ÖZEL ÇOCUKLARIMIZ MUCİZEMİZDİR
Otizmli birey annesi Selda Topaloğlu, kızından öğrendiği saf sevgiyi, gönüllülük yolculuğunu ve toplumun yanlış bakış açılarına karşı verdiği mücadeleyi anlatıyor. “Bizler sorunların içinde mucizeyi yaşayan insanlarız” diyen Topaloğlu, umudun ve dayanışmanın önemini vurguluyor.
Otizm tanısı aldığınız ilk günleri nasıl hatırlıyorsunuz? Ailenizde neleri değiştirmişti?
Otizm tanısını aldığım gün, kafamdaki tüm soru işaretleri bitmişti. Daha önce ,konuşma, göz teması kurma ve odaklanma sorunu vardı. Bu sorunun sebepleri arasında hep bir soru işaretim vardı. 4 yaşında doktora gidip, otizm tanısını aldıktan sonra, sorunların cevabını bulmuş oldum. Daha fazla eğitim ve çaba göstermemiz gereken bir döneme girdiğimizi anladım. Artık üzülmenin bizim için vakit kaybı olduğu bir döneme girmiştik. Asla isyan etme gibi bir durumumuz olmadı.
Bir anne olarak en çok hangi alanlarda zorlandınız, hangi alanlarda güçlendiniz?
Çocuğumu okula yazdırırken, önyargılar ve kalıplaşmış düşüncelerle uğraşırken zorlandım. Okula kabul sürecinde, konuşma sorunumuz ve davranış sorunlarımıza, çözülemeyecek bir sorunmuş gibi davranıldı. Daha sonrasında, bilinçli öğretmen ve arkadaşlar sayesinde, bu sorunu çözmeye başladık. Beni güçlendiren şey ise, onun kabul edilmeye ihtiyacı olan bir çocuk olması ve her geçen gün daha da iyi olacağına olan inancımdı.
“Özel çocuk annesi olmak” sizin için ne ifade ediyor?
Özel çocuk annesi olmak, özel bir ayrıcalıktır. Bizler, sorunların içinde mucizeyi yaşayan insanlarız. Bir özel çocuğun eşsiz dünyasına, hayal gücüne, saf sevgisine şahit olabiliyoruz. Tüm fırtınalı süreçlerin içinde, gökkuşağını görüp yaşayabilen insanlarız.
Ben pek çok özel çocuk ve ailesi için gönüllü çalışmalar yürüttüğünüze tanığım. Sizi gönüllü çalışmalara yönelten motivasyon neydi?
Benim bu hayatta bir amacım var, o da iyilik yapmak ve etrafıma ışık yayabilmek. Bir yardımlaşma dayanışma platformumuz var, ihtiyaç sahibi insanlara destek sağlamaya çalışıyoruz. Bu özel dünyaya dahil olduğumda, özel çocuklarımıza da destek olabilmek istedim. Çünkü onlar, istiridye kabuğundan ortaya çıkarılmayı bekleyen inci taneleri gibiler. Bizler ise, onları keşfetme sorumluluğunun bilincinde olmalıyız.
Gönüllü çalışmalarınızda sizi en çok etkileyen bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
Ailelerin anlaşılmaya ihtiyacı var. Empati kurup, anladığınız zaman, kalbinizde daha fazla sevgi ve bir şeyler yapabilme isteği uyanır. Daha fazla çabalar ve destek olmak istersiniz. Ailelerin sadece maddi değil, manevi desteğe de ihtiyaç var. Bir gülüş, bir konuşma ,bir bakış ile inanılmaz destek olabilirsiniz.
Çevrenizden ya da toplumdan en çok hangi yanlış bakış açılarıyla karşılaşıyorsunuz?
