ÇOK ZOR OLMASA GEREK, BİR ÇOCUĞA YÜREK AÇMAK…

Aslında öyle çok konudan bahsetmek istiyorum ki. Malum, okullar açıldı ve malum binlerce özel gereksinimli öğrencimiz de toplumda yerini bulmaya çalışıyor. Eksikler olmayacak mı? Elbette olacak. Bizim amacımız bunları sadece görmek değil, görmek ve birlikte telafi etmek.

Süreyya ÜLKÜ GÜLER yazdı.

Kızım İnci kaynaştırma öğrencisi olarak 1. sınıfa başlayanlar arasında bu yıl. İstemeyen öğretmenlere karşılık, gönlünü açan şahane bir eğitimciye denk gelmiş olmamız müthiş. Var böyle güzel yürekler, bunu asla unutmayın. Eski yazılarımdan birinde bahsettiğim kendi ilkokul öğretmenim, Kemal öğretmenimi görüyorum ona bakınca. Onun gibi babacan, onun gibi merhametli ama disiplinli bir İbrahim öğretmenimiz var artık.

Okulun ilk gününde herkesten çok ben endişeliydim. Sınıfına bıraktım çıktım. Teneffüste arkadaşlarıyla el ele görünce öyle duygulandım ki, elimdeki telefonla hemen videoya çekmek istedim o anı. Çekmeye başladığımda 30 sn. sonra çalan teneffüs zilinde herkes içeriye koşarken, İnci tam aksi yöne doğru koşmaya başladı. Okul dışına mı çıkacak diye korkumdan hemen peşine düştüm. Bir baktım ki, bebek arabasındaki küçük çocuğu ile ilkokula başlayan çocuğunu bekleyen bir kadının yanına koşuyormuş. Tek derdi de bebeği sevmek ve bebek arabasıyla gezdirmek. O korku anıyla önce kızıma kızdım. Sonra akşam karşıma alıp konuştuğumda da kendime. Onun suçu yoktu, zil çaldığında nereye gitmesi gerektiğini bilmiyordu ve ben bunu henüz öğretmemiştim.

O gün bitip de sınıftan onu aldığımda öğretmeni konuşmak istedi. Bugüne kadar aldığımız red cevaplarından olsa gerek, onu sınıfta istemeyecek diye korkumdan gözlerim dolarak dinledim İbrahim öğretmeni. Oysa o da bilmediği bir alanda bir şeyi öğrenmek istiyordu. İnci’nin ses duyarlılığı olduğunu söylemeyi unutuşum adama. Sınıfta sesler yükseldiğinde İnci kulaklarını kapatıp ağlamaya başlayınca adam da ne yapacağını bilememiş. Bu durumun olduğunu anlattıktan sonra ertesi gün ders bitmeden 5 dk. önce beni arayıp “İnci’yi alır mısınız?” dedi. Ben yine bir panik koşa koşa sınıfına gittim. Kapıdan İnci’yi bana verirken:

“Çocuklarla ses konusunu konuşacağım.” deyince rahatladım. Ve İbrahim öğretmen o gün çocuklara ne dediyse İnci bir daha ses yüzünden ağlamadı. Sürekli bana:

“Anne alıştım artık” diyor.

Günler geçtikçe İbrahim öğretmenle her göz göze geldiğimde bir şey diyecek mi diye korktuğumu fark ettim. İbrahim öğretmen de bana her defasında,

“Hiç merak etme olacak.”

“Bugün dünden daha iyiydi.”

“Yarın ince kalem yolla, kasları daha iyi gelişecek.”

“Kalemi güzel kavradığı anda olacak bu iş” diye diye enerjimi yükseltti, korkularımı sildi götürdü.

Bugün okulun sadece 9. günü. Teneffüs mantığını öğrenmiş olmasına rağmen, koşan çocukların arasında kendini koruyamadığı için birlikte teneffüse iniyor, kovalamaca oynuyoruz. Başlarda sadece İnci ve sıra arkadaşı Yade’yi alıp çıkıyorken, bir gün boştaki elimden birinin tuttuğunu fark ettim. Baktım ki yaka kartında İpek yazan bir kız:

“Ben de sizinle gelebilir miyim?” diye soruyor. Şimdi her gün artarak, değişen arkadaşlarımızla birlikte teneffüse iniyor ve ebelemece filan oynuyoruz 🙂 Ben biraz uzaklaşıp uzaktan takip ediyorum. Bir gün kendini koruyabilecek kadar bağımsız olabilecek mi bilmiyorum. Ama biz anneler onları okul koridorlarında beklemeye ve onları böyle gözetip kollamaya razıyız. Çünkü sadece bizim okulda bile yalnız olmadığımı görüyorum her gün. Kiminin çocuğu bedensel engelli, kiminin ki diyabet, kiminin ki cerebral palsi.

