MÜZİK ANCAK SEVİLİRSE ÖĞRENİLİR

Müzik Öğretmeni Necdet Kuru: “Çocuk müziği sevdiği zaman onu öğrenme isteği kendiliğinden gelişiyor. Amaç önce müziği sevdirmek sonra öğretmek olmalı.”

Kısaca sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Ben Necdet Kuru, 29 yaşındayım. Ege Üniversitesi Konservatuarı, Türk Sanat Müziği Temel Bilimleri mezunuyum. 20 yaşlarından beri sahne performansı yapıyorum. Bunun dışında bir de eğitimci kimliğim var. Bir devlet okulunda gitar eğitmenliği yapıyorum. Sizin de daha önce şahit olduğunuz Peri Peti  Tiyatro’da ses ve ışık tasarımı yapıyorum. Bunun dışında öğrencilerim var, müzik eğitimi veriyor ve psikoloji yüksek lisansına da hazırlanıyorum. Amacım müzikle psikolojiyi birleştirip daha çok insana faydalı olabilmek.

 Çocuklar ile çalışmaya nasıl başladınız?

Ben nispeten kalabalık denebilecek bir ailenin en büyük çocuğuyum. Kardeşlerim var. Onlarla kurduğum bağdan sonra üniversite yıllarımda birçok çocuğa ders vermeye başladım. Onlarla ilgilenmek kendi çocukluğumla ve kardeşlerimle olan bağı çok güçlü tuttu. Çocuklarla çalışmanın bana çok keyif verdiğini keşfettim.

İlk çalıştığım öğrencilerimle performans gösterisi hazırladığımda, onları sahnede gösteri yaparken görmek ve onların ilk başladığı andan son vardığı ana kadarki gelişimlerini görmek, onların bu mutluluğu, başarıyı yaşamaları bana çok tarifsiz bir keyif verdi. Sonra bunu her öğrencimle sil baştan bir daha yaşamanın ve gelişim süreçlerine şahit olmanın beni çok mutlu ettiğini fark ettim. Sonrasında da bunu devam ettirmek istedim.

Çocuklar ile çalışırken zorlandığınız noktalar neler?

Çocuklar da bazen belli kalıplaşmış davranış problemleri olabiliyor. Ben çoğu zaman bu davranış problemlerinin aslında çocuktan değil ebeveynlerden kaynaklandığını düşünüyorum. Bu davranış problemlerine nasıl yaklaşacağınızı bilirsek,  onlarla iletişim kurmayı öğrendikten sonra aslında bunları doğru şekilde pekiştirerek bir şekilde üstesinden gelebiliyorsunuz. Çocuğa faydalı olduğunuzu görünce bu da motivasyonunuz oluyor ve bir şekilde üstesinden gelebiliyorsunuz.

 Çok önemli bir noktaya temas ettiğimiz aslında bu aile ile de bir işbirliği gerektiriyor demek ki…

Kesinlikle öyle. Zaten bunu aileler ile de paylaşıyorum. Çünkü bütün eğitmenlerde olduğu gibi bizim çocuklarla geçirdiğimiz süre dışında onların aileleriyle geçirdiği çok uzun bir süre var. Aile bizimle ne kadar işbirliği yaparsa, biz de o çocuğa kadar faydalı olabiliyoruz.

Özel gereksinim çocuklara da müzik eğitim verdiğinizi biliyorum. Müzik onların yaşamını nasıl etkiliyor?

Müziğin en önemli yanlarından biri iletişim ve kendini ifade biçimi olması. İletişim güçlüklerini aşmada çocuğu çok destekliyor. Özgüvenlerini arttırıyor. Burada kendimden de örnek vermek istiyorum. Müziğe yeni başladığım zaman, ilk eserimi çalışırken kimseye sergilemeden önce kendimle keyifli zaman geçirmeyi öğrenmiştim. Çocuklarda da bunu görüyorum. Kendileriyle çok verimli zaman geçirebiliyorlar. Bir enstrümanla ya da müziğin herhangi bir dalıyla iç içe oldukları zaman, kendi başına bir odada çalışırken kimse yanında olmasa da çok keyifli zaman geçirebiliyorlar. Sonrasında da bunu ailelerine ya da çevresindeki bir arkadaşlarına sergilediklerinde takdir görmek ve bir şey başardığını hissetme duygusu gerçekten büyük bir motive kaynağı oluyor.

Ben de aynı şeyi yaşadığımdan, onlarda da benim yaşadıklarımı görmekten mutlu oluyorum.

Enstrümanın ve müziğin özellikle dikkat eksiği eksikliği bozukluğu olan çocuklarda zaman içerisinde gelişimlerine faydası olduğu araştırmalarla kanıtlanmış.

 Özgüven artışına nasıl sebep oluyor?

