SINIRLARI ŞEFKAT TUĞLALARI İLE ÖRMEYİ ÖĞRENMELİYİZ
Katar’da yaşayan biri otizmli ikiz oğlan annesi Hatice YETİŞ ile otizm yolculuğunu konuştuk.
Sizinle ÖÇED için yaptığımız online etkinliklerde tanışmıştık. Biraz bize kendinizden bahseder misiniz?
Merhabalar, ben Hatice Yetiş. İzmir’de doğdum büyüdüm. 33 yaşındayım ve ikiz annesiyim. Aile danışmanı ve oyunterapistiyim. Şuan eşimin işi sebebiyle Katar’da yaşıyoruz.
Anne olmadan önce annelik üzerine planlarınız var mıydı?
Evet, tabii ki vardı. İstanbul Üniversitesi Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği Bölümü’nden mezun oldum. O dönem eğitim derslerimiz Vefa’daydı ve hocalarımız gerçekten iyi öğretiyorlardı.
Oğlum konusunda orada aldığım eğitimler hala yol gösterir bana. Bu vesileyle hocalarıma minnettarım. Gelişim derslerini ve eğitim derslerini seven biri olarak idealist bir anne olmak hedefimdi. Fakat annelik çok daha başka bir şeymiş. Her an insanı eğiten ve geliştiren kutsal bir meslek.
Çocuğunuzda farklı giden bir şeyler olduğunu ne zaman fark ettiniz?
İkizler zorlu bir gebelik sürecinden sonra dünyaya gelmelerine rağmen çok güçlülerdi ve iyi toparladılar. Fakat Akif’te 27. ay itibariyle yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. Eskiden ikiziyle paslaşan oynayan, baba abi bıcıbıcı bye bye yapan yavrum artık sadece pusetine giriyor orada tek kendi dünyasında bir şey ile kopuyordu bizim dünyamızdan. Kalabalık ortamları sevmemeye, çok ağlamaya, kardeşiyle hiç oynamamaya başlayınca benim için çanlar çalmaya başlamıştı. İdealist anneliği oynuyordum ve ters giden bu durumu hemen düzeltmeliydim. Ama burası dünya ve işler hayallerimizdeki gibi olmuyor. Zaten hissediyorsunuz ama birde mesleki tecrübe okumalar araştırmalar ile otizm olma ihtimaline gitmeden kendimi hazırlamıştım. O iki gün kendi içimdeki savaşlar çok büyük oldu. 20 yıl geçmiş ve ben bir karara varmış edasında ilk eşime söylediğimde “Hayatım abartmayalım sen ince eler sık dokursun çocuklar ikiz olur bazen gelişim gecikmeleri veya gelişimsel farklılıklar” demişti. Ama bir şekilde ikna ettim ve en kısa sürede 1-2 hafta içinde alanda uzman iyi bir çocuk psikiyatristine gittik.
Fark eder etmez ne yaptınız?
Çok ağladım. İstemsiz saatlerce ağladım. Koca bir taş göğsüme oturmuştu. İkisi karşımda benim gözlerim yaşlı onlara çorba pişirmeye çalışıyorum falan. Çünkü devam etmem lazım hayata… Onlara bakmam beslemem lazım ve ben tekim bir yardımcım da yok. O hafta eşimle konuşunca hemen oyun grubu kabul eden bir kreşe yazdırdım. Artık sabah 10-12 arası oyun gruplarına götürüyordum. Birinden şüphelensem de diğeri iyi diye hiç bırakmadım ona ne yaptıysam hep diğerine de aynını veya onun gelişimine uygun seçenekleri değerlendirdim. Eşim sağlıkçı olmasına rağmen psikiyatrist randevusuna ‘yoktur yaa’lar ile gitmiştik. Ve gidince artık otizm ara versiyon dediğimiz bir tanı ama tanı olmayan tanı ile karşı karşıyaydık. Özel eğitim ile halledersiniz dendi 6 ay sonra görelim dediler. Ve kendi tavsiye ettikleri yere yönlendirdiler. Eve çok uzak ve ders ücretleri ateş pahası… Ne olursa kabulümüzdü, hemen o yere gidildi ve derslere eğitimlere başlanıldı. Ne kadar durum idare eder olsa da gün geldi arabamızı sattık küçültüp aradaki açığımızı kapattığımız günleri hatırlıyorum. Eşimin yoğun çalışması da cabası. Aslında bu süreçte hem benim hem yavrularımızın ona çok ihtiyacı varken birinin çalışıp ders ücretlerini yol paralarını denkleştirmesi gerekiyordu. Buna rağmen eşim her akşam yorgun da olsa geldiğinde ikisiyle ayrı ayrı ilgilenir oyun oynardı.
