TÜRKİYE’NİN İLK DOWN CAFE’SİNİN HİKAYESİ: SARUHAN SİNGEN ANLATIYOR

Tüm Türkiye’ye rol model olmuş, 2011 senesinden beri zihinsel farklı gelişen gençleri istihdam eden ve farkındalık çalışmalarının en lezzetli halini sunan Şişli Down Cafe’nin hikayesini Saruhan Singen ile konuştuk.

 Saruhan Bey, sizi biraz tanıyabilir miyiz? Mimarlık mesleğinizden Down Cafe’ye uzanan yolculuğunuz nasıl başladı?

1975 yılında Teknik Üniversitenin Mimarlık Bölümünden mezun oldum. 43 yaşında bir kızım var. Doğum sonrası boynunda bir iz fark ettik, ancak bunun ne anlama geldiğini o dönemde anlayamadık. Daha sonra, doğum sırasında boynunun bağ tarafından sıkıldığını ve bu durumun kısa süreli oksijen yetersizliğine neden olduğunu öğrendik. Bu, kızımda zihinsel gelişim açısından bazı farklılıklara yol açmış. Başlangıçta fark edemedik çünkü konuşabiliyor, anne-baba diyordu ve günlük iletişimini sürdürebiliyordu. Ancak üç yaşına geldiğinde göz teması kurmadığını fark ettik ve doktora başvurduk. Bu süreçte zihinsel engelli bireylerin aileleriyle bir araya gelme ihtiyacı hissettim.

Bu motivasyonla, 15 mütevelli üyesiyle birlikte İstanbul Zihinsel Engelliler Vakfı’nı (İZEV) kurduk. O dönemde Ali Sami Yen Stadı’nın yanında eski ahşap bir baraka vardı. Onu yıkarak yerine üç katlı bir okul inşa ettik ve devlete bağışladık. Okulun karşısında normal öğrencilerin eğitim gördüğü bir okul bulunuyordu. O dönemde Süleyman Demirel ve Mustafa Sarıgül ile iyi ilişkilerimiz vardı, bu sayede okulu kademeli olarak engelli bireyler için eğitim veren bir kuruma dönüştürdük. Yaklaşık 15 yıl boyunca binlerce çocuğun eğitimine katkı sağladık. Daha sonra ben vakıftan ayrılma kararı aldım.

Down Cafe nasıl başladı?

2011 yılında burayı keşfettim ve Down Cafe projesini hayata geçirmek istedim. Mustafa Sarıgül’e bu fikrimden bahsettim, o da projeyi destekledi ve bir müteahhit yönlendirdi. Eşimle birlikte mekânın dekorasyonunu yaptık ve Down Cafe’yi açtık. Çocuklarımızın annelerini de bir araya getirerek Alternatif Yaşamı Destekleme Derneği’ni (ADER) kurduk. Daha sonra iktisadi teşekkül olarak yapılandık ve fatura kesebilir hale geldik. Yaklaşık 15 yıldır ayakta kalmak için çaba gösteriyoruz. Harika yemeklerimiz var, hatta çevrede en iyi yemekleri bizim yaptığımızı söyleyebilirim. Çünkü bizim büyük ticari kaygımız yok;, sadece çocukların maaşlarını karşılayacak kadar gelir elde etmeye çalışıyoruz. Down Cafe’nin en büyük özelliği ise zihinsel engelli, otizmli ve Down sendromlu bireylerin bir arada çalıştığı bir mekân olmasıdır.

Down Cafe’nin sahibi kim?

Down Cafe’nin gerçek sahipleri çocuklarımız. Ben ve eşim burada tamamen gönüllü olarak çalışıyoruz. Burası bir dernek tarafından yürütülse de aslında tamamen çocuklara ait bir yer.

Şişli Belediyesi ile nasıl bir iş birliği yürütüyorsunuz? Belediyenin desteği projenize nasıl katkı sağlıyor?

Şişli Belediyesi, burayı bize kira bedeli olmadan tahsis etti ve bazı masraflarımızı karşılıyor. Bu destek sayesinde burada çalışmalarımızı sürdürebiliyoruz. Burası büyük bir potansiyele sahip ve tüm Türkiye’ye rol model olmuş bir proje.

2011 yılında açıldığımızdan beri Türkiye’nin dört bir yanından telefonlar almaya başladık. Pek çok kişi bu modeli öğrenmek ve uygulamak istedi. Elimden geldiğince tüzüğümüzü, çektiğimiz fotoğraf ve videoları paylaşarak bilgi verdim.