Müzik ile kendilerini daha doğru ve daha iyi ifade etme aracı buluyorlar.  İletişim becerileri biraz daha artmış oluyor.

Siz pek çok çalışmamızda gönüllülük esasıyla yanımızda oldunuz, bizi desteklediniz. Özel gereksinimli çocuklar sizin için neden önemliydi?

Hem çevremde, hem yakın akrabalarımda, hem de ortaokuldaki arkadaşlarım arasında özel gereksinimi olanlar vardı. Onların yaşadığı zorlukları ve bazı durumları görebildim. Yaşantılarına ortak olduğum noktada bunun hem bana hem onlara iyi geldiğini gördüm.  Bu bende bir hassasiyet ve içselleştirme duygusunu geliştirdi. Ondan sonra da daha fazla çocuğa temas etmek istedim. Bu şekilde onlarla arkadaşlık kurarak, bunun hem bana hem onlara iyi geldiğini görünce devam etmek istedim.

 

Dikkat eksikliği ya da hiperaktivitesi olan çocuklardan bir müzik enstrümanı çalmayı öğrenecek kadar odaklanma becerisi gösterebiliyor mu?

Akranlarına göre öğrenme esnasında biraz daha fazla çaba harcamaları gerekebildiği doğru. Ama enstrümanın ve müziğin özellikle dikkat eksiği eksikliği bozukluğu olan çocuklarda zaman içerisinde gelişimlerine faydası olduğu araştırmalarla kanıtlanmış.  Ben de bu konuda şöyle örnek gösterebilirim: Yedi aydır eğitim verdiğim, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu bulunan bir öğrencim var. Müzikte başarı kazandıkça hem karnesinde, hem iletişiminde, hem de sosyal becerilerinde gelişme gösterdiğini gözlemledik. Bunu somut olarak görmek beni de gerçekten çok mutlu etti. Özgüveni çok yerine geldi çünkü kendini bir şeyi başarmış hissediyor Bir arkadaşının doğum gününde ona doğum günü şarkısı çaldığında, anneler gününde annesine bir şarkı çaldığında takdir edilmek ve onlarla bir iletişim kurmak, bir şey paylaşmak onu çok mutlu ediyor.

Müziğin böyle bir paylaşımı ve ortak duyguya hitap eden bir yanı olması onlara çok iyi geliyor. Aynı zamanda el ve göz koordinasyonu becerilerinde de gelişim sağladığı kanıtlanmış Bu hem akademik açıdan, hem sosyal açıdan, hem de özgüven açısından çocuğu iyi geliyor.

Özgüvene etkisi gerçekten çok önemli… Bunu biraz açar mısınız?

Herhangi bir özel çocukta bir şeyler başaramama fikri onlara çok empoze ediliyor. Bir müzik enstrümanı, mesela bir gitar çalabildiğinde empoze edilenden farklı bir şey yapmış oluyorlar. Çoğu zaman başaramama ile eşleştirildiklerinden bir şey başardıkları zaman o eşleştirme de kırılıyor. “Ben bunu yaptım!”, “Başardım!” diyebiliyor kendi kendine.

Başarısızlık eşleştirmesi bir kere kırıldığında da, özgüveni gelişmeye başlıyor. Bu ders çalışmasına da yansıyor. Mesela ‘matematiği yapamayacağım,’ yargısı değişiyor. Çünkü “Ben gitar çalmayı başardım,  belki matematiği de başarabilirim” diyor. Bu karnesine de yansıyor. Başarı güdüsü de özgüveni getiriyor.

Çalıştığı herhangi bir şarkıyı çaldığı zaman da, karşı taraftan takdir ve onay almak da onların sosyal ortamda kendini daha fazla ifade etmesini ve daha fazla iletişim kurmasını sağlıyor. Bu da önemli noktalardan biri.

Peki, özel çocuklara müzik eğitimi verirken nelere dikkat edilmeli? Gerçekçi beklentiler neler olmalı?

Her çocuk kendi içinde özel olduğu için onu bireysel olarak değerlendirip bu soruyu o çocuk üzerinden değerlendirmeliyiz. Öncelikle her çocuktaki gibi özel çocuklarda da buna ilgisi ve isteğinin olup olmadığını baştan iyi anlamak lazım. Herhangi bir zorlama ya da ailenin idealleri üzerine kurulu bir istekle gelinmemesi lazım. Onun dışında çocuğun gelişim yaşı ve seçtiği enstrümana göre doğru yaş aralığında olması çok önemli.  Temel düzeyde bir iletişim yeteneğin olması gerekiyor.

Bazı ebeveynler çocuklarının kendi idealindeki enstrümana yönelmelerini arzu ediyorlar. Onları da çok iyi anlıyorum ama çocuğun ilgisinin olduğu enstrümanı bulmak çocuklar için çok önemli.