Kabullenmeniz ve harekete geçmeniz kolay oldu mu?
Bu yolda zor olan o kadar çok şey var ki… Ama sahte bir kabul ile kolay oldu. (şimdilerde bile kabullendik mi diye sorarız eşimle birbirimize..) Zorun kolaylarından. İçim yangın yeri, dışımda plan programları çizmiştim. Yapılacaklar listesi, oyun grupları, her gün parka çıkma, eve daha çok çocuklu misafir alma, çocuklu evlere arkadaşlara çaya kahveye gitme vs. her şey ilk harekete geçtiğim andan beri hayatımızda. Sanırım ben hep hareket halinde olduğum için bu süreci dışımda normal geçiridim.
Ama bütün bunlarla beraber kendim içim de eşimden bir rica da bulundum iyi bir psikiyatriste veya psikoloğa gitmemiz gerektiğini söyledim. Bu aldığım en doğru kararlardan biri idi. Bununla beraber bir sanata başladım haftada bir saatçik ben olduğum bir ara verdim kendime. Oğlumun derste olduğu zaman dilimlerinde hep buna verdim kendim. 5 yıl oldu tezhip sanatına başlayalı. Şuan kendime ait pek çok tablom oldu. Burada depremzedeler yararına Türkiye’den de tezhip hocam ve öğrencilerinin gönderdiği tablolarla büyük bir bağış sergisi yaptık. Böylesi sosyal faaliyetlerde olmak da bu süreçte çok iyi hissettiriyor diyebilirim. Bu sanat ve psikolojik destek olayının çok faydasını gördüm, gördük eşimle. Başka ailelerde görsün diye tezimi bu konu ile ilgili yazdım. Çünkü anne babanın süreçle beraber psikolojik destek alması bu yolda en önemli kriterlerden biri bence. Hem çocuğun gelişimini hem davranışlarını hem de aile içi ilişkileri onaran, geliştiren bir destek hattı gibi. Tabii alanımız ile ilgili hem az bilgi hem de yanlış öğretiler hem de uzman çok az bu sebeple yüksek lisansımda psikoloji okuma konusunda ısrarlı oldum ve başardım. Şimdi spesifik olarak Özel Gereksinimli çocuklar ve aileleri ile çalışmak onlara destek olmak harika bir his. Alanda pek çok eğitimi hem alanda iyi hocalardan almak hem bizzat yaşayarak öğrenmiş olmak, tecrübe etmiş olmak, bu işin inceliklerini görmek, daha sağlıklı yaklaşmak; doğru dokunuşlar ile destek olmamı sağlıyor. Çünkü her anne baba gibi imkanlarımız dahilinde hatta imkanlar zorlanarak oğlumuza hep en iyi hocalardan, eğitim merkezlerinden özel eğitim, duyu bütünleme, dil ve konuşma terapisi gibi şeyler aldırmaya çalıştık.
Çocukları tanı alan ailelere bu haber nasıl verilmeli? Tanı aldıktan sonra onların bu haber ile yalnız bırakılmasını doğru buluyor musunuz?
