TÜRKİYE’DE KONSERVATUVARA GİREN İLK OTİZMLİ RABİA
Otizmli Rabia ve annesi Canan Çatal’ın hikayesi filme çekilmeyi hak eden bir mücadele öyküsü. İlkokulda öğretmeninin “Sizin çocuğunuz gerizekalı. Alın onu bu okuldan” dediği Rabia bugün 24 enstrüman çalıyor ve yüksek lisans yapmaya hazırlanıyor. Onların yaşadıklarını Rabia’nın annesi Canan Çatal ile konuştuk.
Rabia’nın otizmli olduğunu ne zaman öğrendiniz? İlk yıllar Rabia oldukça ağır bir tablo sergiliyordu. Okula başladığında ağır davranış problemleri daha çok arttı. Ben de kızımı psikologa götürdüm. O ana kadar otizm ile ilgili hiçbir fikrim yoktu. Bundan 20 sene önce bu ülkede otizmden neredeyse hiç bahsedilmiyordu.
Ne gibi problemler yaşamıştı okulda?
İlkokul öğretmenimiz çok anlayışsız bir öğretmendi. Kötü bir öğretmendi demek istemiyorum. Kimse için kötü kelimesini kullanmak istemem. Fakat bana aynen şu kelimeyi kullandı “Sizin çocuğunuz gerizekalı. Alın onu bu okuldan”.
Davranış problemleri nelerdi?
Rabia’nın o sıralar kontrolsüz hareketleri vardı. Şiddete meyilliydi. Başkalarına zarar verebileceğini fark edemiyordu. Şiddet göstermekten ve şiddet uygulanmasından zevk alıyordu. Acı eşiği yüksekti ve bir yeri kanadığı yada kırıldığında acı hissetmiyordu.Doğal olarak da herkesi öyle görüyordu sanırım.Takıntıları had safhada idi.Söz gelimi su içer ve bardağı yere atıp kırardı mutlaka.Sokağa çıkamıyorduk.Koşan ve yürüyen her şeyden,özellikle de hayvanlardan çok korkuyordu ve krize giriyordu. Öyle ağır davranış problemleri vardı. Hala daha kuşlarla ,uçan canlılarla arası hoş değildir.
Bunları nasıl aştınız?
Kolay olmadı. Bir de anlayışsız öğretmene denk gelince, iki ay sonra Rabia’yı okuldan almak zorunda kaldım. Bu arada bir anaokuluna vermek istedim. Bir anaokulu ile görüştüm ve o kaos dönemini yaşarken karşımıza bir iyilik meleği çıktı.
O anaokulunda bana, ağır davranış problemlerinden dolayı bu çocuğu almayız demediler. Rabia bizi seçerse, isterse o zaman alırız dedi. Rabia’nın eğitiminde bizim için dönüm noktası bu cümle oldu zaten. Rabia sınıfın açık duran kapısından içeriye girdi. Bir çocuğun yanına oturup etrafı izlemeye başladı. O yıllarda henüz konuşamıyordu. Öğretmen “Rabia bu sınıfı seçti. Biz onu aldık,” dedi. O günden sonra da tam zamanlı olarak Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı’nın ana sınıfına başladı.
Okul nasıl etkiledi Rabia’yı?
Verilen komutları yapıyordu fakat hiç konuşmuyordu. Öğretmenlerin yakın ilgisi ile okulda davranışları düzelmeye başladı. Okul müdürümüz de çok idealist bir insandı ve bizi kurumda yarı zamanlı gelen bir psikoloğa yönlendirdi. “Rabia’yı mutlaka o da görsün. Bu çocuk çok ağır aile travmaları geçirmiş. Durumu travmatik olabilir,” demişti.
Prsikolog ile okulda görüştük ama Rabia ile birebir çalışması gerekiyordu. Haftada 3-4 gün Pendik’ten Zeytinburnu’na psikoloğa gitmeye başladık. Şimdi bize Zeytinburnu’na gidip gelmek, 30-45 dakika yolculukla çok kolaymış gibi geliyor. Fakat otobüsle gidip geldiğimiz o yıllarda saatler sürüyordu. Çok zorluklar yaşadık. Rabia otobüse binmeyi reddediyordu. Ölüm korkusu vardı.
Neden otobüste ölüm korkusu yaşıyordu?
