YENİ MUTFAK DÜZENİ

Psikolog, Aile Danışmanı ve ABA Terapisti Amine Nadide ERGÜN:  Günlük hayatta enerjimizi idareli kullanmaya çalışarak pek çok parametre ile hareket ediyoruz. Her yere aynı anda varamıyor oluşumuz gibi her anı aynı çoşku ve ilgi ile de yaşayamıyoruz. Bazen anı yaşamak daha kolayken bazen geçmişe takılı kalıyoruz. Bazense geleceğin örülmemiş ağlarını dert ediniyor kaygıyla ilerisine dair düşüncelere boğuluyoruz.

Önyargılarımız, tecrübelerimiz ve zihnimize gelen düşüncelerle yaşamaya çalışıyoruz. Tüm bu basmakalıp gerçeklerin arasında bazı özel haller ile de karşılaşıyoruz. Bu yazıda o özel anlardan ve özel gereksinimli bireylerin ailelerinden bahsedeceğim. İki yıldır uzman, 15 yıldır onlardan biri olarak.

Çoğu zaman sosyal hayata karışmak ve çevre edinmek ayrıca bir efor gerektirir. Bazen bu efor sadece zaman ve enerjiyi gerekli kılmaktan çıkar. Maddi kaynaklara döner. Ancak biz bu yazıda daha çok manevi kaynaklara değineceğiz. Zaman, enerji, vicdan azabı, duygusal zeka ve psikolojik esneklik de bize eşlik edecek kavramlardan bazıları.

Annelerden sık sık benim çocuğumdan başka bir hayatım yok cümlesini duyabilirsiniz. Bu cümle “olmaz öyle çıkın dışarı siz de” gibi yüzeysel ve önemsiz bir öneri ile geçiştirilemeyecek kadar mühimdir. İnsanların seçimlerine dair neyin nasıl olması gerektiği noktasında uzun uzadıya akıllar verebiliyorken neyin neden o halde olduğuna dair gerekçeleri dinlemekte zayıf kalıyoruz. Çoğu zaman insanların hayatlarına sunulan şartlar ve imkanlar noktasında yalnızca kendi bakış açımıza hapsolabiliyoruz. Bu yazı; duyarlı olun ve özel gereksinimli bireylerin ebeveynlerinin sosyal hayata karışabilmesi için alan tanıyın, imkan yaratın yazısı olmayacak. Elbette bu konuda da bir yazı yazmak isterim ama önceliğimiz bağlamın asıl öznesi olan kıymetli ailelerimiz.

Ampulu patlamış ya da soğuk bir mutfakta ortamın şartları pek de estetik ve rahat değil diye yemek yapmaktan vazgeçmeyiz. Yahut istediğimiz gerekli malzemelerden biri ya da birkaçı eksik olduğunda yemek yapmaktan, karnımızı doyurmaktan vazgeçmeyiz. Vazgeçemeyiz. Aç kalıp güçten düşmedikçe mutfağı yenilemeye fırsat var. Belki apartmanı yıkıp baştan inşa edemezsiniz, belki yeni fayanslar için pek fazla paranız yok. Ama fayansları boyamayı öğrenebilirsiniz. Belki biraz daha fazla yorulursunuz, belki daha çok vakit harcamak zorunda kalırsınız ancak sonucu değiştirebilirsiniz.

z

Tıpkı karın tokluğu gibi sosyal yaşam da ihtiyaçtır. Her zaman istediğimizi istediğimiz kadar yiyemediğimiz gibi sosyal hayatta da istediklerimizden istediğimiz kadar yaşamsal anı kazanamamış olabiliriz. Sosyal hayatın bir lüks değil de gereklilik olduğunu fark ettiğimizde beklentilerimizi keyif ibaresinden “kaynak”ifadesine dönüştürebiliyoruz. “Yaşamsal enerji kaynaklarımızdan biri olan sosyal hayat”.

Mimikleriyle can sıkan komşular, soğuyan çaylar, yere fazlasıyla dökülen kırıntılar ve şikayete gelen diğer çocuklar “Ne lüks ne kaynak hiçbir şekilde istemiyorum. Evimde oturacağım.” diyecek kadar can sıkabiliyor. Ancak bütün bunlar kaynaklarımızın tükenmesini göze almamıza sebep olamayacak şeyler. Zor. Ancak bu zorluklarla değişen rutin ve tanımlarımız hayatımızdaki diğer tüm kavramları şekillendirdiği gibi sosyal yaşama dair beklentilerimizi de şekillendirecek. Unutmayalım ki, kaynaklarımız tükenirse, açlıkla baş etmek; istediklerimizden istediğimiz kadar yiyememekten daha zor olur.

Özel gereksinimli çocuğunuz doğmadan önceki en büyük istediğiniz, dileğiniz neydi bu hayattan? Peki şimdi ne? Tıpkı isteğinizin şekillendiği gibi, ihtiyaçlarınızın dönüştüğü gibi tanımlarınız da yeniden oluşacak. Önceden belki de saatlerce oturduğunuz çay sohbetleriniz şimdiye yerini 15 dakika olarak bırakacak. Başlarda millete bak ne güzel oturuyor bense iki bardak çay içemedim kıyaslamaları, zaman geçtikçe, yeni rutinde yeni tecrübeler edindikçe sizi mutlu etmeye başlayacak. Bir anda olmayan çoğu şey bir anda da değişmeyecektir elbette. Bu yüzden yeniden bir rutin değişikliği ve beklentilerinize getirdiğiniz revizeler kolay olmayabilir. Ancak imkansız olmaması bize bu yolculuktaki en kıymetli azık olmalı. Elbette olayın öznesi olmadan bir takım önerilerde bulunmak her zaman daha kolaydır. Ancak bu satırları yalnızca bir uzman olarak yazmıyorum. Geçmiş dönemde eski rutinlerini özlemesi sebebiyle yeni rutinler edinmeye mecali kalmamış biri olmuş olmanın tecrübesiyle yazıyorum. Dışarıda bir hayat var. Bazen iyi, bazen kötü. Çoğu zaman da zor. Ancak hayat dediğimiz kaide dört duvarın arasında üzüntülerle yaşadıkça üzerimize gelen bir karartıya dönüşüyor. Elimizdeki malzemelerle, sırtımızdaki eşyalarla gidlebilecek en yakın mesafeyi hesaplayıp yola koyulmak gerek.