Bu konu son zamanlarda daha çok önemsense bile hala “bir müddet bekleyin”, “rapor aldırmayın” diyen uzmanlarımızın bu konuda olayın vahametini, erken tanı ile erken başlayan özel eğitim vb. diğer eğitimlerin ne kadar hayat kurtarıcı olduğunu tekrar gözden geçirmelerini tavsiye ederim. Bu konuda kanıtlanmış pek çok akademik yayın var. En yenileri ve dünyadaki gelişen değişen eğitimleri hakkında Otizm Tarama basamağında olan bütün sorumluların bu bilgilere sahip olmasını isterim. Bununla beraber sorunuzun cevabını verecek olursam bu ailelere yani bizlere bu tanı açık ve şeffaf bir şekilde bütün basamaklar anlatılarak verilmeli. Öyle 15 dakikalık, yarım saatlik doktor randevuları ile olmamalı. Bunu Katar’da yaşamaya başlayınca daha iyi anladım. Anne baba da bu konuda konsülte edilmeli. Hemen bir devlet destekli ‘zorunlu psikolojik destek’ hattına girmeli. Unutulmamalı otizm çocuk merkezli bütün aileyi sarsan ve sarsmaya devam eden bir deprem gibi. Ve bizim bununla yaşamayı öğrenmemiz şart. Ailelerin bu konuda yalnız bırakılması asla doğru değil. Sonrası acı dolu tablolar oluyor. Anne baba ayrılıyor, baba kaçıyor, anne dayanamıyor kardeşler kimsesiz büyüyor gibi olaylar ile karşılaşıyoruz. Bu aslında sadece ailenin değil ilerleyen zamanda toplumun da bir yarası haline geliyor. Çünkü böyle bir aile de büyüyüp sonrasında sağlıklı bir birey olmak gerçekten zor. Bu sebeple aileler sürecin ilk anından itibaren uzmanlar tarafından kontrollü bir psikolojik/ psikososyal destek almalıdır.
Ailelere nasıl bir destek/aile danışmalığı verilmeli sizce?
Özel gereksinimli çocuklarımızın rapor düzenlemeleri ile beraber biz ailelerinde o anda psikiyatri servisine ve psikologlara yönlendirilmesi gerekli hatta zorunlu olmalıdır. Çünkü aileler ile ilerleyecek bir süreçten bahsediyoruz. Araba aile olsun ama arabada benzinimiz yok ise sen istersen en lüks arabada ol bir milim yol alamazsın. Psikolojik sağlamlık ve psikolojik iyi oluş bu anlamda çok önemli. İşte bu sebeple ilerlemek için benzin lazım hatta düzenli almak lazım ; – ) Ailelerin düzenli alacakları psikolojik destek bu süreci daha sağlıklı yaşanır halde tutacaktır. Annede babada varsa kardeşlerde bu desteği almalı. Aile danışmanlığı düzenli bir şekilde seans seans ilerlemelidir. Bazen anne ile başlayan danışmanlık süreci akabinde baba ile ve kardeşler ile devam arz edebilir. Şuna da dikkat edilmeli bu konuda aile danışmanları hizmet verecekleri özel gereksinim durumunu veya tanıyı iyi bilmeli bu konuda verilen eğitimler hakkında bilgi sahibi olmalıdır. Çünkü aile ile eğitimciler arasında bazen köprü niteliğinde olmaktadır seanslar. Danışmanlık verdiğim pek çok ailede verilen eğitimler konusunda bilgi sahibi olmadıklarını gördüm. Bazen bir hamur ile oynamanın bile ne kadar hayati olduğunu anlattıkça, hangi gelişim alanını desteklediğini ve bunun amacının kazanımlarının ne olduğunu öğrendikçe ailelerin eğitime bakışları değişiyor. Tabii bu durum çocuklarımızın etkileşimini ve gelişimini arttırmış oluyor.
Sizin de bu konuda çalışmalarınız olmuştu değil mi?
Evet, benim yüksek lisans tezim bu konuyla ilgili. ‘Anne Babanın Psikolojik Sağlamlık Ve Psikolojik İyi Oluşu İle Otizmli Çocuğun Davranışları Arasındaki İlişki’. Bu çalışmayı, bir rehabilitasyon merkezinde gönüllü aile danışmanlığı yaparken yaşamaya başlayınca yazmak istedim aslında. Kendime bir çizelge oluşturmuştum ve o rehabilitasyon merkezindeki anneleri ortalama ayda bir görmekteydim. Ve bu bile güzel sonuçlar almamızı sağladı. Diğer eğitimci arkadaşlar odama gelip “Bu odada bir şey mi var? Her gelen ebeveynin çocuğu başkalaşıyor” diye espriler yapıyorlardı. Benim için bu güzel bir başlangıçtı. Çok titiz çalıştım ve bütün tecrübelerimi tezime aktardım. Umarım faydalı bir çalışma olur ardımızdan gelenlere.