Boğaz Köprüsü’nden geçerken suya düşerim ve ölürüm diye korkuyordu. Köprüden geçerken otobüste kıyameti koparıyordu. Psikolog bu tür davranışlarının sebeplerini araştırmaya başladı. Rabia zor bir çocukluk geçirmişti, ailede ağır travmatik olaylar yaşıyorduk ve kızımın davranışlarını buna bağlıyordu. İlerleme kaydediyorduk. Rabia otobüse binme ve kuşlarla olan korkularını onunla attı. Davranışları düzeliyordu fakat benim içime sinmeyen bir şey vardı. Doğru iz üzerinde olmadığımızı hissediyordum. Başka bir şey var ama ben bunu bulamıyorum diye düşünüyordum. Bir gün Rabia ile psikoloğun çalışmasının bitmesini beklerken, psikoloğun kütüphanesinde otizmle ilgili bazı kitaplar buldum. Onları okumaya başladım ve bir baktım ki benim kızımla her şey tıpatıp uyumlu. Sihirli bir cümle gibi otizm evimizden içeri böylece sızdı.
O zamana kadar psikolog dahil kimse size otizm tanısı koymamış mıydı?
Hayır. Çok ağır travmatik olaylar yaşamıştım. Eşimden şiddet görüyordum. Annem hastaydı. Aile içinde çok ciddi sıkıntılar vardı. Ben de o dönemde beyin ameliyatı olmuştum. Bir taraftan tedavilerimi oluyordum. Psikoloğumuz bu travmatik olayların Rabia’yı etkilediğini ve bunların sonucunda o davranışları gösterdiğini düşünüyordu.
Peki, otizmden şüphelenmenize dönecek olursak…
İlk okuduğum kitapta bir baktım ki, orada anlatılan çocuklar ile Rabia aynı. Ondan sonra otizme ilgim arttı ve başka kitaplar da okudum. Bu arada Rabia’nın anaokulu bitti ilkokul dönemimiz başladı. Allah karşımıza iyi fırsatlar çıkaracak ya… İlkokulda yine dünya iyisi bir öğretmene rastladık. Öğretmenimizin eşi, bir rehabilitasyon merkezinde memurdu. Onların yönlendirmesiyle hemen özel eğitime başladık. Bu arada rehberlik araştırma merkezinden de Rabia’nın raporu çıktı.
Bu sefer nasıldı ilkokul?
Çok ciddi sıkıntılar yaşadık. Ama okul yüzünden değildi. Okul ile beraber bir yandan da rehabilitasyon merkezine de başlamıştık. Fakat Rabia hala konuşmuyordu. Bunun nedenini araştırırken bir arkadaşımın yönlendirmesiyle çok ünlü bir psikiyatriste gittik. Ama çalıştığı hastaneye gitmiştik, özel muayenehanesi gitmemiştik. Rabia’nın EEG’leri çekildi. Ben o yıllarda EEG neden çekilir bilmiyordum. Çekim sonrasında doktor beni aradı dedi ki “Sana üzücü bir haberim var. Ayakta duruyorsan otur. Rabia’nın beyninde hücre ölümüne bağlı hücre eksilmesi var. Maalesef beyni yavaş yavaş tükenecek,” dedi. Bana durumu korkunç dramatik bir şekilde anlattı ve bunun epilepsi olduğunu da söylemedi. Dünya başıma yıkıldı. “Ne yapacağız?” diye sordum. “İlaca başlayacağız hemen”.
Elimde reçete eczaneye gittim. Eczacı “Bu ilaç kimin için yazıldı?”diye sordu. “Rabia için…” dedim. Rabia o sırlarda 6 yaşında. Eczacı “Doktor bunu nasıl yazabilir?” tek tozu bile çocuk için sakıncalı,öldürebilir. Ağır şizofren hastalarına yazılabilen bir ilaç bu” dedi. O anda bir koruyucumuz olduğunu hissettim. Çoğu melek annesinde bu olay vardır. Marmara Üniversitesi’ne başvurdum. Orada bizimle çok iyi bir doktor ilgilendi. EEG’ler çektirdi. Rabia’nın kronik epilepsili olduğu ortaya çıktı. Meğer korkulacak bir şey değilmiş. Çocuğumun durgun, bu kadar sessiz sakin olmasının nedeni de meğerse epilepsi nöbetleriymiş. Hastalığının iyiye gitmesine rağmen bu hareketsizlik sonraki yıllarımızı da çok etkiledi.