Maalesef ki toplumun belli bir kesimi, özel çocuklarımızı ölü bölge gibi görüyor. Özel çocuklarımıza yanlış bir bakış açısı ile yaklaşan 3 ayrı kesim var. Biri empatiden uzak kesim, diğeri kabullenemeyen kesim, üçüncüsü de sadece acıma duygusu besleyen kesim. Merhamet duygusu sizi eyleme sürüklerken, acıma duygusu tüm ötekileştirilmeleri yanında getirir. “Yazık, vah vah, nasıl olsa bir şey olamayacak, bari sevindirelim” Mantığı ile çalışan bir acıma duygusu, maalesef yanlış bakış açılarını da yanında getiriyor. Topluma dahil edilmeyen her özel çocuk, sulanmaktan vazgeçilip solmaya bırakılmış bir çiçek gibidir.
Sizce otizm konusunda farkındalık için bireyler neler yapabilir?
Otizmin farkındalığını sağlamak için, otizmli bireyleri hayatın içinde faal tutmamız gerekir. Onlara iş sağlayabilmeliyiz, oturup vakit geçirebilecekleri bir ortam yaratabilmeliyiz. Okullarımızda ,bilinçli eğitimciler olmalı. Çocuklarımızın nasıl daha verimli olabileceğini araştırmalı, aile ile işbirliği içinde olabilmeliler. Farkındalık, onların kalbine ulaşmak ve onların ışığını parlatmayı gerektirir.
Gönüllülük çalışmalarına katılmak isteyen kişilere neler önerirsiniz?
Gönüllülük işleri için gönül vermek çok önemli, gerçekten severek, gönülden gelerek verilen her emek, size huzur olarak geri döner. Ve severek ,gönülden yapılan her iş, karşı tarafın da kalbini mutlu eder, gözlerinin içini güldürür. Ve bu mutluluğu görmeye değer.
Aynı zamanda mutfakta çok başarılı olduğunuzu biliyorum. Yemek yapmak sizin için ne ifade ediyor? Bir terapi ya da mutluluk kaynağı diyebilir misiniz?
Yemek yapmak benim için bir mutluluk kaynağı. Öğretmek de aynı şekilde. Bu sevgi beni ,yemeği meslek olarak da seçmeye yönlendirdi ve @mercasaran ( bizim mutfak) instagram hesabını açtım. Evimden yemek yapıyorum, sipariş alıyorum ve her hafta özel gereksinimli çocuklarımız için ücretsiz online yemek atölyesi düzenliyorum.
Özel tariflerinizden veya aile için simgesel değeri olan yemeklerden bahseder misiniz?
Özel çocuklarımızla yaptığımız her yemek, benim için özel bir yere sahip. Onların çabası ve yapabildiklerini görmek gerçekten mutluluk verici.
Çocuğunuzdan öğrendiğiniz en büyük hayat dersleri neler?
Lorin’de saf sevgiyi ve iyiliği öğrendim. Vazgeçmemeyi, umudun, inancın önemini ve mucizenin tam yakınımda olduğunu öğrendim. Kızımla, hayat amacım şekillendi. Hayat şekillendikçe yeni dostluklar, ve bir manevi kardeş kazandırdı. Lorin’le beraber, diğer çocuklarımızla da yollarımız kesişti ve anladım ki, bu hayatta yaşadığımız her şeyin bir sebebi var. İlahi bir planın içinde yaşıyoruz.
Gelecek için hem kendi adınıza hem de özel gereksinimli çocuklar adına ne tür hayalleriniz var?
Bir gün çocuklarımızın vakit geçirebileceği, çalışabileceği, bir cafe açmak en büyük hayalim. Gelecekte özel çocuklarımızın rahatça eğitim alabilecekleri, rahatça vakit geçirebilecekleri merkezler ve gönül rahatlığıyla güven sağlayan bakımevleri olmasını hayal ediyorum. Ötekileştirilmenin olmadığı bir hayat olmasını dilerim.
Bu röportajı okuyan diğer özel çocuk annelerine ne söylemek istersiniz?
Asla umutlarını kaybetmesinler. Asla vazgeçmesinler. Ve yaşayacakları sorunlar onları yıldırmasın.
Onlar bizim mucizelerimiz .Onların ışıklarını ortaya çıkarmak için ,ellerinden geleni yapsınlar. Onlar bizim hazinemiz.