OĞLUM OTİZMLİ DİYE OKUDUĞU FEN LİSESİ’NDE İSTENMİYOR

Türkiye’de Fen Lisesi’ni kazanan otizmli 2. öğrenci unvanına sahip 15 yaşındaki Mert Ünsal, annesi Jülide Güzel’in deyimiyle sınava girip hakkıyla kazandığı liseden uzaklaştırılmaya çalışılıyor. Jülide Güzel, okul yönetimi, öğrenci ve veliler tarafından maruz kaldığını söylediği baskıyı ÖÇED e-dergiye anlattı.

Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
Adım Jülide Güzel, 1981 Adana doğumluyum. Lise mezunuyum. Şu anda Sosyoloji Bölümü 4. Sınıf öğrencisiyim. Son 15 yıldır da anneyim. Bu vasıftan sonra tüm hayatım değişti.

Oğlunuz Mert’e otizm tanısı nasıl kondu?
Mert, seslendiğimizde bakmıyordu. Yaşından geç yürüdü ve geç konuştu. Yemekleri çiğneyemiyordu. Ve tuvalet alışkanlığını yaşıtlarından geç kazandı. Normal çocukların oynadığı şeylerle oynamıyor, sürekli televizyon açık olsun istiyor, reklam ve klipleri izliyordu. Bunun dışındaki zamanlarda şampuan, deodorant, parfüm, sabun, roll-on şişelerini dizip onlarla oynuyordu. Sonunda üç yaşında otizm tanısı aldı.

Başından başlayarak Mert’in eğitim hayatında yaşadığı süreçleri sırasıyla anlatır mısınız? Oğlunuzun nasıl bir eğitim hayatı oldu?
Aslında anaokulunun da öncesinden başlamam gerekiyor. Çünkü tanıyı aldığımız gün hastaneden eve geldik ve ilk iş televizyonu ana fişinden çektim. Ondan sonra hiç televizyon açıp izlemedik. Normal oyuncakları olmadığı için bir tencere bir de bardak alarak; içinde, altında, üstünde, yanında oynayarak ilk çalışmalarımız başladık. Bütün şampuan ve deodorant şişelerini kaldırdım. İşlevine göre oynayabileceği oyuncaklar aldım. Öncelikle bir araba aldım. Ben dizlerim parçalanana kadar, “vınn vınnn, düt düt” şeklinde araba sürmeyi öğretmeye çalışırken, oğlum arabayı her eline aldığında tekerleklerini döndürüp döndürüp izliyordu. Ben birkaç pijama eskittikten sonra nihayet öğrendi. Resimli kitaplar aldım ve her gün okudum. Resimlerini gösterip anlattım. Bir sıra ve masa edindim. Tahta ve kalem alıp basit resimleri elinden tutarak çizdirmeye çalıştım. Sonra harfler ve sayılar geldi. Devamında da çok meraklı olduğu okuma-yazmayı öğrendi. Sonra 3 yıl birlikte her gün anaokuluna birlikte gittik. Ben zorlamadıkça ve dahil olmadıkça diğer çocuklarla oynamadı ve iletişim kurmadı. Anaokuluna yarım gün gidip diğer yarım gün oradan çok daha faydalı olan evdeki derslerimize devam ettik. Bir ders programı hazırlamıştık. Okul öncesi kitaplarımız vardı. Bir davul ve flüt aldık ve beden derslerine başladık. Ve sonra her gün düzenli olarak çalıştık. Sonra ilkokul 1. sınıfa başlama yaşı geldi. 7 yaşında Mersin’e taşındık. Mert okuma yazma bilerek okula başladı. Önce sürekli sınıfta yanında oldum. Sonra sınıfın kapısında bekledim. Sonra o okulda Okul-Aile Birliği Başkanı oldum ve bir odam oldu. Oğluma da bu odada refakat ettim. Bazen teneffüslerde o benim yanıma geldi bazen ben sınıf kapısından aldım ve tenefüslerde arkadaşlarıyla oynatarak onları kaynaştırmaya çalıştım. 4 yılı tamamladıktan sonra her yıl takdir alarak ilkokulu bitirdik.
5. Sınıfa evimizin yanındaki ortaokulda başladık. Orada da başkan olup bir yıl boyunca yanında oturdum. Ama arkadaşları çok kavga eden ve küfreden çocuklardan oluşuyordu. Bu da hiç bize göre değildi ve yine takdirle 5. sınıfı bitirdik. Sonra 6, 7 ve 8. sınıfı okuyabileceğimiz bize daha uygun bir okula gittik. Orada da 3 yıl boyunca başkanlık yaptım. Sürekli okulda kaldım. 8. Sınıfta LGS hazırlığı telaşına girdik. Mert okulunda, 3 yıl boyunca sınıf birincisi oldu ama LGS ilk kez uygulanan ve bizi korkutan bir sınavdı. O yüzden etüt desteği almasını istedim. 7 tanesinden kovulunca okuldaki başkanlık görevimi bırakıp etüt merkezinde çalışmaya başladım. Mert okuldan çıktıktan sonra yanıma gelip etüt dersleri aldı. Sabah okul, öğlen etüt ve akşamları da evde olmak üzere Mert’i çalıştırdık. Sınav günü geldi çattı. Tedbir aldım ve tek sınıfta ek süre de kullanarak sınavı tamamladı. Matematik’ten 11 doğru 9 boş, Türkçe’den 19 doğru 1 yanlış, Fen’den full doğru, İnkîlap’tan 18 doğru 2 yanlış, Din’den full doğru yaparak sınavını tamamladı ve 420 puan alarak Fen Lisesi’ni kazandı.