Tanı aldıkları ilk anda ailelerin kafası çok karışık oluyor. Akıllarda hep aynı soru… Çocuğum tanıdan çıkar mı? Otizmi yenebilir miyiz? Bu ailelere ne söylemek istersiniz?
Ailelerin kafasının karışması çok normal. Çünkü yukardan bir saksı düşüyor kafanıza ve kendinizden geçiyorsunuz. Hayattasınız ama çok kan kaybetmeye devam eden bir haldeyken. Neden oldu? Bu tanı hep kalır mı? Nasıl biter gider?
Sevgili anne babalar, bu yenebileceğimiz bir savaş değil. Bu bizim yolumuz ve biz bu yolun yolcusuyuz. Öncelikle önümüze bakmayı çocuğumuzun özel gelişim sürecine odaklanmayı öğrenmeliyiz. Çünkü her çocuk biricik ve gelişim süreçleri onlara has ilerliyor. Anne baba ve ailede varsa kardeşler bu sürecin hep etkiletici, geliştirici ve destekçileridir.
Sevgili aileler, eğer tanı aldıysanız korkacak ve endişeleneceksiniz çünkü bu bilmediğiniz bir durum ilk defa karşılaşıyor belki de pek çok aile gibi ilk kez duyuyorsunuz bu kelimeleri. İnsanoğlu bilmediğinden korkar ve siz zaten hayatın içinde bir akıştasınız. Akış içinde zamanla her şeyi öğreneceksiniz ki bu en sağlıklı olanıdır aslında. Çünkü bazen çok bilgi gereksiz zehirlenme yapar. Zaten bilmeniz gerekeni öğretmenler ve rehabilitasyondaki psikologlar size anlatacaklardır. Sonrasında eğer bir rapor alacaksanız veya aldıysanız; destek aldığınız rehabilitasyon merkezlerini hatta o merkezde eğitim veren öğretmenleri iyi araştırın. hangi eğitimler ne işe yarar lütfen google’dan değil uzman kişilerden sorarak öğrenin. Evde ailenizle ‘anne baba oyun zamanı’, ‘park zamanı’, ‘kardeşle oyun zamanı’ gibi ufak bir destek programı oluşturun. Yardım istemekten yetememekten korkmayın. Arada yürüyüş kaçamakları yapın. Bazen kendinize bir yerde bir kahve ısmarlayın. Yaşanılan durumların hiç bir suçlusu yok, suçlu aramayı bırakın. Önünüze bakın. Vaktimizi enerjimizi ve pek tabi parasal kaynaklarımızı en doğru şekilde kanalize etmeyi unutmayın. Çünkü süreç belirsiz ve uzun, itidalli giderek ilerlenmeli “bu seans, bu öğretmen olmadı,” deyip hemen değişikliğe gidilmemeli. Normal gelişim sürecinde olan çocuklarda bile bir alışma dönemi vardır ki, bizimkiler özel gereksimli. Daha sabırlı, daha özverili olmaya çalışmalıyız. Sınırları şefkat tuğlaları ile örmeyi öğrenmeliyiz. En önemlisi de, bir anne bir baba olarak psikolojik destek almayı asla ihmal etmemeliyiz.
Genelde annelerin tanıyı kabullenmesi daha kolay oluyor. Sizin ailenizde nasıl oldu?
Evet, bizde de ilk fark eden ben oldum. Üzücü ve yıkıcı ilk darbeyi önden yemiş gibiydim. Ama eşimde farksızdı şimdilerde onu daha iyi anlıyorum. Erkekler ve kadınların fıtratları gerçekten farklı.
Anneler babaları çalışmalara daha fazla katmak için neler yapabilir?