Bütün bu zorlukları nasıl aştığınızı çok merak ediyorum. Rabia’daki yeteneği nasıl keşfettiniz? Onun konservatuvara girmesi nasıl mümkün oldu?
Rabia’nın çamaşır makinesinin dönen pervanesinin seyrettiğinin fark ettim bir gün. Otizmliler dönen cisimleri çok seyrederler zaten. Rabia makineden çıkan seslerin ritmini hiç kaçırmıyordu. Bir fanusun içinde hafif bir rüzgar esintisi düşünün… Rabia da hep aynı tondaydı.
Ben 17 yaşındayken İstanbul Üniversitesi Devlet konservatuvarı Piyano Bölümü’nde yarı zamanlı okuyordum. Müzik aletlerine de ilgi duyardım ve evimde de bir metronom vardı. Rabia’nın yanına bir metronom koydum ve hiç ritim kaçırmadığını fark ettim. Sanki kafasının içinde bir müzik çalıyordu ve o müzikte kendisini kaybetmiş gibiydi. Daha sonra pek çok şeyde bu duygusunun tecellisini gördüm.
Rabia’nın yeteneğini sezmeye başlayınca ne yaptınız?
Dayımın oğlu Marmara Üniversitesi’nde müzik bölümündeydi. Ona “Ağabeyciğim, Rabia’nın bir müzik yeteneği olduğundan ve ses kulağının kuvvetli olduğundan şüpheleniyorum,” dedim. Bu arada Rabia da yeni yeni konuşmaya başlamıştı. “Rabiacığım müzikle ilgilenmek ister misin?” dedim. “Ben gitar çalmak istiyorum,” dedi hemen.
Rabia’nın aklında bir gitar fikir varmış demek…
Gitarı nereden çıkardı? Ne zaman duydu sesini? Nereden dinledi? Hiçbir fikrim yok. Ben piyanodan başlasaydın falan filan derken o gitar istiyorum, dedi.
Dayımın oğluna “Ağabey, bu senin alanın. Rabia gitar dersi almak istiyor,” dedim. “Tamam, hemen geliyorum,” dedi ve beş gün içinde bir gitar alıp bize geldi.
Gitar derslerini dayınızın oğlumu verdi?
Hayır, o vermedi. Onunla da bir sıkıntı yaşadım. O sıralar özel bir merkezde de çalışıyordu. Rabia’nın müzik kulağına baktı ve “Kulağı çok iyi çalışıyor. Mutlaka müzik eğitimine başlasın. Benim çalıştığım merkeze gelsin ama benim akrabam olduğunu asla söylemeyin,” dedi.
Neden böyle bir tembihte bulundu?
Engelli bir akrabası olduğunun bilinmesini istemiyordu. Açıkçası çok kırıldım. Müzik merkezinin ücretini vererek gidecektim zaten. Sonra Pendik Belediyesi’nin enstrüman kursları başladı. Kalabalık bir kurstu. Zaten bizim çocuklarımızın sosyalleşmeye ve toplum içinde olmaya ihtiyaçları var. O kursa başladık ve çok iyi bir öğretmene denk geldik. Fakat ilk sene Rabia hiçbir performans gösteremedi. Yıl sonu konserine bir hafta kala öğretmenimiz: “Rabia’yı o kadar çok seviyorum ki, hiçbir şey yapmasa da onu sahneye çıkartmak istiyorum. Onu elinde gitarıyla sahnede en öne oturacağım,” dedi. Fakat bir mucize oldu ve konsere bir hafta kala, Rabia ezberden 25 parçayı birden çalıp söylemeye başladı. Öğretmeni “Böyle bir şey olamaz! Sizin sayenizde ben galiba müzik terapisti olacağım. Girin içeriye bir bakın. Önünde notaları olmadan konserin 25-30 eserini notasız çalıp söylüyor,” dedi.
Sonra ne yaptınız?
Hocamız Rabia’nın absolid kulak olduğundan şüphelendi. Yapılan testlerde gerçekten de öyle olduğu ortaya çıktı. İki sene gitar kursuna devam ettikten sonra ben radikal bir karar vererek onu keman piyano ve şan derslerine de başlattım.
Neden radikal bir karardı bu?
