rağmen hâlâ bazı korkularım vardı. En büyük korkum ise, bulunduğum ortamdan farklı bir ortama, farklı bir insan olarak girmekti ve doğal olarak kendimi rahat hissedemiyordum.

“Farklı Bir İnsan”

Her ne kadar hayatla mücadele etsem de, “farklı bir insan olmanın burukluğu” hep yüreğimin en ince sızısı olarak yerini alıyordu. Burada kabul edilmesi gereken bir gerçek vardı, evet ben hayatıma farklı bir insan olarak devam edeceğim sonuç itibariyle, benim payıma düşen hayatı yaşamaktan kaçmanın anlamsız olduğunu biliyordum. O zaman duygularımı bir tarafa bırakıp hayata tam anlamıyla hayatın içine girmek için bir hamle yapmayı tercih ettim. Şimdi düşünüyorum da, aslında o hamleyi yapmaya karar vermek bile benim için gerçekten çok zordu ama hayatta ben de varım demek istiyorsam başka çarem yoktu…

“Hayatta Ben de Varım Diyebilmek”

Vermiş olduğum kararın sonuna kadar arkasındaydım öncelikle yavaş yavaş kendi kabuğumu kırıp toplum içine karışmaya çalıştım. Her deneme sonrası durum değerlendirmesi yapıyordum, başarısız olduklarım oluyordu elbette ama başarılı olduğum da oluyordu. Başarısız olmayı hazmedemiyordum nerde hata yaptıysam bulup tekrardan deniyordum. Başarılı olduğum zamanlarda ise, mutluluğum paha biçilemezdi ve kendime olan güvenim her geçen gün daha da  artıyordu.

“Sanırım insanın kendine güvenebilmesi çok farklı bir olgu.” Çünkü kendime olan güvenimin gelmesi demek, hayata yeni kapılar açabilmeyi isteyebilmek demekti.

“Hayata Yeni Kapılar Açabilmek”

İtiraf etmek gerekirse, orta 2. sınıfta İpek Ongun Yaş On Yedi romanını okuyana kadar sağlığım dışında tek bir hayâlim bile yoktu tek bildiğim mücadele etmek ve rahat bir hayat kurabilmekti. Yanlış bir düşünce olduğunu şimdi çok iyi görüyorum. Elbette ki, rahat bir hayat kurmak için mücadele edeceğim ama aynı zamanda benim ilerisi için hayâllerim, hedeflerim de olmalıydı ve hedeflerim sayesinde hayata yeni kapılar açabilecek kadar  cesaretli olmalıydım bu konuyu ince eleyip sık dokudum. Acaba ben ne istiyordum, neyin üzerine yoğunlaşmalıydım ve en önemli soru nerden başlamam gerekiyordu? Bu soruların cevabını ancak zaman verebilecekti.

Artık açmak istediğim kapıdan emin olunca, her şeyi kafamda oturtturabilmiştim ve artık net bir şekilde hedeflerimi ortaya koymuştum. Zahmet olmazsa rahmet olmaz tabii ki, bazı zorluklarım mutlaka olacaktır fakat bu zorlukları çalışarak halledebileceğime inanıyordum. Sıfırdan başlayarak açmak istediğim kapıya doğru yürümeye çalışmak, hayatımda aldığım en güzel kararlardan bir tanesi oldu ve mutluluğum etrafıma da yansımaya başlamıştı.

Neden mutlu olduğumu açıklamak gerekirse, (umarım açıklayabilirim) tüm bu zorluklara rağmen pes edebilirdim pes etmek bana yakışmaz diyerek, hayata yeni kapılar açabilecek kadar iradeli davrandım. İşte bunun için kendime teşekkür ediyorum.

İnsan  mücadele ederken hayatı, kaçırdığını çok sonra fark ediyor. Hayatı kaçırmadan, coşkuyla yaşayabilmek umuduyla…

Keyifli Okumalar…

Not: Bedenimizdeki Engel Hayata Tutunmamıza Engel mi? Hayata Yeni Kapılar Açabilmek ve Ben de Varım Diyebilmek ” devam yazısıdır.