Çalışmalar için değil de, çocuklarla nasıl daha iyi iletişim ve etkileşim kurabilirler bunun eğitimleri, minik minik tavsiyeleri verilebilir belki. Babalar verilen ödevler konusunda birebir onlarla iletişime geçince bazen daha aktif olabiliyorlar. Bu pek çok açıdan aile ilişkilerini ve iletişim becerilerini destekleyen bir durum oluyor. Tabii çok büyük boyutlu olmuyor. Çünkü babalar aynı zamanda çalışan bireyler gerçi son zamanlarda çok çalışan anneler ile de karşılaşıyorum. Ben anneler ile babaların ne kadar zor olursa olsun haftada bir yürüyüş ve bir de kahve zorunluluğu olmasını istiyorum. Hep yaparız, hem de yapılmasını tavsiye ederiz. Çünkü eşlik rollerimizi beslemeliyiz. Bu besinle yuvadaki diğer üyeler sağlıkla yol alabilecekler. Bazen bunun mümkün olmadığı aileler oluyor. Bu konuda da çocuğa bakım veren kim ise o hem desteklenmeli hem de psikolojik olarak düzenli desteğe devam etmelidir.
Sizin iki oğlunuz var. Otizmli kardeşe sahip olmak diğer kardeşi nasıl etkiledi?
Asaf ve Akif konusunda, bu süreçte en dikkat ettiğim şey her ikiz annesi gibi adil olmaktı. Her birinin ihtiyacına ve hazırbulunuşluğuna göre hareket ettik. Etmeye de devam ediyoruz. Akif özel eğitim alırken artık bazı şeylerden emin olduktan sonra o vakti Asaf’la anne vakti olarak ilan ettim. Yeri geldi yürüdük yeri geldi rehabilitasyon merkezindeki balıkları defalarca sevdik, saydık. Bazen en yakın markete gidip dondurma aldık, bazen de evin ihtiyaçlarını aldık. Hepsinde mutlu oldu demek isterdim ama hep öyle olmadı. Çünkü o farklı bir çocuk ve daha farklı talepleri olduğu zaman ona anlayabileceği bir şekilde durumu anlattım. Büyüdükçe Asaf ile de ilişkimiz daha anlamlı olmaya başladı. Süreç hepimizi olgunlaştırdı ve eğitti. Ama hepsi zamanla gerçekleşti.
Özel gereksinimli bir kardeşe-ikize sahip olmak zor bir duygu olsa gerek. Asaf daha küçükken bazen uyku öncesi ‘Kardeşim ne zaman benimle oynayacak veya ne zaman konuşacak (anlamlı bir şekilde)’ diye sorardı. “Akif’in kriz anlarında ben onu anlıyorum şunu demek istiyor ama diyemediği için ağlıyor kızıyor” gibi cümleler kurar. Otizm hakkında özel gereksinimli çocuklar hakkında pek çok bilgisi var. Hem kardeşini hem de böyle çocukları daha iyi anlıyor ve yaşıtlarına göre daha olgun davranabiliyor. Bu konuda ekstra merhamet ve şefkatlidir. Eşimle bu konuda bütün zorluklarına rağmen böyle bir kardeşe sahip olduğu için şanslı olduğunu düşündüğümüz anlar var. İkisi birbirinin iksiri gibi. Asaf Akif’e rol model olurken, aynı zamanda davranışlarıyla kardeşine sahip çıkışıyla insanlığa model oluyor. Aslında böylesi bir kardeşe sahip olduğu için de çok anlayışlı, akıllı ve erdemli bir çocuk olmuş olabilir. Tabii yaşının çocuğu aynı zamanda;) eğer kardeşinin yanında sadece o varsa üzerine düşen görevi yapar ama orada biz varsak çok rahattır. İstediği şekilde oynar coşar arkadaşlarıyla mutlu olur kendi dünyasında. Şimdilik durumlar böyle, umarım büyüdükçe ilişkileri daha da gelişir ve paylaşımları daha çok artar.