Çünkü çevrenin çok ciddi eleştirisine maruz kaldım. “Sen çok hırslı bir annesin. Kendi yarım kalan isteklerini çocuğuna yaptırmaya çalışıyorsun Çocuğunu mahvediyorsun,” dediler. Ben de herkese resti çektim ve Rabia devam etti. Bu arada Pendik Belediyesi Engelliler Merkezi’nde gönüllü olarak çalışıyordum. İki buçuk yıl gönüllü çalıştıktan sonra bir gün bana “Bu çalışmalarda çok hakkınız var. Artık sizin de bilgisayar kullanma yetkiniz olsun. Sizi işe alalım,” dediler. Böylece Pendik Belediyesi Engelliler Merkezi’nde çalışmaya başladım. O günden beri de buradayım.
Harikasınız, tebrikler! Şimdi tekrar Rabia’ya dönersek… konservatuvara girişi nasıl oldu o süreçten de bahseder misiniz biraz?
Rabia’nın konservatuvara girişi gene çok güzel bir olay sonucunda gerçekleşti. Rabia ilkokul 5. sınıfa bitirdiğinde devam ettiği rehabilitasyon merkezinin ona artık yetmediğini fark ettim. Daha kapsamlı eğitim veren bir merkezi arayışına girdim. Bir gün Beyaz Ay Derneği’nden çok tatlı bir hanım telefon ile beni aradı. Derneğin Kartal rehabilitasyon merkezinin açıldığını haber verdi. Ben de Rabia’yı oraya başlattım ve bununla birlikte “Eğitim Her Engeli Aşar Projesi”ne de dahil olmuş oldu. Sonra, o yılların Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşinin daveti ile Çankaya Köşkü’nde bir konser için çağrıldık. Rabia Çankaya Köşkü’nde çok güzel bir dinleti gerçekleştirdi.
Ne zamandı bu?
Tam da Rabia’nın ortaokulu bitirdiği seneydi. O sıralarda Rabia’nın eğitimine nasıl devam edeceğini düşünerek büyük üzüntüler yaşıyordum. Sadece meslek lisesine gitme şansı vardı. Fakat oraya gönderirsem meslek erbabı olamayacaktı ve başkasının da hakkını yemek istemiyordum. O yıllarda, İstanbul’da sadece bir tane güzel sanatlar lisesi vardı. Oraya da Rabia’nın girmesi imkansızdı. Açıkçası, kontenjanı belli olan bir okula otizmli bir genci almayacaklarını düşünüyordum. Rabia şimdiki gibi iyi durumda bir otizmli de değildi. Davranış problemlerini tam olarak aşamamıştı. Özel güzel sanatlar liseleri vardı ama onları da maddi olarak benim karşılamam imkansızdı. Dolayısıyla Çankaya Köşkü’ne gitmiş olmamız bize büyük bir kapı açtı. Rabia orada performansı ile son derece güzel göz doldurdu. Konseri dinleyen İstanbul Valimiz “Bu çocuk için ne yapabiliriz?” diye belediye başkanımızı aramış. Belediye başkanımızın da bizi davet ederek “Beraber ne yapabiliriz?” diye sordu.
Siz ne yanıt verdiniz?
“Ben Rabia’nın güzel sanatlar lisesine ya da konservatuvara gitmesini çok isterim,” dedim. İstanbul Üniversitesi Konservatuvarı ile iletişime geçildi. Rabia sınava girdi ve yetenek sınavlarını başarı ile geçti. Sonra rektörlerin de desteği ile yarı zamanlı olarak konservatuvara başladı. Böylece Rabia Türkiye’de konservatuvara giden ilk otizmli oldu. Aslında buraya kadar yaşadıklarım, yaşam öykümün ilk safhası… Bundan sonrası ise daha yoğun ve macera dolu. Bunu bir sonraki yazıya bırakalım. Sadece biraz kendimizi tanıtmış olduk bu bölümle. Acı ve hüzün dolu bir yaşamın bir peri masalının iki kahramanıyız kızımla ben. Masalın sonunda bir prens gelip kızımı uyandırmayacak belki ama masal mutlu sola bitecek yine.
Gerçekten hem merak hem de hayranlık uyandırıyor hikayeniz. Peki, Rabia nasıl biri? Onu nasıl tarif edersiniz?
Rabia kendisini mükemmel ifade eden, Türkçemizi kusursuz kullanan gencecik bir sanatçı. Kendisinin çok farkında ve otizmin ondaki etkisini, duygularını ve yaşadıklarını çok net ve güzel ifade ediyor. Birçok konferansta konuşmacı olarak duygularını ve nasıl hissettiğini bazen kahkaha attırarak, bazen ağlatarak anlattı. Bir gördüğünü bir daha asla unutmayan fotografik bir hafızası var ve açıkçası bunu çok iyi değerlendiriyor. Hala beni her an şaşırtmaya devam ediyor.
