ÖZEL EĞİTİMDE KALICILIK NEDİR?

Öğretimde pek çok aşama bulunuyor. Edinim, akıcılık, kalıcılık ve genelleme… Yeni bir beceriye geçmek için kazanılan becerilerin kalıcılığı önem taşıyor. Peki, beceride kalıcılık nasıl anlaşılır? ABA Program Koordinatörü, Aile Danışmanı /Psikolog Elif Sanal Çalık’a sorduk.

Özel eğitimde kalıcılık ne anlama geliyor?

Kalıcılık öğretimin aşamalarından biridir. Bu aşama olmadan bir beceriyi gerçekten öğrenilmiş sayamıyoruz. Kalıcılığı en genel tanımı ile şöyle ifade edebiliriz; bir öğretim programı tamamlandıktan sonra o becerinin hala devam ediyor olması halidir. Müdahale programı bittikten sonra da o beceri çocuk tarafından sergilenebilmelidir.

Mesela nesne tanıma programından buna örnek verebiliriz. Çocuğa bardak nesnesini öğrettiğimizi varsayalım. Sonra kaşık becerisine geçtik. Aradan zaman geçtikten sonra çocuk hala o bardağı tanıyorsa, “Bana bardağı getir,” dediğimizde yapıyorsa, biz sorduğumuzda bardağı gösteriyorsa, o beceride kalıcılık aşaması sağlanmıştır diyebiliyoruz.

Becerinin kazanıldığını teyit ettiğiniz nokta hangisi?

Dört aşaması var. Birincisi ‘Edinim’, o beceriyi kazanmasıdır. Diğerleri de ‘Akıcılık’, ‘Kalıcılık’ ve ‘Genelleme’ dediğimiz aşamalardır. Kalıcılık olmadan genelle olmuyor. Aslında hepsi birbirine zincirleme bağlıdır. Bu dört aşama gerçekleşmeden biz o becerinin öğrenildiğini varsayamıyoruz.

Diyelim ki, çocuğa ‘telefon’ öğretiyoruz. Eğitim ortamında bir telefon ile bunu çalışıyor. Daha sonra o beceri farklı ortamlarda, farklı telefonlar ile de çalışılmalı. Çünkü çocuk hayatında hep aynı telefonla karşılaşmayacak ve hep aynı kişi ondan telefonu istemeyecek. Evde, okulda, yaşamının devam ettiği her alanda o beceri ile karşılaşacak. Farklı kişi ve nesneler ile bu beceriyi sergilemesi, genellediğini gösterir. Genellemenin devam etmesi de kalıcılıktır.

Çocuk telefonu öğrendiğinde, üç ay gibi bir süre sonra ona telefon konusunu hiç açmadığımız halde “Telefonu getir” dediğimizde hala getiriyorsa, o çocuk o beceriyi biliyordur. Yani bir becerinin tam olarak öğrenilmesi için Edinim, Akıcılık, Kalıcılık, Genelleme olması lazım.

Çocuğumuz bir beceriyi hep aynı öğretmen ile yapıyorsa fakat onun haricinde başka biriyle yapmıyorsa bu durum bize neyi anlatır?

Bu becerinin tam öğrenilmediğini ve belki de ezber olduğunu söyler. Çocuk sadece bir kişinin yönergelerini yerine getiriyorsa, onun dersinde en iyi şekilde yapıyor ama başkalarıyla yaptığında performansında ciddi farklar oluyorsa, becerinin tam edinilmediğini gösterir. Bu durumda beceriyi sadece çalıştığı kişi ile şartlıyor olabilir.

Çocuğun bir beceriyi tek kişiye şartlamaması neden önemli?

Okul hayatımızı düşünelim… Ben birinci sınıfta üç öğretmen değiştirdim. Kişiler hayatımızdan gelip geçerler. Önemli olan sistem ve tekniktir. Çocuk ne kadar sistematik bir teknik ile öğrenirse, kişiler onu o kadar az etkiler. Bu yüzden benim çalıştığım merkezde rotasyon dediğimiz bir sistem bulunuyor.