Tekirdağ’dan Van’a kadar pek çok kişi benzer yerler açmak için girişimde bulundu. Ancak ne yazık ki bazıları bu süreçte hayal kırıklığı yaşadı. Çünkü burası sürekli ilgi ve özveri gerektiren bir yer. Gönüllülük esasına dayalı, bilinçli bir yönetim anlayışıyla yürütülmesi gerekiyor. Pek çok kişi bu yolda ilerlemek istemesine rağmen, karşılarına çıkan engelleri aşamadıkları için projelerini hayata geçiremedi.

Siz burayı açtığınızda başka Down Cafe var mıydı?

Hayır, Türkiye’de bu formatta açılan ilk kafe Down Cafe oldu. Bu anlamda bir öncü olduk.

O formatı da biraz açar mısınız?

Burada 25 çocuk olmasına rağmen her gün 4-5 çocuk dönüşümlü olarak geliyor. Ayrıca her gün bir veya iki anne de gönüllü olarak burada bulunuyor, çocuklara ve aşçılara yardımcı oluyor. Ertesi gün başka bir grup çocuk ve başka anneler geliyor. Bunun dışında iki profesyonel aşçımız da var.

Çocuklar burada çalışırken gelen misafirlerle sosyalleşme ve iş deneyimi kazanma fırsatı buluyorlar. Ancak ben bu faaliyeti yeterli bulmadığım için cumartesi günleri çocuklarımıza farklı alanlarda ders verecek gönüllü hocalar da getirmeye başladım.

Hangi alandan hocalar ders veriyor burada?

İşaret dili, dans, resim gibi alanlardan hocalar geliyor. Bu uygulama halen devam ediyor. Çocuklarımıza yarım saatlik periyotlarla gönüllü hocalar eşliğinde bu dersleri veriyoruz. Dersler sırasında tüm masa ve sandalyeleri kenara çekerek etkinlik alanı oluşturuyoruz. Çocuklarımız bu organizasyonlarda yeteneklerini sergiledikleri için etkinlikleri dışarıya da taşımaya başladık. Okullarda konserler verdik. Saint-Joseph, İtalyan Lisesi, ENKA gibi okullara giderek işaret dili, ritim ve Flamenko dansını birleştirerek sahne performansları sergiledik.

Böylece zihinlerdeki önyargıları da yıkmış oldunuz. Çocuklar potansiyellerini gösterme fırsatı buldu, değil mi?

Kesinlikle… İşimiz ve amacımız farkındalık yaratmak. Burada farkındalığı çok iyi hissediyoruz ama bunu dışarıya da taşımak istedik. Çocuklarımız gerçekten çok becerikli.

Kafede sadece down sendromlu bireyler mi görev alıyor?

Zihinsel engelli gençler de burada çalışıyor. Tüm giderlerimizi de dernek aracılığıyla karşılamak zorundayız. Bu yüzden burayı ayakta tutmakta zorlanıyoruz. Hayatımızı buranın yaşaması için çaba göstererek sürdürüyoruz.

Kafemizin yanı sıra 2011 yılında iki tekerlekli büfe yaptırdık. İki sponsor bularak yaklaşık 2×4 metre boyutlarında tekerlekli büfeler oluşturduk. Bunları farklı okullara taşıyarak, birkaç ay boyunca orada elektriğini ve suyunu sağlayarak büfe olarak işletmeyi ve çocukları da oraya götürerek okul projelerine entegre etmeyi amaçladık.

Bu projeyi birçok okulda uyguladık. Şu anda iki büfemizden biri Fulya’daki Acıbadem Hastanesi’nin karşısındaki Haydar Aliyev Parkı’nda, diğeri ise Maçka Sanatçılar Parkı’nda bulunuyor. Bu büfeleri bize üye olan evli çiftler işletiyor. Kazançlarının yarısını da derneğimize bağışlayarak buranın sürdürülebilirliğine katkıda bulunuyorlar.

Günlük olarak kaç özel gereksinimli genç ve gönüllü anne burada görev alıyor?

Her gün 4-5 çocuk ve mutlaka bir veya iki gönüllü anne burada oluyor. Kasada çalışanımız bulunuyor ancak arka tarafta bulaşık yıkama gibi işlerde anneler de görev alıyor. Ayrıca dalgıç arkadaşlarımdan biri de gönüllü olarak her salı günü burada çalışıyor.

Down Cafe’de görev almanın özel gereksinimli bireylerin yaşamına katkısı nasıl oluyor?