Sadece yetenekli çocuklarımızı mı müziğe yönlendirmeliyiz? Müziğe ortalama ilgisi ya da yeteneği olan çocuk da müzikten keyif almayı öğrenebilir mi?

Biraz önceki soruda dediğim gibi doğru enstrüman seçimi çok önemli. Çünkü çocuk orada kendini doğru ifade edebilecek aracı seçmiş oluyor. Yetenek ile çocuğun duyduğu ilgiyi birbirine karıştırmamak lazım.  Çünkü yeterli ilgiyle, yeterince ayrılan zamanla, ona çıkartılan program ve doğru çalışmayla her çocuk müzikten keyif almayı öğrenebilir. İlgisine ve isteğinin yoğunluğuna bakmak lazım. Beklenti noktasında da çocuğun müzikten keyif almasını bekliyorsak, buna ulaşabiliriz, burada yok ama şunu da merak ediyorum ben bizim çok fazla çocuğumuz oluyor.

Bazı otizmli çocuklarımızın müziğe özel yeteneği olabiliyor. Fakat sonra derslerden bunalıp devam etmek istemeyebiliyorlar…

Çocukların müziği ödev ya da görev gibi görmemeleri gerekiyor. Çocuk bunu gerçekten özgür bir alanda ve keyif alacağı şekilde yapmalı.  Tabii ki, çalışma düzeninin olması gerekiyor ama bazen çok çalışması gerektiğinde sevdiği bir alandan soğuyabiliyor.  O yüzden müzik eğitimini çocuğun da eğlenebileceği ve keyif alabileceği şekilde planlamalıyız. En başta onun sevdiği müzik türüne yönelerek bunu yapabiliriz. Hepimizin zevkleri farklılık gösterdiği gibi, çocukların zevkleri de farklılık gösterebiliryor. Ayrıca çocukları herhangi bir gelişim gösterdiğinde yaptıkları şeylere odaklanmak ve bol bol takdir etmek gerekiyor. Çocukların motivasyonu en çok düşüren şeylerden biri kıyaslanmak.

Oyunlaştırmaya bir örnek verebilir misiniz?

Şu an çalıştığım özel grubumda her notaya bir renk verdik mesela. Nota süreleri ve her notanın bir rengi var. O rengi gördükleri zaman gitarda hangi notaya basmaları gerektiğini biliyorlar. Bu çalışmada çok güzel geri dönüşler aldık. Belli bir noktadan sonra renkten ayrılıp nota öğrenmeye geçiyorlar. Bizim için güzel bir metot oldu.

Müzik eğitimi aldırdığımız çocuğumuzun, eğitimden bunalmaması ve bıkmaması için aileler nasıl bir yol izlemeli?

Çocuğun başaramadığı şeyleri,  onlara hissettirmemek gerektiğine inanıyorum. Takdir, olumsuz eleştiriden daha güçlü bir motivasyon kaynağı oluyor. Ben bunu sadece ders verdiğim çocuklardan değil kendimden de biliyorum yani. Bir şarkı çaldığım zaman, ailemi mutlu etmek alkışlanmak ya da onlar tarafından takdir almak beni çok mutlu ederdi ve çalışma isteğimi arttırırdı. Anne ya da babasının özel bir gününde şarkı çalan çocuğun, takdir gördüğünde motivasyonunun daha fazla arttığına sık rastlıyorum.

Çocuğun müzikle sosyal aktivitelere ağırlık vermesi gerçekten onları çok motive ediyor. Müzik çalışmalarını ne kadar sosyal hayata dahil edersek o kadar fazla dönüşünü alıyoruz. En temelinde söylediğim gibi çocuklar müziği görev ya da ödev olarak görmemeli. Zaten tüm çocuklar bir eğitim sürecinden geçiyorlar ve birçok şeyi belli kurallar çerçevesinde yapıyorlar.

Müzikte onlara eğlenerek öğrenecekleri bir alan sunmalıyız. Bu da aslında çok zor değil.  Eğer çocuk boyamaktan ve renklerle iç içe olmaktan zevk alıyorsa notları  boyayarak onlara renkler vererek ilerleyebiliriz. Eğer hamurla oynamaktan zevk alıyorsa,  hamurla müziği oyunlaştırabiliriz. Fakat bunların genel reçeteler olmadığını da unutmamalıyız. Boyamayı sevmeyen bir çocuğa, boyama ile müziği anlatamam. Onun kişisel olarak keyifle öğrenebileceği yöntemleri keşfetmek sonra oyunlaştırmak lazım. Böyle olduğu zaman zaten çocuk müzik derslerini artık bir görev ya da sorumluluk olarak görmüyor. Ben derslerimde buna dikkat ediyorum.