ÖZEL BİR GENÇ İLE TANIŞMAYA HAZIR MISINIZ?

Sizi Mehmet Furkan Akgün ile tanıştırmak istiyoruz. Furkan devlet memuru olarak çalışıyor ve ailesiyle yaşıyor. Görünürde sıradan bir hayatı var. Ama aslında o çok özel bir genç. Otizmli birey olan Furkan hayatını, yaşadıklarını ve iç dünyasını ÖÇED okurları için anlattı.

Otizmli olduğunu ilk ne zaman öğrendin Furkan? Tanıdan ne zaman haberin oldu?

Ben on birinci sınıfta öğrendim.

Sana kim söyledi?

Annem söyledi.

Ne hissettin otizmli olduğunu öğrenince?

Biraz yıkıldım. Biraz da bekliyor gibiydim sanki böyle bir şeyi. Annem beni yavaş yavaş alıştırıyordu. Çünkü sürekli otizme dair şeyler paylaşıyordu. Annem otizmle ilgili, özel çocuklarla ilgili sürekli paylaşımlar yapardı. Otizmli çocukları bana anlatır, otizmli birini gördü mü çok ağlardı. Beni meğerse hazırlamış o sürece.

Nasıl bir çocuktun? Arkadaşların var mıydı?

İlkokul birde ben çok eziliyordum. İkiden beşe kadar bu sefer ben çok kavgacı bir çocuk oldum. İlkokul öğretmenim vardı, insanlar ilkokul öğretmenini unutmaz derler, (babasına dönüyor) durumumu biliyor muydu o benim?

Baba: Biliyordu.

Beni polisle tehdit ettiği günü biliyorum. Bir arkadaşımla kavga etmiştim. Benim yanımda ona, “Bunu dedi karakola şikayet ediyorsun,” demişti. Bu beni çok etkiledi. Orta okulda çok iyi geçmedi. Arkadaşlarımla aram da güllük gülistanlık değildi.

Çoğu otizmli bireyde mecaz kavramı yok. Ama sen konuşurken kullanıyorsun.

Bende de eskiden yoktu.

Şimdi var mı? Zamanla gelişebiliyor mu?

Gelişebiliyor. Mesela ben küçükken masaya oturun diyorlardı ama sandalyeye oturuyorduk. Diyordum ki, bunda bir şey var. Zamanla bunları anlamaya başladım.

Hatırladığın takıntıların var mı?

Her yaptığım takıntı değil diye düşünüyorum. Normal insanların da çok takıntısı var. Takıntı mı bilmem ama dil öğrenmeye merakım var. Elime bir Hırvat parası geçmişti. Anneannem vermişti, Hırvatça öğrenmeye merak sardım ben de.

 Kardeşin de bir ara otizm skalasındaymış. Sen kardeşinin durumunu nasıl görüyorsun?

Gayet iyi görüyorum.

Kardeşin yaramazlık yaptığı zaman otizmden yaptığını düşünüyor musun?

Kardeşim yaramaz değil. Bebekken yaramazdı. Her bebek bibi yaramazlık yapıyordu. Hatta otizm olduğu zaman annemle biz onun yaramazlık yapmasını istiyorduk ki diğer çocuklar gibi olsun. Anneme bir gün şaka yapmıştı. Kardeşim bir şey alacağım dedi, almadı. Sonra şaka yaptım dedi. Annem çok sevinmişti.

Sınıfta ya da mahallede arkadaşın var mıydı?

Mahallede vardı.

Beraber neler yapmaktan hoşlanırdınız?

Aslında pek bir şey yapamazdık. Ben epey yaramazdım. İlgi alanlarım farklıydı. Ben bilgisayar çok oynardım. Okulda başarılı mıydın? Değildim. İki de filan başarılıydım da… Sonrasında çok başarılı değildim.

İlkokul öğretmeninin tavrı yüzünden mi oldu acaba?  Çünkü sen okumayı çok erken sökmüşsün kendi başına.

Gerek o, gerekse tembellik.

Ne kadar dürüstsün. Herkes bir bahane bulur ama tembelliğinden söz etmez. Kendini çok iyi ifade ediyorsun. Neden atipik otizmli olduğunu düşünüyorsun?

Annem öyle diyordu, babam öyle diyordu, bana konan teşhis öyleydi. Ben teşhisçilerin yalancısıyım.

İlaç kullanıyor musun?

Kullanıyorum.

PARİN YAKUPYAN SORUYOR…

Gayet güzel iletişim kurabiliyorsun, iletişimi sürdürüyorsun. Hangi sıkıntıların olduğu için kendini hala otizm skalasının içinde görüyorsun?

Normal iletişim ile ilgili bir şey söylemek istiyorum. Ben cenaze evine gitmiştim. Refik amca vefat etmişti. Babam tanır, onun cenaze evinde bana “Sen Erdemir’de mi çalışıyordun?” diye soruldu. Benim çok zoruma gitti. Çünkü orada ölen ne olursa olsun bir insan. O insanın yakınları bize yemek getiriyor, ben onları bile yiyemedim o insana saygımdan. Ölenin yakınları hizmet ederken yemek içime dokundu. Adamlar orda nereden geldin nereye gittin muhabbeti yapıyorlar. Bu insanlar normal, biz anormaliz. Ben anlamıyorum bunu.

Takıntıların var mı? Takıntılarla ilgili sıkıntı yaşıyor musun?

Eskiden takıntılarım daha fazlaydı. Şimdi azalmaya başladı. Aslında her yaptığımız takıntı değil, bu bir. Ben öyle düşünüyorum. İki, normal insanlarda da var takıntı. Ama biz yapınca hep göze batırıyor.

