GELİŞİMSEL PROBLEMLER
Gelişimsel problemler nelere işaret ediyor? Amerikan Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Nörolog Prof. Dr. Serap Uysal ile bebeklikten itibaren gelişim konusunu ele aldık.
Alana ve mesleğinize çok uzun yıllar emek vermiş, değerli katkılar sağlamış bir hekimsiniz. Sizinle yolu hiç kesişmeyenler için biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
Tıp eğitimimi Hacettepe Üniversitesi’nde tamamladıktan sonra yine Hacettepe Tıp Fakültesi’nde Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanlık eğitimimi aldım. Daha sonra Samsun 19 Mayıs Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yaptım. Çocuk nörolojisi yan dal eğitimimi Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde aldım. İstanbul Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Kurucu Öğretim Üyesi olarak görev yaptım. Sonrasında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde Çocuk Nörolojisi Bilim Dalı Başkanlığı görevini yürüttüm. Emekli olduktan sonra Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi’nde Çocuk Nörolojisi Uzmanı ve Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Çocuk Nörolojisi Misafir Öğretim Üyesi olarak göreve başladım ve halen devam etmekteyim.
Çocuğun gelişiminden ne anlamalıyız?
Gelişim gebelik döneminde başlayan doğumdan sonra devam eden aktif bir süreçtir. Gelişim genel olarak anlama, ifade etme, hareket etme ve günlük yaşam becerileri gibi alanlarda işlev kazanma sürecidir. Yani gelişim hareket sistemi ve zihinsel işlevlerin olgunlaşma sürecini ifade eder.
Bir bebeğin gelişiminin genel özelliklerini nasıl özetleyebiliriz?
Gelişme nörolojik sistemin yani beyin ve ilgili yapıların olgunlaşması ve değişimidir. Bebeğin doğumdan itibaren gösterdiği zihinsel olgunlaşmanın basitten komplekse, baştan ayağa ve merkezden uçlara doğru olduğunu gözlemlemek zorundayız. Örneğin önce sadece ses çıkaran bebek daha sonra heceleme özelliği gösterir. Önce avuç içi ile bir objeyi yakalarken, daha sonra ses ve parmakla kavrayabilir. Önce başını, boynunu dik tutar, sonra oturur ve yürür. Genel olarak en basit şekliyle gelişim sürecinin erken bebeklik dönemine ait en çarpıcı özelliklerini bu şekilde özetlemek mümkün.
Çocuğun gelişiminde kritik dönemler var mıdır?
Kesinlikle evet. Algılama beş duyu organı aracılığı ile çevreden gelen uyaranlar ile gerçekleşir. Bunlar ses, görüntü, tat, koku ve dokunma uyaranlarıdır. Algılama bunların farkına varma halidir. Gelişen organizma bazı dönemlerde uygun uyaranlarla karşılaşamaz ise o işlev gelişemez. Bu tür eksiklikler belirli bir yaştan sonra geri döndürülemez. Örneğin göz ile ilgili bazı sorunlar erken dönemde saptanmazsa ve düzeltilmezse kalıcı olur. Bunları düzeltebilmek için kritik yaş, en geç on sekiz aylık olmasıdır. Dil gelişimi için kritik yaş 1 ila 7 yaş arasıdır. Sosyal ve emosyonel gelişim için en kritik yaş aralığı da sıfır ila iki yaş arasıdır.
Bu cümleden hareketle erken dönemde doğru zamanda gecikmeleri saptamak hızlı harekete geçmek için gerekli midir? Bunları vaka örnekleriniz ile de açıklayabilir misiniz?