Bir çocuğu otizmli olan annelerimiz, özel eğitime ayırdıkları zaman nedeniyle diğer çocuklarını ihmal ettiklerini düşüyorlar bazen. Bu konuda o annelerimize ne önerirsiniz?
Annelerimize önerim önce kendilerini beslemeleri. Hem ruhen hem bedenen kendilerine zaman ayırmaları. Öyle uzun zamanlardan bahsetmiyorum. Rehabilitasyon merkezindeki 40 dakika bile yeterli. Lütfen çıkıp dışarı kulaklığı takıp hafif bir müzik eşliğinde yürüsünler. Bu bedeni rahatlatacak ve ruhu dinlendirecektir. Çok yorgun iseler bir kahve de iyi gelebilir. Ama bunun adet haline gelmesi şart. Çocuklarımıza iyi gelmek istiyorsak önce biz anneler iyi olmalıyız. Tıpkı uçaklarda acil durumlarda maskeyi önce anne takmalı sonra yavrusu diye bir kural var. İşte bu durumda bu kadar hayatidir. Sevgili anneler lütfen önce siz oksijen maskenizi takın sonra yavrunuz için yaptıklarınız daha sağlıklı ve doğru olacaktır. Sağlıklı bir aile iletişimi için bu nokta önemlidir. Eşinizle olan ilişkiniz bu konuda önemli bir önemli tetikleyicidir. Ve lütfen eşinizle zaman geçirdiğinizde kötü bir hisse kapılmayın. Annelik başka eşlik başkadır ama bu iki rol bazı noktalarda birbirini besler. Eşlerimizle zaman geçirdiğimizde evlatlarımıza ihanet etmiyoruz. Bu algıyı yıkın bilakis bu güzel bir şey ve bütün aileyi diğer çocukları da pozitif yönden etkileyen sağlıklı bir aile ortamının merkezi noktasıdır. Unutmayın anne baba arasındaki ilişki çocuğun 3. ebeveynidir. Bu konuya da özellikle dikkat etmelerini tavsiye ederim.
Eşinizin işi dolayısıyla şu anda Katar’dasınız. Katar’da otizmli çocuklar için eğitim imkanları neler? Özel eğitim ücretsiz mi? Aileler eğitimi nasıl karşılıyor?
Evet, yaklaşık bir buçuk yıldır Katar’da yaşıyoruz. Biz Türkiye’den gelirken yanımızda oğlum için gölge öğretmenini de getirmiştik. Çünkü burada eğitim merkezlerinde dil Arapça veya İngilizce. Akif yeni yeni kendini ifade eden bir çocuk hala çok yolumuz var. Ve işi riske atmak istemedik. Geçen yıl da, bu yıl da yanımızda getirdiğimiz hocalarımız alanlarında uzman ve gölge abilik gölge ablalık konularında zaten gayet iyilerdi. Ama hiçbir zaman Akif’in eğitimini tek onlara bırakmadık. O zamanda şimdi de aylık toplantılarımızı yapar gelişimsel alanları üzerine konuşur tartışır yeni ayın hedeflerini belirler gelişimine ve hazırbulunuşluğuna ilişkin yeni çalışmalar ile yola devam ederiz. Bunun içinde sosyal gelişim becerilerinde Akif’in desteklemesine kadar her şey ince bir şekilde konuşulur. Şimdi Katar’a gelecek olursak burada durum Türkiye’ye nazaran pek iç açıcı değil. Çünkü bu konuda ilgili uzmanlara ve çocuk psikiyatristlerine ulaşmak bile aylar alabiliyor. Tanılama sürecinin iyi olduğunu bazı tanıdık doktorlardan dinledik ama bu sağlık sistemine dahil olmak aylar sürebiliyormuş. Biz yeni dahil olmaya başladık. Büyük bir rehabilitasyon kurumları var orada bütün engel ve özel gereksinime dair eğitim ve öğretimlerine dair pek çok olanağın sunulduğunu duyduk. Fakat işin ne kadar uzmanları bilemiyoruz. İlerleyen zamanlarda gidebilirsek eğer eğitim almaya oğlumuz başlarsa daha sağlıklı yorumlar yapabiliriz. Ama genel anlamda Katar ülke olarak eğitim öğretim ve pek çok aktiviteyi her şekilde destekleyen bir ülke diyebilirim. Tek sıkıntı sistem çok yeni ve gelişim aşamasında. Devlet tarafından verilen bu büyük merkezlerde özel eğitim, dil konuşma terapi, duyu bütünleme, fizyoterapi gibi eğitimler ücretsiz veriliyor. Fakat özel ücretli verenlerde var.