Ve bugün, teneffüste bir güzel kız yanıma gelip:

“Çok bağırıyorlar, lütfen susturur musun?” dedi. İnci gibi ağlamıyordu ama kulaklarını tıkamış, yüzü mutsuzdu. Onu gören bir başka çocuk daha gelip,

“Benim de sese alerjim var” dedi.

Güleyim mi, üzüleyim mi bilemedim. Ben anneleri gördükçe yalnız olmadığımı düşünürken, İnci de yalnız değildi. Normal gelişim gösteren bir başka çocuk da sesten rahatsız olabiliyordu. Üçünü de aldım karşıma,

“Okulda sesler bazen böyle yükselir. Tedirgin olursanız birbirinize sarılın olur mu?” dedim.

Kafalarını sallayıp, birbirilerine sarıldılar hemen. Sonra arkalarından bir başka güzel kız gelip, İnci’yi aldı ve:

“Gel sırana gidelim” diyerek onu sırasına götürdü ve yanına oturup sarıldı. İnci’ de kafasını omzuna yasladı ve tedirginliği gözlerimin önünde saniyeler içinde silindi yüzünden.

 “Özel çocuk sorunu” ! Bir grup veli bu özel çocuğu sınıftan attırmak için, o çocuğun velisinden gizli bu grubu kurmuş, imza toplayıp, müdüre gidip çocuğu okuldan attırma planı yapıyor. Kanım dondu okuduklarımdan sonra.

17 yıllık eğitim, 12 yıllık öğretmenlik hayatımda hiç bilmediğim duyguları bu çocuklardan öğreneceğimi düşünmemiştim. Öyle güzeller ki. Tüm bu güzel duygularla eve geldim. Ayaklarımı uzatıp bugünün yorgunluğunu atayım derken önce bir mesaj geldi telefonuma. Bir arkadaşım, bir fotoğraf atmış. 1. sınıfa başlayan yeğeninin sınıfında kurulan bir whatsapp grubunun bir konuşmasını göndermiş. Başlığı korkunç “Özel çocuk sorunu” ! Bir grup veli bu özel çocuğu sınıftan attırmak için, o çocuğun velisinden gizli bu grubu kurmuş, imza toplayıp, müdüre gidip çocuğu okuldan attırma planı yapıyor. Kanım dondu okuduklarımdan sonra.

Sosyal medyaya girdim, özel gereksinimli evladı olan 3 farklı annenin paylaşımlarına denk geldim. Tek tek paylaşıyor ve öğretmen ve veli kavramlarının bu işteki rollerinin yorumunu size bırakıyorum.

“Teneffüste böyle buldum Deniz’i. Hafiften suratı asık ve ağlamaklı. Beni görünce gözleri yaşardı. 1 sayfa düz çizgi yapan dışarı çıkabilir demiş öğretmeni. Bizimki yazamamış 1 sayfayı verilen sürede. Ona canı sıkılmış. Öğretmeni geldi, teneffüse çıkabilirsin, gelince devam et dedi Allah’tan da ara verdi.“

“Çok zor bir gündü. Bahçede kendine bir köşe edindi benim kuzum. Her teneffüs orada yere çöküp boncuk gibi gözyaşları döküyor, kimse benimle oynamak istemiyor, çok yalnızım diye. Tek tesellimiz öğretmen ve velilerin iyi olması. Lütfen bu günler bir an önce geçsin ve kuzum daha fazla üzülmeden adapte olsun.”

“Benimki teneffüste içeriye girmiyormuş. Öğretmeni gölge öğretmen demeye başladı. Bugün gergin bir konuşma geçti ama ilişkiyi bozmamak adına sabrediyorum. Sadece özel çocukların olduğu okullar var düşünür müsünüz, diye sordu bana. Eğer düşünseydim burada olmazdım, dedim. Kaynaştırmaya uygundur kararı olan bir çocuk için bunu neden düşünelim?”

Görüyorsunuz… Bazen öğretmenler, bazen veliler, bazen de okul idaresi kaçıyor bu durumdan. Bazen de İbrahim öğretmenler çıkıyor yolunuza, çocuklar sarılıyor evladınıza. Dilerim tüm kuzuların yolu böyle güzelliklere çıksın. Unutmayın ki bizler kaynaştırmaya uygundur denmeyen, resmi kararı olmayan çocukları zorla sokmaya çalışmıyoruz okullara. Belli potansiyeli olan çocukların elinden tutun istiyoruz. Çok zor olmasa gerek bir çocuğa yürek açmak.