Başta doktorlar olmak üzere çocukları izleyen sağlık çalışanlarının ve ailelerin bir bebeğin doğumdan sonra nasıl gelişeceği konusunu genel hatları ile bilmeleri gerekir. Bilgi artık çok kolay ulaşılabilen bir mecradır. Doğru bilgilenme en büyük güçtür. Bu şekilde doğru bilgilenmeyle önlenebilir, desteklenebilir ve/veya tedavi edilebilir durumları erkenden belirlemek çocuğun gelişimsel sürecine çok önemli bir tıbbi dokunuş sağlayacaktır. Tecrübelerimden yola çıkarak iki vaka örneği paylaşmak istiyorum sizlerle. Ofisime gelen bir buçuk yaşındaki bir çocuktan bahsedeceğim öncelikle. Sekiz aylık erken doğum hikayesi ve 1,9 kg. doğum ağırlığı olan bir bebekti. Getirilme nedeni henüz yürüyememesi ve sol elini kullanma tercihiydi. Hareket sistemi ile ilgili gelişim hataları erken doğuma bağlanmış ve çocuğun solak olduğu belirtilmiş, zaman içinde de gelişimini tamamlayacağı bilgisi anneye verilmiş ve bekleyin denilmiş. Yani beklemeye bırakılmış. Muayene sonrasında benim teşhisim serebral palsi yani beyin felciydi. Acilen fizik tedavi ve eğitime başlatıldı. Diğer bir örneği hatırlıyorum, iki yaşında konuşmuyor diyerek getirilmişti. Aile çocuğun çok akıllı olduğunu ve vücut dilini kullanarak kendini ifade ettiğini söyledi. Yine bekleyin denmiş kendilerine. Yine ailesel özelliklere vurgu yapılarak mutlaka bir gün konuşmaya başlayacağı bilgisi verilmiş. Muayenede işitme kaybı olduğunu düşündüm ve bunu da işitme testi ile teyit ettik. Bu örnekler şunu gösteriyor ki, gelişimsel değerlendirmedeki en önemli şey beş duyumuzun hatasız çalıştığını göstermek zorunluluğudur.
“Babası da geç konuşmuştu…” denilerek pek çok çocuğun konuşması için yıllarca bekleniyor. Konuşmada, anlamlı sesler çıkarmada gelişim aşamaları nedir?
İletişimin en önemli ögelerinden birisi konuşmadır. Konuşma ile karşımızdakini anlamaya ve kendimizi ifade etmeye çalışıyoruz. Konuşma ses üretmektir. İnsanoğlu doğduğunda ağlar. İlk konuşma şekli budur. Yani ağlama ile iletişim kurar. Kısa süre sonra farklı sesler çıkarmaya başlar bebek. Bir yaş civarı ilk anlamlı sözcükler başlar. İki-üç yaş civarı düzgün konuşma özellikleri belirginleşir. Düşünce ve hayal gücü kullandığını belli etmeye başlar. Konuşmanın çok önemli olduğunu düşünerek şunu söyleyebilirim ki, konuşma beyinden başlayan ve ses aracılığı ile ifade edilen karmaşık bir işlemdir. Konuşmada önce sesler sonra heceler, sonra sözcükler ve sonrasında da cümleler ile devam eden bir yapılanmadan bahsediyoruz. Unutulmaması gereken dil gelişiminin interaktif olduğudur. Karşılıklı etkileşim içinde bunun gerçekleşmesi mümkündür.
Erken çocukluk döneminde zihinsel gelişim aileler tarafından nasıl takip edebilir? Hangi özelliklere dikkat etmek gerekir?
Algılama; düşünme, hafıza ve öğrenme gibi yüksek zihinsel fonksiyonların kullanımını ifade eder. Zihinsel gelişim; dil, anlama ve anlamlı ifade edebilmeyi yani farkındalığı kapsar. Duygusal gelişim ve çevresel etkileşim çok önemlidir. Çünkü bu özellikler birbirleri ile çok bağlantılıdır. Erken bebeklik döneminde bebek en yakın çevresi ile bakışları ile tatminkar bir ilişki kurar. Daha sonra tepkisel gülümseme başlar. Anne babaya güvenli bir bağlanma geliştiren bebek, onlarla bir araya geldiğinde tanıdığını ve mutlu olduğunu belirten davranışlar ve mimikler sergiler. Bebekler ilk iki yılda koklama, dokunma ve işitme duyuları ile öğrenir. Çok meraklıdırlar. Her şeyi keşfetmeye çabalarlar. Çok cesaretlidirler ve bu özellikleri ebeveynlerini korkutabilir. Bu nedenle çocukları kısıtlamadan ama dikkatle denetleyerek onları izlemek çok önemlidir. Dikkat süreleri en fazla beş dakikadır. Çocuğun çok ilgisini çeken bir durum varsa bu süre biraz daha uzayabilir.