Nedir rotasyon sistemi?

Çocuk belli bir süre, mesela altı ayın üzerinde aynı kişiden eğitim aldıysa ve arada başka kimseden eğitim almadıysa öğretmenini değiştiriyoruz. Bunu o öğretmen ile bir problem yaşadığı için değil, her şeyin yolunda gittiği durumlarda özellikle yapıyoruz. Başka öğretmenlerle de yönergelerini alabildiğinden emin olmak istiyoruz. Öğrendiğini başkalarıyla da akıcı şekilde gerçekleştiriyor mu, bunu görmek istiyoruz. Ben sizinle bir beceriyi çok hızlı yaparım başka biriyle de yaparım ama onu sergileme hızım düşüktür. Tepki verme süresi dediğimiz bu konunun da çalışılması gerekir.

Öğrenmede kontrol edilmesi gereken birçok önemli basamak var. Her şey yolunda gitse bile, “Çocuğum bu öğretmen ile çok güzel ilerliyor” desek de, öğretmen değişikliği öneriyorum. Okul hayatımız boyunca, yaşamımıza birçok kişi girip çıkacak. Bizim o beceriyi başkaları ile de devam ettirmemiz lazım.

Bitirilen beceriler bir daha asla çalışılmaz mı?

Aslında bitirdiğimiz becerilerin günlük hayatta bir karşılığının olması gerekiyor. Burada yine kalıcılık devreye giriyor. Bir beceri ne kadar işlevsel ise o kadar kalıcıdır. Günlük hayatta karşılaşabileceği beceriler seçiliyorsa, onu ayrıca çalışmamıza gerek yoktır. Zaten yaşamının içerisinde onu pratik edecektir. Eğer gerçekten o beceri öğrenildiyse geriye dönülmemesi gerekiyor.

Fakat burada atlanmaması gereken çok önemli bir şey var. Bazı beceriler başka becerilerin kilit noktası olabiliyor. Kilidi açmak, yeni bir şey öğrenmek için öncesinde o beceriyi tamamlamış olmak gerekiyor. Zincirleme devam ediyor. Eğer bir beceri başka bir becerinin ön koşulunda yer alıyorsa ve karşımıza çıktığında çocuk o davranışı sergileyemiyorsa, aslında tam öğrenememiş demektir. Bizim ona tekrar geri dönmemiz gerekebilir.

‘Bir beceri ne kadar işlevsel ise o kadar kalıcıdır,’ dediniz. Ama eşleme becerisinin hayatta işlevsel bir karşılığı yok. En azından ilk bakışta yok… Biz bunu neden çalışıyoruz o zaman?

Çok doğru bir soru. Eğitim sürecine başlayan bir çocuğun ailesine ilk anlattığımız konulardan biri budur. Çocuğa ‘eşle’ diyoruz ama günlük hayatta eşle yönergesiyle ne sıklıkla karşılaşıyor ki… Ya da neden o iki şeyi üst üste koyuyor? Neden yan yana getirmeye çalışıyor? Niçin önemli bu?

Çünkü bu da diğer beceriler için ön koşul niteliğindedir. Ben bir çocuğun eğitim sürecini, bir binanın inşaatına benzetiyorum. On katlı, mükemmel güzellikte bir bina yapmak istiyorum diyelim. Birinci sınıf malzemeler kullandığım dairelerden oluşan bir apartman olacak. Ama ben üç metre temel kazdığım yere on iki kat dikemem. Dolayısıyla bazı beceriler temel niteliğindedir. Çocuk onları öğrenecek ki, daha üst beceriler için zemin hazır olsun.

Çok mantıklı… Ama özel eğitim ile yeni tanışan ebeveynler için kafa karıştırıcı değil mi?