Rabia’nın üniversiteye girişi kolay oldu mu?
Biz bir devlet üniversitesine yerleşebilmek için yıllarca zorlu bir mücadele verdik. Rabia her yıl TYT -AYT sınavlarına girerek üstün başarı ve yüksek puanlar çıkararak yetenek sınavlarına girdi ve her nedense – nedeni belli aslında ama – bir türlü yerleşemedi.
En son İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sanat, Tasarım Mimarlık Fakültesi Türk Musikisi Bölümü sınavlarına girmişti. Sınavlar çok başarılı geçti yine, mülakatlarda Rabia ve ben kendimizi iyi anlattık ve okula yerleşti sonunda. Okul Rabia’yı çok sevdi, Rabia da okulunu. Burada ud onun ana enstrümanı oldu. Zaten 24 tane enstrümanı notası ve usulü ile çok iyi çalabiliyor, sesi de muhteşem.
Rabia şimdi ne yapıyor?
Rabia şu anda İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sanat Tasarım Mimarlık Fakültesi Türk Musikisi Bölümü’nde 3. sınıfta ve mezuniyetine az kaldı. Halen, İskender Doğan hocamızın Nostaljik Esintiler Müzik Topluluğu’nda yıllardır solist ve tek özel öğrencisi, artık kızı gibi oldu. Bunun yanı sıra, Üsküdar Musiki Cemiyeti’nde 3. yılı olacak. Bu yıl sene sonu sınavını başarı ile vererek C sınıfına geçti. Yıl içinde çok sayıda sosyal sorumluluk projelerinde gönüllü olarak görev alıp konserler vererek konferansları oluyor. Anne-kız ikimiz çeşitli üniversitelerden ve kurumlardan ara ara davetler alarak gidiyoruz ve gönüllü olarak herhangi bir bedel almaksızın uzun yolumuzu anlatarak ailelere ve eğitimcilere ışık ve yol olmaya çalışıyoruz. İkimizin de seyahat engeli yok ve evde çeşitli beste -güfte çalışmaları var. Bunun yanında, ara ara çeşitli sanat topluluklarının konserlerinde konuk solist olarak icrasını gerçekleştiriyor. Yıllardır keman ve ud eğitimi devam ediyor. TRT sanatçısı Alper Asutay hocamızın 12 yıldır öğrencisi ve şu an Atakan Atasever hocamızla ud meşkleri oluyor. Tek sıkıntımız piyano. Evdeki piyanomuz çok çok eski ve artık miadı doldu ve yenileyemedim, piyano çalışmaları durmak zorunda kaldı… Yaz dönemine girdik malum, yine de Üsküdar Musiki Cemiyeti Musiki Gönüllülerinin çalışmalarına gidecek. Müzik hayatımızda hiç bitmeyecek bir senfoni. Kendisini en iyi müzik ile ifade ediyor ve bundan çok mutlu oluyor. Bunun haricinde, biz anne-kız çok eğlenceli bir ikiliyiz. Geziyoruz imkân oldukça. Evde akşamları kahve yapıyor, balkonumuzda içiyoruz. Ara ara babasına gidip 1 gün kalıp gelir. Ben kızımı tek başına büyütüp okutmaya çalışıyorum.
Biraz da sizin görev aldığınız merkezden bahsedersek… Nerede görev alıyorsunuz?
Ben Pendik Belediyesi Engelsiz Yaşam Merkezi’nde özel eğitimci olarak görev yapıyorum.
Merkez ailelerimiz için nasıl hizmetler sunuyor?
Merkezimizde pek çok hizmet var.
- Hobi ve Meslek Kursları olarak; keçe işleme, el sanatları,kilim dokuma, seramik atölyesi, takı, makrome, mutfak sanatları,
- Terapi Hizmetleri Olarak; özel eğitim, okuma yazma ve akademik destek eğitimi, pedagojik destek ve oyun terapisi( engelsiz çocuklar için ) psikolojik destek, Ergoterapi, Duyu Bütünleme, Bağımsız yaşam becerileri, Fizyoterapi ve uzay terapisi,
- Engelli Hakları Danışmanlığı, Evde bakım hizmetleri, İBB İSEM İrtibat Bürosu, engelli nakil aracı ve ambulans hizmeti, medikal malzeme ve hasta yatağı teminleri, gezi, etkinlik ve aktiviteler,
- Engelli yakınları ve vatandaşlar için; aşçılık, bahçe bakım kursu, empati parkuru
- Ayrıca Engelsiz Atölyemizde usta öğreticilerimiz eşliğinde ürün imalatları yapılıyor ve yılsonu sergilerinde satışa açılıyor.
