“OTİZM HAYATTA KALMAYI SAĞLAYAN BİR FARKLILIKTIR”
Fareler üzerinde yaptığı otizm deneyleriyle dikkat çeken fizyoloji bilim dalı uzmanı Doç. Dr. Oytun Erbaş ile otizmli beyni, otizmin olası sebeplerini ve son zamanlarda artıp artmadığını konuştuk. Kendisini de “asperger” olarak tanımlayan Erbaş, otizmin hayatta kalmayı sağlayan ve doğada insanı koruyan bir farklılık olduğunu söylüyor.
22-23 Eylül’deki 1.Uluslararası Uygulamalı Davranış Analizi Türkiye Konferansı’mıza katılarak çok ilgi çekici bir konuşma yaptınız. Konferansta “Otizmin arttığı filan yok” demiştiniz. Neden böyle düşünüyorsunuz?
Otizmden çok farkındalık arttı. Otizm artsa bile 4-5 kat değil iki kat artmış olabilir. Bunun da sebebi annelerin iş hayatına girmesi… Anneler eskiden kuluçka makinesi gibiydi. Evde oturuyordu, çocuk karnında gelişiyordu. Ama şimdi çalışma hayatında çevre stresine giriyorlar. Bugün kurşunsuz benzin bulmak mümkün ama anne adayı çevrede gezindiği zaman çok yüksek miktarda kurşuna maruz kalıyor. Yani ağır metaller bir nedeni. Ama tek başına değil. Ağır metal, PVC, trafik stresi… Kombine, kümülatif bir stresten bahsediyoruz. Obezite, tam tersi sıfır beden kadın baskısı bunlar da stres faktörleri… Bu sefer ne oldu? Gerçekten otizm reel olarak arttı. Bunun da sebebi annenin çalışma hayatına girmesi ve annenin “unisex” olmasıdır. Otizmin artmasının en büyük sebebi bu.
Modern hayatta “mükemmel kadın sendromu” diye kavram oluştu. Kadın hem eve hem çocuklarına hem de işe aynı anda yetişmeye çalışıyor.
Olmuyor işte o. Annenin çektiği stresin aynısını bebek de anne karnında çekiyor. Bu defa strese uygun bir beyin gelişiyor. Aslında otizm, doğanın bir adaptasyonu. Ne yapıyor bu sefer? Stres olduğu zaman beyin daha çok nöron üretmek zorunda. Çünkü stresi bölüştürmek lazım. Mesela bu şuna benziyor: Bu elin nasırlaşması gibi. Çok çalışan el, büyüyor. Sağ el daha büyük neden? Çünkü iş yapıyor. Beyin de stres yaptığı için, bu ister metabolik stres, ister ağır metal stresi olsun, hücreler bölünmeyi söylüyor. Ve beyinde daha çok bağlantı oluşuyor. Aslında otizmli kendi kendine yeten bir birey. Otizm, aslında stresin getirdiği tekillik hali. Doğa için güzel bir şey bu aslında. Kendini kapatıyor ve stereotipik hareketler yapıyor. Onun için bütün streslerin çözümleri stereotipik hareketlerdir. Ama stres her zaman otizm yapmıyor. Belli miktarda stres beyne faydalı.
Normal bir beyinle otizmli beyini karşılaştırdığınızda ne gibi farklılıklar gördünüz?