Ben kendi kızımdan örnek verebilirim. Müthiş sorumluluk sahibi oldu. Şu an 43 yaşında ve 2011 yılında çalışmaya başladığında bu kadar özgüvenli değildi. Ama zamanla, çalışmanın ve sorumluluk almanın ona büyük bir katkısı oldu. Buraya gelen tüm annelere sorun, hepsi aynı şeyi söyleyecektir: Çocukların kişiliği büyük oranda gelişti. Yaptıkları işi benimsiyor ve büyük bir titizlikle gerçekleştiriyorlar.

Yaptıkları işi o kadar benimsiyorlar ki, onların dışına çıkmak istemiyorlar. Ben kızımı çağırayım, ondan bir tuzluk uzatmasını isteyeyim kesinlikle yapmaz çünkü o arkada bulaşıkta çalışıyor. “Ben bulaşıkçıyım, bu işi yapmam” der size. Aynı tavrı hepsi gösterir. Sevgileri sonsuz, yalanları yok. Sevgilerini size en güzel şekilde gösterirler veya sizi sevmedilerse bunu açık açık söylerler. Her birinin sevgisi sınırsız, samimiyetleri ve dürüstlükleri tartışılmaz.

Bin bir emekle eğitimler alan zihinsel özel gereksinimli gençler, okul hayatları bittiğinde dört duvar arasında kalıyor. Bu bakımdan da önemli bir ihtiyaca hizmet ettiğinizi düşünüyor musunuz?

Kesinlikle. Yıllar içinde binlerce çocuğa eğitim verdik ve onlara diplomalarını teslim ettik. Fakat diplomaların bir süre sonra bir kenarda kaldığını, gençlerin eve kapanıp sosyalleşemediklerini fark ettik.
Oysa bu gençler toplumla iç içe olmalı, kendilerini dış dünyaya tanıtmalı. Down Cafe’yi kurarken temel amacımız buydu.

Ailelerden geri dönüşler nasıl oluyor? Bu deneyim onlar için ne ifade ediyor?

Aileler de biz de burada çok olumlu değişimler görüyoruz. Gençlerimiz bu ortama girip bir düzen içinde çalışmayı öğreniyorlar. Evde olduklarından daha sosyal, daha aktif hale geliyorlar. Kendi sorumluluklarını alıyor ve yaptıkları işe sahip çıkıyorlar.

Down Cafe’yi ziyaret eden misafirlerden aldığınız yorumlar nasıl?

Oldukça olumlu yorumlar alıyoruz. Buraya gelenler öncelikle kaliteli yemek yediklerini söylüyorlar. Ama en büyük fark, çocuklarımızın hizmet verirken gösterdiği titizlik ve içtenlik. Başta farklı bir deneyim olacağını düşünüp tereddüt eden misafirlerimiz bile daha sonra tekrar tekrar gelmek istediklerini söylüyorlar. Hatta bir geleneğimiz var.
Grup olarak gelen misafirlerimizi yemekten sonra dans etmeden bırakmıyoruz! Müzik çalıyor ve herkes dans ediyor. Burası sadece bir kafe değil, aynı zamanda bir sosyal etkileşim alanı.

Şu anda en çok hangi konularda desteğe ihtiyacınız var? Destek sağlamak isteyenler nasıl katkıda bulunabilir?

Burada en büyük ihtiyacımız, malzeme desteği. Gelen okullardan ve iş insanlarından para değil, çay, zeytinyağı, şeker gibi mutfak malzemeleri getirmelerini rica ediyoruz.

Bunun dışında, zincir marketlerden indirim almaya çalışıyoruz ama günümüzün ekonomik şartları nedeniyle henüz bunu başaramadık.

Catering hizmetiniz var mı?

Evet, topluluk gruplarına hizmet veriyoruz. Gruplar, toplantılarını burada yapabilirler.

Down Cafe’nin daha fazla bilinir hale gelmesi için neler yapılıyor?

Şişli Belediyesi’nden yetkililerle görüştük ve kafenin yeri konusunda daha fazla insanı bilgilendirmek adına yol tabelaları ve reklam panoları yapmayı planlıyoruz. Belediyeden bir iki haftalığına büyük reklam panolarından birisine bizim reklamımızı vermelerini rica ettim ama şuanda maalesef başları çok kalabalık ve dertli olduğu için pek ilgilenemediler.

Son olarak… İnsanları Down Cafe’ye geldiklerinde ne bekliyor?

Buraya gelenler öncelikle kaliteli yemek yediklerini söylüyorlar. Ama burası sadece bir kafe değil,  dışarıdaki halk için de çok iyi bir rehabilitasyon merkezi olduğunu ifade etmek isterim. Burasının enerjisi çok farklı. İçeriye giren insanlar, buradaki atmosferi hissediyor ve çocuklarla temas kurduklarında kendilerini de bir parça kendilerini rehabilite ediyorlar aslında.