- Sağlık destek hizmetlerimiz de devam ediyor. Şu an okulumuz yaz tatiline girdi.Temmuz sonuna doğru Yaz Okulumuz açılacak. Yeni dönemde yeni branşlarda planlamalarımız devam ediyor.
Ailelerimiz merkeze nasıl başvurabilir?
Okulumuz Pendik Çamlık Mahallesinde konumlu ve 4538 metrekare alan üzerindeyiz. Pendik Belediyesi’nin 444 81 80 numaralı telefonlarından bize rahatlıkla ulaşılabilir, ben de elimden geleni yaparım.
Tam gün eğitim veriyoruz. Sabah çocuklar servislerle alınıyor, öğle yemeği yedirilir ve saat 15.30 da servislerle evlerine bırakılıyor. Atölye çalışmaları Halk Eğitim Merkezi eğitimcileri tarafından yürütülüyor ve 15-35 yaş arası Pendik’te yaşayan bireyler faydalanıyor. Terapi hizmetlerimiz bireysel destek (seanslar) şeklinde ve aileler kendileri getirmek durumundalar, her terapistin yaş alanı ve koşulu farklı. Hepsi de alanında 4 yıllık alan mezunudur. Tüm hizmetlerimiz ücretsiz bu arada.
Buradan çocuğu yeni tanı almış ailelere neler söylemek istersiniz?
Öncelikle şunu unutmasınlar sevgili aileler; ümitsizlik yok. Bu yavrular bize cennetten yollanmış birer melek ve eğitimleri çok önemli. Çok sabırlı ve sakin olmalılar. Panik halinde ola annenin elektriği çocuğa da geçiyor ve çocukta ciddi davranış sorunlarına yol açıyor. Eğitimlerin evde tekrarı ve sağlaması yapılmalı, çocuk sosyal yaşama daima dahil edilmeli. Yaşıtları arasına karıştırılmalı.
Kendinize şu soruları sormayınız lütfen;
-Çocuğumun raporu siciline işler mi?
-Çocuğum evlenir mi, askere gider mi? Bu çok saçma, çünkü küçük yaştaki bir meleğin bu kadar uzak geleceği için sorular gereksiz, zamanı gelince düşünülecek şeyler bunlar. Haklarınızı çok iyi öğrenin, eğitimciler ve uzmanlarla daima iş birliği içinde olun. Çevreye aldırmayın ve çocuğunuza hasta ve acınası varlık gözü ile bakmayın… Bu yavrunuzun üzerine aşırı düşüp diğer çocuklarınızı ve eşinizi ihmal etmeyin. Tükenmişlik sendromuna hiç girmeyin, bu size ciddi olarak vakit ve enerji kaybettirir… Bir çare bir umut diye her duyduğunuz ilacı diyeti çocuğa deneme tahtası gibi uygulamayın.
Yavrunuzun engeli konusunda tam bilgi sahibi olun, çok okuyup araştırın. Aynı engele sahip aileler ile tanışın,engelli derneklerine üye olun… Yavrunuzu dengeli ve düzenli besleyin ve kimyasal içerikli, katkı maddeli hazır gıdalardan uzak tutun.
Cep telefonu ve tableti minicik çocuğa oyalansın diye vermeyin, hele yemek yedirirken asla önüne koymayın. Yaydığı radyoaktivitenin pek çok zararı var. Açık havada uzun yürüyüşler ve oyunlar oynayın, buna diğer çocuklarınızı ve mümkünse eşinizi dahil edin. Engelli diye her dediğini yapmayın. Hayır demesini bilin, çok sert olmayan kurallar koyun.
Bu ve bunun gibi çok sözüm var söyleyecek aslında, çünkü Rabia 26 yaşında ve hatırı sayılır bir tecrübeye sahip olduk. Aileler bana istedikleri zaman ulaşabilirler, elimden geleni yapmaya seve seve hazırım.
HER ŞEY ŞU 3 KELİMEDE BİTİYOR;
SABIR
SABIR
SABIR…
Çok teşekkür ederim bu güzel söyleşi için.