Şöyle düşünelim… Bizler de okula giderken “Türev ve integral gerçek hayatta ne işimize yarayacak?” demişizdir. Öğrendiğimiz birçok bilgiyi sorgulamışızdır. Matematik sınavına hazırlanırken belki içimizden kızmışızdır.  “Öf, bu bilgi günlük hayatta ne işimize yarayacak ki? Ben bunu hayatımda bir daha nerede göreceğim?” diye söylenmeyen öğrenci herhalde çok azdır.

O bilgileri şimdi anlamlandırabiliyoruz. Bunlar bize işlevsel düşünmeyi ve sorgulamayı öğreten becerilerdir. Belki integrali günlük hayatımızda kullanmıyoruz ama matematikte öğrendiğimiz pek çok olasılığı kullanıyoruz.

Eşleme de, sınıflama ve kategori için gereken en temel beceridir. Temel düzeyde eşleme yapamayan bir çocuk günlük hayatta sınıflama yapamaz. Sınıflamayı da günlük hayatta hep kullanırız. Hayatta kalma becerimiz buna dayanır. İyi insanlar/ kötü insanlar, hayvanlar/taşıtlar, güvenli alan/güvenli olmayan alan… Sınıflama hayatın içerisinde olan bir beceridir.  Çünkü insan beyni bu şekilde öğrenir. Bir şeyleri hep kategorize eder. Kategorize etmenin en temelinde de eşleme yer alıyor.

Eğer ailelere bu şekilde anlamsız gözüken beceriler varsa, mutlaka eğitimcilere neden çalışıldığını sorsunlar. Mantığını anlamaya çalışsınlar. “Bu ne işimize yarayacak?” desinler. Aileler bazen o becerilerin neden çalışıldığını anlamadıklarında “Onun yerine tuvalet becerilerini çalışalım hocam,” diyebiliyorlar. Evet, tuvalet becerisini çalışacağımız zaman da gelecek. Belki çocuğun kronolojik yaşı tuvalet eğitimini gerektiriyordur. Ancak çocuk hala yerinde oturamıyorsa, yönerge alamıyorsa klozette nasıl oturacak? Yani aslında her becerinin bir ön koşulu var.

 

O ön koşulu yapmazsak ne olur?

Ben ön koşul çalışmadan doğrudan beceri çalışmak istiyorum diyelim… Öğretemez miyiz? Öğretilebilir. Ama herkes için çok daha sancılı ve zorlayıcı bir süreç olur. Çocuk üç ayda öğrenebileceği bir beceriyi bir senede öğrenir.

Yıllar önce bir öğrencim olmuştu. Makas ile kesme çalışacaktık. Bunu programa eklediğimde annesi “Hocam biz bir sene makas becerisi için çalıştık. Bir sene boyunca makası tutturmayı bile başaramadık,” dedi. Aile için o artık irrite eden bir konu haline gelmişti. Makas becerisini gördüklerinde kaygı düzeyleri yükseliyordu. Çünkü o beceri çocuğun ‘başarısız’ olduğu bir alan kabul edilmişti.

Ben “Bir deneriz, çalışırız. Belli bir süre veririz. Uyarlamalar yaparız. Hala edinemiyorsa bu beceriyi askıya alırız. Belki hazır değildir, belki başka ön koşul beceriler gerekir. Ama ben şu anda hazır olduğunu düşünüyorum,” dedim. Sonuçta eğitim dediğimiz şey dinamik bir süreç. Uyarlama yapılabilir, askıya alınabilir, materyal veya ortam değişiklikleri yapılabilir.  Her şey denenir ve yine de olmaz ise o beceri askıya alınır ve bir süre sonra tekrarlanır. Nitekim biz çocukla makas becerisini çalışmaya başladık. Çocuğumuz iki haftada kesmeye başladı.

Nasıl başarılı oldunuz?

O zamana kadar makas hep çocuğun eline verilmiş. Bu şimdi size çok basit gözükebilir ama aslında çok önemli. Biz ilk başta makası masadan nasıl alacağını, parmaklarını nasıl kullanacağını öğrettik. Zaten ince motor açısından çok sıkıntı yaşayan bir çocuğumuz değildi. Çünkü makası açmak ve kapamak parmakları zorlayan bir harekettir. Belli bir kas olgunluğu gerektirir. Çocuğumuz buna sahipti ve sistematik bir çalışma ile basit bir şekli normal kesebilir bir hale geldi.