Katar’da günlük hayat içinde otizmli çocuklar ve ailelerine halkın genel tavrı nasıl?
Olumsuz bir şey yaşamadık. Ülkemizdeki gibi hatta daha fazla kolaylıklar mevcut. Toplu taşımlarda, AVM’lerde, parklarda insanlar hem saygılı hem de özel olduğunu duyunca ekstra ilgililer. Bu konuda eksikliklerini tamamlama ve geliştirmeye yönelik bir duruşu var Katar’ın.
Son olarak yeni tanı almış, sizin geçtiğiniz yollardan geçmeye hazırlanan ailelerimize ne tavsiye edersiniz?
Bu sorunun cevabını tam yazsam bir kitap olabilir. Ama tezim de yayınlanınca bu konuda ailelere faydalı bir içerik olacağına inanıyorum.
Yol uzun hatta biraz da yokuş sevgili anne ve sevgili baba…
Önce tanı alayım diye yorma kendini, eğer bir sıkıntı var ise yapılacaklar listesi hazırla. Hem çocuk için eğitim, hem de siz kendiniz için ekstra bir spor veya sanat seçin. Ne olursa olsun çocukla beraber siz de bir etkinliğe, düzenli idame ettireceğiniz bir kursa bir saatlik de olsa yazılın. Sizin siz olduğunuz bir vakit olmalı. Sonrasında çocuğunuz ile ilgili rehabilitasyon merkezi konusunda güvenilir olanı tercih etmeye çalışın. Tercih ettiğiniz kurumda başladığınız hoca ile hemen bir ders sonrası “Aa olmadı bu hocayla” deyip hemen değişikliğe gitmeyin. Sabırlı olun ve sebat edin. Alışma süreci en az 3 veya 4 haftadır. Öğretmenlere saygılı olun onlarda bu çocuklar için ellerinden geleni yapmaya çalışıyor. Lütfen onların verdiği tavsiyeleri kulaklarınıza küpe yapın. Ödevleri ise ihmal etmeyin. Çocuklarımız için bir şeyi öğrenmesi gerçekten zor. Onu genellemesi ise çok daha zor olabiliyor bazen. Bu sebeple evde yapılan tekrarlar önemli. Çünkü çocuklarımız hem pekişmiş oluyor hem de genellemeye başlamış oluyor. Anlayamadığınız durumları hocalarımıza veya kurum psikologlarına lütfen çekinmeden danışın, bu önemli bir noktadır ve destek olacaklardır. Aile içi ilişkiler çok önemli. Sıcak, samimi bir ortam çocukların daha kolay rehabilite olmasına yardımcı olmaktadır. Eğer yapabilirseniz, oyun çağı çocuğu ise sürecin en başından itibaren park, oyun grubu, kreş gibi durumları psikiyatrist ve kurum hocaları, psikologları ile kararlaştırıp hayata geçirin. Kalabalık yerleri sevmiyor deyip hemen koruma altına almayın. Deneyimlemesine ve bazen bazı şeylere maruz kalmasına müsaade edin. Yüzmeyi öğretmek için havuza girmesi şart değil mi?
İşte böyle… Ben şöyle anlatıyorum ilk sürecimi, koca bir okyanusa attılar beni, yüzmeyi biliyordum ama ne tarafa yüzeceğimi, ne kadar zaman yüzeceğimi bilmiyordum.
Bu durumda, yorulduğunuz anda bazen salın kendinizi. Su elbet yüzeyde tutacak sizi. Ama yüzmeye devam etmeden de yol alamayız. Biraz biraz sağlıklı olandır her zaman. Biraz biraz emin adımlarla yol aldırır her zaman.