YILLAR SONRA ÖĞRENDİĞİM GERÇEK
CP’li özsavunucu Eda Güzelsoy yazdı: Her hikâyenin bir başlangıcı, bir gelişmesi ve bir de sonu var. Bir harf ile başlar nokta ile biter hikâye. Sonra cümle, bir cümle daha, bir daha cümle.

Annemin ve babamın bana hikâyemin en ince ayrıntısına kadar anlattığını sanırken, aslında her şeyi bilmediğimi fark ettim ta ki, o hikâyeyi öğreninceye kadar…
Hikâyeyi özetleyecek olursak; geçtiğimiz aylarda annemin rahatsızlığı nedeniyle hastaneye gidiyoruz ve doktorun bir tanesi yanlış zamanda, yanlış teşhis koyması sonucu, bizim çok zor günler geçirmemize neden oldu. Neyse ki, doktorun yanlış teşhis koyduğu netleşince biz de rahat bir nefes aldık. Evimize döndükten sonra, günün değerlendirmesini yapıyoruz.
– Bir doktor emin olmadan nasıl insanlara bu derece bir korku, yaşatmaya ne hakkı var dedim.
Babam cevap verdi:
-Kızım biz buna benzer durumu, bir de sende yaşamıştık.
Babam kısık sesle anlatmaya başladı.
Henüz 17 aylıktın, Ankara Dışkapı SSK Hastanesi çocuk bölümüne seni götürdük, doktoru hâlâ unutmuyorum, sarışın bir bayan, 25-30 yaşlarında bir doktordu ve yüzümüze karşı dedi:
– Eda da kalça çıkıklığı var, bu çocuk ne konuşabilir ne de yürüyebilir.

Babam Anlatmaya Devam Etti:
-Ama bak, şu anda hem yürüyorsun, hem de konuşuyorsun…
İşte bu sebeple, ben doktorlara hemen güvenmemeyi öğrendim. İnsanlar doktora güvenemeyecekse, kime güvenmeli? Acı ama gerçek bu…
O an babamın gözlerindeki buğulu görünce, boğazım düğüm düğüm oldu hiçbir şey diyemedim hâlbuki merak ettiğim o kadar çok şey vardı ki, ama benim soruları sormaya o an için cesaretim yoktu…
Kendimi toparladıktan belirli bir süre sonra, konuyu tekrar açtım sohbete annem de dahil oldu.
-Birkaç yıl sonra, sen hem yürüyor, hem de konuşuyorsun tesadüfen yine aynı doktora denk geldik bu kez benim doktora söyleyecek bir çift lafım vardı eğer ki, söylemeseydim içimde ukte olarak kalacaktı.
Tuhaf bir şekilde, annemin doktora söylediği bir çift laf içimi rahatlattı:) ve sorularımı sormaya başladım.
“Peki, canlarım doktorun ilk söylediklerini duyunca ne hissettiniz?”
Sorumu annem ve babam aynı anda yanıtladı:
-O an mum gibi donduk kaldık, ne diyeceğimizi bilemedik. Anne baba olarak gerçekten çok zor bir şeyle karşı karşıya, kalmıştık ve ihtiyacımız olan küçücük bir umuttu.
“Sonra ne oldu?”
-Doktor ihtiyacımız olan küçücük umudu bize vermedi ama bir anne baba umut etmekten ve çabalamaktan vazgeçer mi? Biz de vazgeçmedik, çabamız sana yol oldu sen ise, bize yoldaş oldun. Daha sonra teşhisin konuldu aslında kalça çıkıklığı olmadığı anlaşıldı ve tam anlamıyla Serebral Palsi olarak tanın konuldu ve tedavi sürecin başladı…
Annem ve babam o günleri eski bir fotoğraf albümüne bakar gibi anlatıyor.” Biraz buruk, biraz da yorgun…
Kısa bir sessizlikten sonra annem anlatmaya devam etti:
-Evet biz çok çabaladık ama sen de çabamıza karşılık verdin eğer ki, sen çok istekli olmasaydın hiçbir şey elde edemezdik. Onca zorluklara rağmen hayata karşı hep gözükara davrandın ve bu davranışın sayesinde, şimdiki konumuna ulaştın ya ne mutlu bize…
-Çünkü anneciğim, ben koşamasam bile, ruhum benden önce koşuyordu ve hiçbir zaman vazgeçmeme izin vermedi, vazgeçemezdim. Öte yandan sizin bana umutla bakan gözlerinizdeki ışığı söndürmeye nasıl kıyabilirdim ki? Tabii ki, benim de hayata karşı söyleyecek bir kaç cümlem olmalıydı…

“Hayata Karşı Benim Söyleyeceğim İlk Cümle”
Düştüğümde yara bere içinde kalmış dizlerime nasıl ki, pansuman yaptıktan sonra tuz basmış gibi, acıyan yarama rağmen yürüyebiliyorsam, aynı işlemi hayatımı kazanabilmek için de uygulayabilecek kadar yürekli olmalıydım. Yapamaz mıydım? Yapabilirdim, çünkü hayatım bu riski göze alabileceğim kadar kıymetlidir…
“Hayatım risk alabileceğim kadar kıymetli”
Kendi çapımda çizdiğim yolda ilerlemeye çalışıyordum ama çok zor bir yola baş koymuştum hâlbuki beni nelerin beklediğini bilmiyordum ancak önümü gördükçe bazı şeyler daha netleşeceğine emindim. Ve düşündüğüm gibi de oldu önüme çıkan engeller beni yıldırmadı aksine, beni dirençli hâle getirdi. Bu demek değildir ki, ben hiç yanlış yapmadım ya da ben hiç isyan etmedim. Hayır benim çok yanlışlarım oldu, ama her defasında yanlışlarımın üzerine basa basa doğruyu bulmayı başarmayı öğrendim. Buna rağmen ufacık bir yanlışım, bütün doğrularımı götürebiliyordu ve maalesef ki, tüm dengelerimi alt üst edebiliyordu. Böyle zamanlarımda sabrımla, inadımın kesiştiği noktaya geldiğimi hissediyordum ve hayatımın ikinci cümlesi ise şöyledir:
-Yenil ama yeniden başlamaktan korkma!
Elbette, hayatta yenilebilirim ya da bu güne kadar kurduğum hayat bir anda çökebilir ve inandığım doğrular değişebilir ama her ne olursa olsun ayağa kalkıp yeniden başlayıp güçlü bir profil çizebilmek yalnızca benim elimde diyorum ve yoluma yön vermeye devam ediyorum…
Evet bizim hikâyemiz bu şekilde sürüyor ve sürmeye de devam edecek nasip olursa daha çok zorluklara meydan okuyacağımız gibi o zorlukları başardığımız ve tarihe yazacağımız günlerin geleceğini bütün yüreğimle inanıyorum, çünkü hayat mucizelerle dolu…
Sevgili anne ve babalar müsaadenizle size bir şeyler söylemek istiyorum.
Bilirim ki, çok zor bir imtihanın belki daha başlangıç noktasındasınız ve çeşitli çözüm yolları arıyorsunuz şunu unutmayın ki, bulduğunuz her çözüm yolu sizi bir noktaya getirecektir ve o noktalar birleşince, size yol olacaktır. Bu kez çıktığınız yolda vakti geldiği zaman virgül koymaya hazırlanacaksınız daha sonra ise, her şey zincirleme gelecektir. Yeter ki, siz kendinize, evladınıza ve en önemlisi de zamana güvenin.
Her şeyin gönlünüzce olması dileğiyle…




