ÖZEL ÇOCUKLAR İŞİ DEĞİL HAYATI

Hem fiziksel hem de zihinsel olarak engelli bir ablaya sahip Ayşin Eda Karakoç,  ailede engelli bir bireyin varlığının kendisi üzerindeki etkisini ve özel eğitim alanındaki çalışmalarını anlattı.

 Sizi biraz tanıyabilir miyiz? Bu alana nasıl girdiniz?

Merhabalar ismim Ayşin Eda Karakoç. Uzman klinik psikolog aynı zamanda da aile danışmanıyım. İlkokul yıllarında çocuklara sorulan büyüyünce ne olmak istersen sorusunun cevabı bende hep netti. Ya kamyon şoförü ya da psikolog olmak istiyordum. Arabalara olan ilgimden dolayı kamyon şoförü olursam sürekli araba kullanacağım düşüncesi hakimdi fakat psikolog olmak daha ağır bastı belli ki.

Bu alanı seçmenizin, özel çocuklarla çalışmanızın belirli bir nedeni var mıydı? Buna alanda çalışmaya nasıl karar verdiniz?

Dünyaya gözümü açtığım andan beri özel gereksinimli çocukların içerisindeydim çünkü net  tanılanamayan hem fiziksel hem de zihinsel engelli bir ablaya sahibim. Engelli bireylerin varlığı benim için normal karşılanırken arkadaşlarım, çevrem, tanıdıklarımız hep bu durumu olağanüstü bir durum gibi görürlerdi.

Ablamın özel durumundan dolayı evimizde fizyoterapistler psikologlar eşliğinde büyüdüm. Mesleğe başlamadan önce alana hakimiyetim, bilgim vardı. Daha sonra sömürüye açık bir alan olduğunu gördükçe ailelerin umutlarını, zamanını maddiyat karşılığı sömüren uzmanlar  gördükçe bu alanda bizim gibi ailelere gerçekten fayda sağlamak istediğimi anladım.

Kurumunuz kaç yıldır özel eğitim ve rehabilitasyon alanında faaliyet gösteriyor?

BİZ özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi olarak 3 aydır faaliyetteyiz lakin alanın içerisinde olmanın vermiş olduğu bilgi ve çevreden kaynaklı olarak 4-5 yıllık kurum aktifliği ve çalışma düzeyindeyiz. Hedefimiz çok kapasiteli bir kurum olmaktan ziyade kaliteli eğitim veren ve her sene mezun sayısı artan bir kurum olmak. Sonuçta ablamın da eğitim aldığı bir kurum ve ablamın iyi bir eğitim alması için donanımlı eğitmen kadrosu ile çalışmaya özen gösteriyoruz. Bu sayede tüm öğrencilerimize aileleri kadar titiz ve içten olmayı vaat ediyoruz.

Özel eğitim alanının şuanda içinde bulunduğu koşulları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Özel gereksinimi olmayan öğrencilerin haftada 5 tam gün eğitim hakkı olup, özel gereksinime ihtiyacı olan ve yoğun program gereken öğrencilerin haftada 2 – 3 saat ders almalarındaki adaleti hala bulamıyorum. Yaşıtlarına nazaran öğrenme süreci yavaş geliştiği halde, yaşadığı engeli hayat gidişini engellediği halde haftada belli saatlerde alınan eğitimden sadece sihirli değnek ya da bir mucize ile değişim beklenilmeli.

Bir özel eğitim kurumu kendini geliştirmek için neler yapmalı sizce?