Otizmli beyin tartı olarak daha ağır. İkincisi normal beyine göre, korteksteki kalınlık daha fazla. Ayrıca nöronal ağ sayısı daha fazla olduğu gözleniyor. Normal beyinde çok uzun yollar var. Mesela senin görme merkezinle düşünme merkezin, koku merkezinle duyu merkezin birbirine bağlı. Otizmde ise yollar çok uzayamamış, kısa kalmış. Bu bir avantaj bana göre. Neden? Çünkü uzun yollar daha çok hata yapmaya yol açıyor. Bence beyin çok akıllı bir şey yapmış otizmde. Kısa yollar ve karışık bağlantı. Çözüm bulmaya çalışıyor aslında. Size başka bir şey söyleyeyim: Neden maymunlar şizofreni olmuyor da biz insanlar oluyoruz? Çünkü kafamızdaki yolların uzunluğu çok fazla. Parkinson’un sebebi de bu. Parkinson’un sebebi; beyindeki hareket yollarının çok uzun olması. Bir yol çok uzun olduğu zaman hasarlanma ihtimali de artıyor. O zaman otizmdeki yollar nasıl? Kısa ve fazla. Ne yapmaya çalışıyor? Stereotipik hareketler yapıyor, aynı şeyleri tekrar ediyor. Mesela hep köfte yiyor bunlar. Çok mantıklı. Düşünsenize kıtlık oldu diyelim. Devamlı aynı gıdayı yediğini düşün. Çok avantajlı. Hayatta kalabiliyorsun. Hep aynı eşle beraber. Aynı işi yapıyor. Aynı yerde saatlerce kalabiliyor. Doğada yem de olmazlar. O yüzden otizm bir hayatta kalma ürünüdür. Hayatta kalmayı sağlar.
Bir de otizmlilerin şöyle bir avantajı var: Bütün yollarda hata olmuş, karmakarışık ama bazı yollarda aşırı miktarda karmaşa işe yaramış. Mesela beyinde bir nöron çıkıyor, bu tarafa gideceğine üste dönmüş. Kendi içinde dönmesi stereotipik hareketler yaratmış ama korkunç bir çarpım yeteneği kazandırabiliyor. Ben de aspergerim mesela. Yüksek fonksiyonlu otizm var bende.
Türkiye’de fareler üzerinde otizm deneyleri yapan bilim insanı bir tek siz misiniz?
Evet benim. Yurtdışında çok fazla var.
Peki farelerin otizmli olduğunu nasıl anlıyorsunuz?
Üç tane kap var ve birbirleri arasında geçişkenlik gösteriyor. Bu kaplardaki hayvanlar birbirlerini görebiliyor. Üç kabın birinde hayvan var, diğerleri boş. Normal bir hayvan diğeriyle ilgileniyor, ama otizmli hayvan, 10 dakika içerisinde 5 dakikasını boş kutuyla 5 dakikasını normal hayvanla geçiriyor. Normal hayvan olduğunda, 8 dakika canlı, iki dakika boş kapla ilgilenir. Yani otizmli fare için canlı-cansız aynı şey. Canlıyı tanıyamıyor. İkinci deneyde eski hayvanı alıyorsun, bu tarafa geçiriyorsun. Tanıdı ya bunu. Buraya da yeni hayvan koyuyorsun. Normal hayvanlar yeni hayvanla zaman geçirirken, otizmli yine aynı 5 dakika eski, 5 dakika yeni hayvanla vakit geçiriyor. Onun için, yeni olmuş olmamış fark etmiyor. Biz mesela yeni biri geldiğinde onunla ilgileniriz. Ama otizmliler için eski yeni hepsi aynıdır. O zaman otizm nedir? Bir sosyal tanı bozukluğudur.
Beyin görüntüleme teknikleri ile otizm tespit edilebilir mi?
Hayır tespit edilemez. Otizmlilerin MR’ında normal çocuklara göre hiçbir fark yok. Beyin SPECT’leri de aynı çıkıyor. Ama tek fark var: Otizmde beynin ultra yapısı farklı. Daha karmaşık. Bir de şöyle bir şey var: Nöronlar normalde göç ediyor mesela. Mesela beyindeki nöronlar hep lif lif. Otizmli çocukların beyni böyle değil. Biri böyle gitmiş biri yan gitmiş.
Televizyon izlemekle otizm olur mu?
Otizmde bir şey var: Hata yaparsan o yolları daha da kuvvetlendirirsin. Stereotipleri daha da arttırırsın. O yüzden bazı şeyleri söndürmek, bazı şeyleri geliştirmek gerekiyor.