DÖNENCE: BİR SEVGİ HİKAYESİ…

Kanal D ekranlarında izleyici ile buluşan Dönence dizisi alışılmışın dışında hikayesi ve otizmlilere farklı bakışı ile dikkatleri çekti. Dönence’nin kamera arkası hikayesini dizinin yönetmeni Serdar Gözelekli ile konuştuk.

Otizmli bireyleri konu alan muhteşem bir dizinin yönetmenisiniz. Otizmlileri konu alan bir senaryoyu tercih etmenizin özel biri nedeni var mıydı?

Projenin en ilgi çekici yanı “ farkındalık “ projesi olması. Tamamen hayatın içinden gelmesi, gerçekliğinin olması ama bunun toplum tarafından çok bilinmemesi ya da göz ardı edilmesi. Mesela bizler de bu proje ile birlikte otizmli demek yerine “özel çocuk” demeyi öğrendik. Bu özel çocukların gözünden dünyaya bakmak, onları anlamak ve anlatmaya çalışmak senaryo seçiminde etkili oldu.

 Dizide sadece otizmlilerin üstün yeteneklerini göstermiyorsunuz. Ailelerinin yaşadıkları sorunlara ve toplum içinde yaşadıkları sorunlara da yer veriyorsunuz. Bu konuda nasıl bu kadar detaylı bilgi sahibi oldunuz?

Seyirciye bir şey anlatırken önce onun hakkında doğru bilgiye sizin sahip olmanız gerekiyor. Zaten setimizde gerçek özel çocuklardan oluşan yardımcı oyuncular kullanarak hem onları topluma kazandırmayı amaçladık hem de aileler ile birlikte güzel ilişkiler kurarak doğru anlatıma devam etmeye çalıştık. Bizler onlarla zaman geçirdikçe onları anlamamız daha da kolaylaştı.

Diziye başlamadan önce otizmi ne kadar biliyordunuz? Dizi çalışmasından sonra bakış açınızda değişiklikler oldu mu?

Tabii ki, öncesinde çok fazla bir bilgim yoktu. Sonrasında bizlerin projeye kattıklarının yanı sıra proje de bize bilinçlenme konusunda katkı sağlamış oldu. Hiç büyümeyen, çocuk kalabilen, muhteşem bakış açısına sahip kişiler tanımamıza neden oldu.

 Otizmli karakterlerin dizide doğru temsil edildiğinden emin olmak için nasıl bir ön hazırlık yaptınız?

Bir hafta gibi kısa sürelerde diziler çekiliyor. Bu süreçte bir ön hazırlık aşaması kolay olmuyor. Her ne kadar bir ön hazırlık aşaması yapamamış olsak da, dizi bildiğiniz gibi İzmir Foça’da çekiliyordu. Buradaki özel çocuk aileleri ve bizlerle çalışan özel çocukların ailelerinin geri dönüşleri ve onlarla yapılan fikir alışverişleri bizler için referans oldu.

 Yönetmen olarak çok ustalıklı bir denge yakalamışsınız. Otizmin gerçeklerini anlatırken bunu ajitasyon malzemesi yapmamaya özen gösterdiğinizi görüyoruz. Bu bakış açısını geliştirmek için nelere dikkat ettiniz?

Başta da söylediğimiz gibi aslında proje farkındalık projesi olduğu için ajite etmekten çok farkındalık yaratıp sadece gençleri değil, özel çocuk aileleri de bilinçlendirmek istedik. Çünkü maalesef bir kısım aile bu durumdan kaçabiliyor ya da toplum olarak çok bilinçli olmadığımız için farkında olamıyor. Her çocuk ailesi için özeldir. Bizler için öncelik bilinçli aileler ve toplum yetiştirmek oldu.

 Dizide bize pek çok şeyi söylemek yerine göstermeyi tercih ediyorsunuz. Otizmliler dönen nesnelere bakar demiyorsunuz da, bakarken gösteriyorsunuz örneğin.  Çok daha güçlü bir etki… Bu seçimi bilinçli mi yaptınız?

Görerek öğrenme en başarılı öğrenme yöntemlerinden biridir. Görsel hafıza birçoğumuzda daha kolay çağrışımlar yapabiliyor. Tabii ki, hizmet ettiğimiz yayın organlarının kullanılma amaçlarından biride kişiye görsel anlatımlar sunması ve izleyici de bu beklentinin olmasıdır .

Sorumluluk almanın çok incelikli bir şekilde altını çiziyor diziniz. Gece konser verme planları yaparken evin sorumluluğunu üstlenmesi gerekince “Ben yemek yapamam” diye itiraz ediyor. Babası da çocuk musun “Yetişkin mi karar ver,” diyor.  “Bir sevgi hikayesi” yazabilmek için sorumluluklarımızı bilmemiz mi gerekiyor?

Hikayede ve karakterlerde bir tutarlılık olmak zorunda. Eğer birinde şaşma olursa izleyici hikayeyi ya da karakteri inandırıcı bulmuyor. Bu olaylar geçiş sürecinde olan kişilerde aslında sıklıkla görülen bir durum. Bazen işimize geldiği tarafı seçeriz. Ama büyümek ben büyüdüm demekle de olmuyor. Seçimlerimizi ona göre yapıp tarafımızı seçmemiz gerekiyor.

 Gerçek hayatta otizmli tanıdıklarınız var mı?

Öncesinde yoktu ama Foça’da artık çok sayıda kişiyi tanıma fırsatım oldu diyebiliriz.

 Otizmli çocuğu olan ailelerden dizi sonrasında nasıl geri dönüşler aldınız?

Ailelerin yaşadığı zorluklar ve çocuklarına karşı olan karşılıksız sevgilerini ekranlardan gösterdikçe, onlar adına anlaşılmak büyük bir sevinç oldu. Foça’da bulunan bir çok aile karşılaştığımız her yerde sevgi gösterisinde bulunarak bizleri de mutlu etti.

 Otizmle bu kadar iç içe olmak sizi nasıl etkiledi?

Özel bireyler toplumda yanlış bilinen şeylerin aksine çok sevgi dolu, kalplerinde iyilikten başka hiçbir şeye yer olmayan insanlar. Onlarla iç içe çalışmak beni hem çok duygulandırdı hem çok mutlu etti. Özellikle bazı sahnelerde aşırı duygulu anlar yaşadım. Onlarla çalışmak bana çok fazla şey kattı diyebilirim.

 Röportajımızı okuyacak otizmli bireylere ve birey ailelerine ne söylemek istersiniz?

Aileler için çevresel etkileri ve dışardan gelebilecek durumları tüm izleyenlerle paylaşmamız umarım farkındalık yaratarak ailelerin daha rahat etmesini sağlar. Çok büyük emekler verdiklerini ve fedakarlıklar yaptıklarını unutmamak gerekir.