Hiçbir zaman “tamam ben oldum’’ dememeli. Sürekli gelişen eğitim ekolleri, sürekli değişen öğrenci profilleri, hastalıklar, tedaviler varken hiçbir zaman tam anlamıyla tam olamayacaktır. Hayatın, sektörün gidişatı takip edilmeli, klasikleşen metotlar yerine her zaman gelişeni koymalısınız. Hayat akıyor, gidişatı yakalamak gerek. Bunlara ek olarak sürekli sizden daha iyi olduğunu düşündüğünüz kurumlar rakip görülmeli. Bakın kendinize hedef koyulmalısınız demiyorum. Hedeflere ulaşmak sizi durağan hale getirir. Rakip gördüğünüz kurumu takip ederseniz, o büyüdükçe siz de büyürsünüz. Rakibinizi geçtiğinizde yeni bir rakip her zaman karşınıza çıkacaktır. Bu süreç böyle ilerlerken kaliteniz artacaktır. Bu söylediklerimin yanlış anlaşılmasından her zaman korkmuşumdur. Rakip derken öğrenci sayısı veyahut kurumun fiziksel yapısı değil de memnuniyet ve eğitim kalitesi baz alınmalı. Bölgemizde bulunan dost olduğumuz ama rakip seçtiğimiz isim yapmış kurumlar var kendileri ile konuştuğumuzda “Sizi baz aldık, sizden bir tık üste çıkmayı hedefliyoruz,” dediğimizde “O zaman siz bir tık üzerine çıkmayın diye biz de sürekli çabalayıp yenileneceğiz,” cevabı alıyoruz. Peki, sorarım size bu süreçte en fazla kazananlar kimler olacak?  Tabii ki iki kurumun öğrencileri..

Biz Özel Eğitim ve Rehabilitasyon olarak çocuklar için hangi alanlarda destek ve hizmet sunuyorsunuz?

Özel gereksinimi olan tüm öğrencilerin faydalanabileceği modüller mevcuttur. Dil konuşma terapisi, fizyoterapi, öğrenme güçlüğü vs.. Gerek duyduğumuz öğrencilerimizin faydalanması için duyu bütünleme ve refleksoloji gibi yan modüllerimiz de var.

Ayrıca Brain Danışmalık olarak da faaliyetlerde bulunuyorsunuz. Biraz da orada neler yaptığınızdan bahseder misiniz?

Mesleğimin ilk yıllarında aynı anda hem anaokulunda müdür, hem klinikte danışman, hem de hastanede psikolog olarak çalışıyordum.

Daha sonra kendi kliniğimi açmaya karar verdim ve burada hem özel gereksinimli çocuklarla hem de psikolojik destek kısmında çalışmalarımı yürüttüm.

İlerleyen süreçte kadromu büyütüp çalışma alanlarımızı genişlettim. Daha sonra aldığım eğitimlerimi meslektaşlarıma aktarmaya başladım. Şu an Brain Danışmanlık’ta danışanlarımı görüyorum, meslektaşlarıma ve kurumlara da eğitimler veriyorum.

Özel eğitim alanında unutamadığımız, “Evet, ben bu işi yapmalıyım. Ruhsal açıdan zenginleşiyorum, vicdanen çok önemli bir şeye hizmet ediyorum,” dediğiniz anlar mutlaka olmuştur. Duygusal açıdan sizi etkileyen, şu anda yaptığınız zorlu işe devam etmek için size güç veren bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?

Engelli ailelerinde, diğer ailelerdeki bireylerin kolay kolay anlayamayacağı bazı duygular vardır. Örneğin yürüyemeyen bir çocuğun ayağa kalkmasının vermiş olduğu mutluluğu dünyevi hiçbir şey veremez.

Sadece oturup yatabilen ablamın ayağa dimdik kalktığı tarihi ve saati asla unutamıyorum. Doğum günü kutlar gibi o tarihi her sene kutlarız. Göz teması kurmayan bir otizmlinin 10 saniye annesine bakarak konuştuğu anı hiçbir şey o anneye unutturamaz. Elimi vicdanıma koyup  “Bu işi hakkı ile yapabiliyor muyum?” diye kendime hep sorarım. Bu sorunu cevabı;  artık yürüyebilen ablamın görüntüsüdür, artık konuşabilen Ömer’in sesidir, artık okuyup yazabilen Yaren’in defteridir, artık başkaları ile oyun oynayabilen Berke’dir.