Ama ben şimdi mesela Garen’den yola çıkıyorum… Garen’in hayatını takıntıları yönetiyor. Sürekli o takıntıları düşünüyor. Elimde değil başka hiçbir şey düşünemiyorum diyor.

Peki, niye yaptığını anlamaya çalıştınız mı acaba?

“Ben takıyorum ki, benim o istediğim şey olsun,” diyor. Mesela şimdi ölüme kafayı taktı. Ölümsüzlüğü istiyor. Ve bununla ilgi de icat yapmak ve ölümsüzlüğü yenmek istiyor.

Yanlış anlamayın da hepimiz bir gün öleceğiz.

Ama Garen bunu kabul etmiyor. Ben ölmeyeceğim, ben ölümsüzlüğü icat edeceğim diyor. Bunları takıntı düzeyinde söylüyor ama. Bunu mesela ben Garen’e anlatamıyorum.

Ölmenin kötü bir şey olmadığını anlattınız mı?

Furkan Akgün’ün Kaleminden Kendi Hayatı…

Ben Mehmet Furkan Akgün. 01.12.1994 Ankara, Çubuk doğumluyum. 2.5 yaşında okumaya başladım. 4 yaşımda otizm tanısı aldım. Ondan sonra özel eğitim için Ankara’dan Ereğli’ye yazları gelip gittik annemle. Dedem normalde Aksaray’a yerleşecekti. Bizim için Ankara’da kaldı. 4 yaşımda anasınıfına başladım. 3 sene gittim. 2001 senesinde normalde ana sınıfına gidecektim. Bir hafta gittim de ama aklım ilkokula başlamaktaydı. Arkadaşlarımla oynamıyordum. O yüzden sonra annem beni 1. sınıfa kaydettirdi.

İlkokul 1. sınıfta çok zorlandım. 1-A sınıfındaydım. Öğretmenim kulağımı çekmişti. Bunun üzerine babam beni 1-B sınıfına verdi. 2. sınıfta okul değiştirdim. 2’den 5’e dek Atatürk İlkokulu’nda okudum. Bu sefer 1. sınıftaki ezilmemin aksine çok kavgacıydım. Ama öğretmenim otizmli olduğumu bildiği halde beni dövdüğü hatta polisle tehdit ettiği olmuştu. 6.sınıfta annem beni Cumhuriyet İlköğretim’e kaydettirdi. Burada öğretmen çocuğu olduğum için ne yapsam seni annene söyleyeceğim diyorlardı.

Öğretmen çocuğu olmanın çok zorluğu var. Sonra 7’de annem dersime girmedi ama bu sene daha da azdı bizim sınıf. Dershanede de beni çok alay konusu haline getirdiler. Bu sene 8. sınıfın ilk yarısının sonlarına doğru annem beni o sınıftan alıp 8-D’ye kaydettirdi. Gene annem giriyordu dersime. Sınava girip Anadolu Lisesi’ni kazandım. Fakat lise zamanı çok zorlu geçti. Daha ilk günü beni en yakın arkadaşım dahil çoğu kişi alay malzemesi yaptı.10.sınıfta alt sınıflar dahil herkes benimle alay etmeye başladı. Serviste bile hakarete maruz kalıyordum. Annem bunun üzerine Anadolu Lisesi sınavına girip benim okuluma tayin istedi. Ben kabul etmedim, annem kendi için daha iyi olacağını söyledi.

Ben istemedim ama annem kendi için geleceğini söylemeyince razı olmuş gibi göründüm. Benim için geldiğini 3 yıl sonra bir rehabilitasyon merkezinde söyleyince yıkıldım. Ama annemi o okulda tutmadılar. Bazı malum meseleler yüzünden itiraf ediyorum annemin gitmesi zararıma oldu. 11. sınıfta kardeşim doğdu. Bir de annem sürekli nereye gitse beni peşinden sürüklüyordu. Meğer otizmli olduğum içinmiş. Annemi daha iyi anlıyorum şimdi.10. sınıftayken psikologa gittik. Bana ilaç tavsiye etti ve bu çocuk çok zeki ben buna yetemiyorum demiş. 11. sınıfta otizmli olduğumu öğrendim. Her şey bundan sonra biraz kolaylaştı.

Dedem o sene vefat etti. Hayatımda büyük bir yıkım oldu.12. sınıfta üniversite sınavına girdim. Ereğli’de okumak istemiyordum, o sene ailem sırf Ereğli tutmadı diye göndermedi. Bir sonraki sene Ereğli tuttu. Tutmaz olaydı. Üniversiteyi araba almak kaydıyla Ereğli’de okuyacaktım. 1 sınıfı Ereğli’de okurum sonra araba alınca yatay geçiş yaparım dedim. Annem kabul etmedi, benim depresyon sürecim o gün başladı. Ben Ereğli’den gitmek istiyordum. Ailem beni anlamıyordu. Bir gün ağladım, annem de ağladı. Bunun otizmden kaynaklandığını düşündü. Oysa ki ortaokulu ve liseyi annemle beraber okumuştum bıkmıştım artık.

Bolu’daki doktora (Furkan burada daha önce gittiği doktorun adını veriyor) gene bir görüşme ayarlayıp ailecek gidelim dedim. Annem olur dedi. Psikologu aradığımda beni sürekli erteliyordu. Bir gün aradım, bir daha aradım, açmadı. Takriben o gün 30-40 kere aradım, açmadı. Ben konuşmak istemediğini anlamamıştım. Bu otizmden muhtemelen, sürekli aramam da öyle. Ama bu kadın otizm profesörü olmasına rağmen beni aradı, telefona annemi istedi. Anneme avazı çıktığı kadar bağırmış ve “Ben ona başka bir yerde oku mu diyeceğim?” demiş.