İYİLİK Mİ, İSTİSMAR MI?
“Hadi, Kadıköy Boğası Mustafa Üzerinden Zihinsel Özel Gereksinimli Bireylere Bakışımızı Yeniden Düşünelim!” diyen Özel Eğitim Öğretmeni Abdulkadir Temel yazdı.

Sosyal medyada “Kadıköy Boğası” olarak tanınan Mustafa, futbol sevgisi, enerjik tavırları ve dikkat çekici davranışları ile geniş bir kitlenin ilgisini çekti. Fenerbahçe’ye olan bağlılığı ve kameralara yansıyan coşkulu halleri, onu kısa sürede fenomen haline getirdi.
Tanısına dair net bir bilgi olmasa da, videolarından zihinsel özel gereksinime sahip olduğu anlaşılıyor. Burada amacımız, Mustafa’nın kişisel yaşamına dair yorum yapmak değil; onun gibi bireylerin “fenomenleştirme” ve aşırı ilgi üzerinden nasıl, farkında olmadan da olsa, istismar edilebildiğini özel eğitim perspektifi ile değerlendirmek.
Özel eğitimciler olarak her gün Mustafa gibi onlarca birey ile çalışıyoruz. Onların toplumda görünür olması, farkındalık sağlaması açısından kıymetlidir. Ancak bu görünürlük, rızası net alınmadan görüntülemek, özel yaşamına dair detayları paylaşmak veya “çocukmuş” gibi davranmak anlamına gelmemelidir.
Mahremiyet, her bireyin temel hakkıdır. Tuvalet kazasını, öfke anını veya özel bir durumunu “farkındalık” adı altında paylaşmak, bu hakkı yok saymaktır. Sosyal medyada onlara “rol biçmek” veya adına karar vermek, yardım değil, etik açıdan ciddi bir ihlaldir.
Toplumda sıkça rastladığımız “iyi niyetli istismar” kültürü, zihinsel farklılığı olan bireyleri karikatürize eder. “Ne tatlı” diyerek sosyal medyada beğeni toplamak, aslında yıllardır saygı temelli iletişim kurmaya çalışan biz eğitimcilerin emeğini gölgeler.
Mustafa’nın ihtiyacı bir film sahnesi ya da sosyal medya gönderisi değil; sınırlarına saygı gösterilen, kendi kararlarını verebildiği, güvenli bir yaşam alanıdır.
Rıza yalnızca kamera karşısında gülümsemek değildir. Gerçek rıza, içeriğin ne amaçla kullanılacağını anlayıp buna göre karar verebilmektir. Zihinsel özel gereksinimli bir birey bu farkındalığa sahip değilse, paylaşılan görüntüler rızaya dayalı değil, istismardır.
Otizmli veya zihinsel yetersizliği olan bireyler yalnızca gülerken, dans ederken ya da “şirin” anlarında kabul görüyor. Oysa saygı; öfkeli, üzgün veya yorgun olduklarında da geçerli olmalıdır.
Otizmli veya zihinsel özel gereksinimli genç erkeklerin davranışları zaman zaman çocukça olabilir. Ancak bu, bedenlerinin ve hormonal gelişimlerinin yetişkin olmadığı anlamına gelmez. Onlar da ergenlik döneminden geçer, cinsel kimlik geliştirir ve doğal meraklar yaşar.
Bu nedenle, fiziksel temas (yanak okşamak, sarılmak vb.) iyi niyetli görünse de beden algısında karışıklığa yol açabilir. Normal şartlarda yabancı bir yetişkine göstermeyeceğimiz temas biçimlerini, “farklı gelişim” gerekçesiyle uygulamak doğru değildir.
Ne Yapmalıyız?
- Yaşına uygun dil kullanmalı, bireyi çocuklaştırmamalıyız.
- Sarılma, öpme gibi fiziksel temaslarda rıza ve sınır bilinci gözetmeliyiz.
- Cinsellik, beden farkındalığı ve mahremiyet konularını yaşa ve gelişim düzeyine uygun şekilde öğretmeliyiz.
- Sosyal medyada aşırı davranışları pekiştirmenin, bireyin başka ortamlarda riskli davranışlar sergilemesine yol açabileceğini unutmamalıyız.
- Onlara “tatlılık” değil, saygı borçlu olduğumuzu hatırlamalıyız.
Özel gereksinimli bireyleri korumanın ilk adımı, onları “yardım” adı altında istismar etmemektir. Onlara yetişkinlik haklarını tanımak, mahremiyetlerine saygı göstermek ve hayatlarını sosyal medya malzemesi yapmamak, gerçek anlamda iyilik yapmanın temelidir.