Bebeklerde baş ve boyun kontrolü neden önemli? Bebekler bunu en geç ne zaman yapmalı?
Sağlığın devamlılığı için temel bileşenlerden biri gelişimsel problemlerin hemen tanımlanması ve gelişimin desteklenmesidir. Bebekler erken dönemlerinden başlayarak yer çekimine karşı dengeli bir duruşu devam ettirir. Baş doğrultma, gövdenin eğikliğine rağmen başı dik olarak tutabilme yeteneğini anlatır. Zamanında doğan ve tabii ki sağlıklı 3-4 aylık bir bebek baş boyun kontrolünü başarmış olmalıdır.
Gelişimsel gecikmeler nelerdir? Çocuktan çocuğa ne kadar değişir?
Gelişimsel gecikmeler hareket ve zihinsel bileşenlerden birinde veya birkaçında sorun yaşıyor olmaktır. Örneğin zamanında oturamamak, zamanında yürüyememek, uygun yaş dilimine rağmen sosyal gelişimi, farkındalığını anlamada ve ifade etmede doğru tepkiler verememeyi ifade eder. Konuşmayı başaramamak da yine gelişimsel gecikme hatalarının en önemlilerinden biridir.
Bebeklerde bir sorun olduğuna dair uyarı sinyali var mıdır? Örneğin Çok uslu ya da çok huzursuz gibi?
Dikkatli olmak lazım tabii. ‘Çok uslu bebek, mamasını veriyorum hiçbir şekilde sesini çıkarmıyor. Çok rahat bakılabiliyor,’ ya da ‘Çok huzursuz. Devamlı ağlıyor, uyku problemi var ve hiçbir şekilde baş edilemiyor,’ gibi durumlarda gerek bebeği izleyen hekimler tarafından, gerekse de aileleri tarafından dikkatli olunmalı. Devam eden davranışlarda, çok uslu ya da çok huzursuz, çok ağlıyor ya da çok ilgisiz denildiği zaman bunları biraz büyüteç altına almak gerekiyor.
Otizme eşlik eden genetik sorunlar oluyor mu?
Otizmde, yani yaygın gelişimsel hatalar gösteren çocukların bir kısmında bazı nörolojik sorunlar da vardır. Bu nörolojik sorunların temelinde bazı genetik hastalıklar da yatabilir. Bunlar mutlaka ayrıntılandırılarak; çocuk muayene edilerek, hikayesiyle, gelişim süreci ile değerlendirilerek karar verilecek durumlardır. Buna göre yönlendirmeler ile otizme eşlik eden başka bir sorunun varlığını da tespit ederek mücadele etmek son derece önemlidir.
Psikiyatristlerin ve nörologların otizm tablosunda beraber yapabileceği çalışmalar nelerdir?
Psikiyatristler ve nörologlar özellikle bazı gruptaki çocuk hastaları için birlikte çalışmalı. Çünkü nöropsikiyatrik ortak tablolar var. Sadece otizme özel değil başka birçok problemde örneğin zihinsel geriliklerde, öğrenme güçlüklerindeki gibi. Dolayısıyla birbirini tamamlayan ve destekleyen iki bölüm gibi düşünülmeli. Tabii bütün bu paylaşımların da hasta yararına olabileceği asla unutulmalıdır.