Çocuğun makası kendisinin almayı öğrenmesi de gerekliydi zaten. Öğretmen okulda makası her çocuğun eline tek tek mi tutturuyor? Hayır. Ortaya koyuyor ve herkes oradan eline bir tane alıyor. O yüzden beceriyi çocuğa uygun değerlendirmek, günlük hayatta ne kadar karşılığının olacağını görmek, ön koşullarını kontrol etmek çok önemli. Çocuk ön koşul beceriye sahip olmadan bir beceriyi çalışmak havalı olabilir. Ben de ‘havalı’ becerileri çalışmayı isterim. Eşleme dediğimizde kulağa çok da havalı gelmiyor. “Ben kavramları çalışacağım”, “Renkleri çalışacağım”, dediğinizde ailelerin daha çok hoşuna gidiyor. Sayılar, yazılar, renkler günlük hayatta karşılığı olan şeyler diye düşünülüyor. Ama o çocuk nesne tanımıyorsa, makasın ne olduğunu bilmiyorsa, “Bana kırmızı makası getir,” dediğimizde nasıl yapacak bunu?

Önce nesneyi tanısın. Bu makas… Bunun küçüğü de olur, büyüğü de… Farklı renkte, farklı şekilde ve farklı  doku olabilir… Bunların hepsi makas. Bunlar da genelleme ile oluyor. Ondan sonra ben renkleri çalışabilirim. Yoksa yine rengi çalışırım ama ezber olur.

Ezber olduğunu nereden anlarız?

Mesela aradan bir süre geçer ve okulda öğretmeni çocuğa der ki, “Sen kırmızı makası al”. Çocuk makasa bile yönelmez. O zaman kalıcılık olmadığını anlarız. Çünkü aslında o beceriyi öğrenememiştir.

Ön koşul beceriye bir örnek verebilir misiniz?

Yazı becerilerini örnek alalım. Bir çocuk yazı ile kopyalama yapmadan önce noktalı şeylerin üzerinden geçebilmeli ve kalem tutabilmelidir. Diğer bir örneği de konuşma üzerine verebiliriz. Kelime söylemeyen bir çocuk öncesinde ses ya da harf çıkaramıyordur. Çok nadir olarak birden konuşmaya başlayan çocuklar olsa da, genelde bir babıldama bir ses çıkarma ile başlarlar. Sonra heceleme, kelime çıkarma, kelimeleri bir araya getirip cümle kurma ile devam ederler. Hiç konuşmayan bir çocuktan direkt cümle kurmasını bekleyemezsiniz. Dolayısıyla her becerinin kendi içindeki ön koşul becerileri muhakkak kontrol edilmelidir.

Biten bir beceriden sonra çalışılacak yeni beceri nasıl seçiliyor? Sıralama nasıl belirleniyor?

Çocuğun gelişimi ve ailenin ihtiyaçları bütün olarak değerlendiriliyor. Bunların hepsinin bir sentezi oluyor. Yine geçmiş öğrencilerimden bir örnek vermek isterim. Ben bir çocuğum ile televizyon kumandası talep etme çalışmıştım. Çünkü o çocuk evde kumandayı isterken kendini yere atıyordu. Kendini yere atıyorsa, çalışılması gereken öncül bir beceri olarak bakılabilir.

Günlük hayatta ailenin ihtiyacını karşılayacak becerilere yönelmek çok önemlidir. Özellikle problem davranış yaşanıyorsa ve aile “Biz bunları yapamıyoruz, problem davranışı oluyor. Şuralara gidemiyoruz,” diye belirtiyorsa bunlar dikkate alınmalıdır.

Ailenin günlük hayata katılımını artıracak her türlü beceri çalışılabilir. Öncelik budur.