Özel eğitim hayatınızda ne kadar yer aldı ve hala devam ediyor mu?
Özel eğitimi benden almaya 3 yaşında başladı. Ama bir rehabilitasyon merkezine 7-8 yaşlarında gitti. Yine birlikte gittik. Ama benim yaptığımın üstüne bir blok daha koyan olmadı. Ben de özel eğitimi başka birisinden komut alabileceği, birlikte ödev yapabileceği bir kurum olarak kullanmaya başladım. Özel eğitim Fen Lisesi’ni kazanana kadar devam etti.
Mert’in eğitim hayatında bu son yaşanan olaya kadar ne gibi sorunlar yaşadınız?
Bu şekilde bir durum hiç yaşamadım. Yaşadığım sorunlar genellikle çocukların Mert’i kullanması ve alay etmesiyle doğan, Mert’in mağdur olduğu sorunlardı. Ama çoğunu çözemiyorduk. Çünkü Mert, arkadaşlarını şikâyet etmeme ve onlara kızmama hiçbir zaman izin vermiyordu. Hep bana engel oluyordu.

Gelelim son yaşadığınız duruma… Mert şu anda okuduğu okuldan neden uzaklaştırılmak istiyor? Sizce bir mobbing ile mi karşı karşıyasınız?
Gerçek anlamda basit ve tolere edilebilir şeyler yüzünden. Ama Fen Lisesi velileri bencil bir toplulukmuş. 0,1 puan bile onlar için çok önemliymiş. Bunu bana okul yönetimi söylüyor. İnsani ve merhametli olmaktan velilere bahsedemezmişiz. Onlar hedefe odaklılarmış.
Benim oğlum ellerini kurutmadan sınıfın kapı koluna dokunuyor ve arkadaşlarının midesi bulanıyormuş. Tuvaletten çıktığında tişörtü pantolonunun içinde kalıp boxer’ı gözüküyormuş. Kötü niyetli arkadaşlarının talimatıyla kız arkadaşlarına sarılmak istiyormuş. Mert de kendisiyle alay edildiğini bilmesine rağmen sırf onlarla iletişim kurmuş olmak için dediklerini yapıyormuş. Bir diğer şikayet ise; derslerde çok soru soruyormuş ve diğer çocukların dikkati dağılıyormuş.

Son dönemde neler yaşadığınızı kısaca anlatır mısınız?
Zaten yorgun bir anne olarak daha da bitkin hissediyorum. Bir gram tebessüm edemez oldum. Okuldan gelen şikâyetler beni çok üzdü ve yordu.

Çocuğunuzu okuldan uzaklaştırma çabalarını nasıl açıklıyorlar?
Bunu direkt söylemiyorlar. Tüm öğretmenler tek tek şikâyetlerini dile getiriyor. Velilerin ve çocukların şikâyetlerinden bahsediyorlar. Müdürü, rehberlikçisi, müdür yardımcıları ve öğretmenlerine kadar tüm okul kadrosu “Çözümsüz kalıyoruz, diğer tarafta 29 çocuk var” diyorlar. Çözümsüz dedikleri için bu durumda “Çocuğumu okuldan alayım” dememi bekliyorlar. Ama direneceğim ve almayacağım.

Haklılığınızı kanıtlamak için nasıl bir yol izleyeceksiniz?
Kanıtlamama çok gerek olduğunu düşünmüyorum çünkü kanunlar çok açık. Kazanılmış bir hak ve bunu elimizden alamazlar. Kanunlara uygun hakkımız olan başka çözümler bulunacak.

Dergimiz aracılığıyla kimlere nasıl seslenmek istersiniz?
Öncelikle okullarda otizmli öğrencilere müdürlerin, öğretmenlerin, rehberlikçilerin nasıl davranması gerektiği, neleri bilmesi gerektiği, bu çocukların haklarının ne olduğu, nasıl eğitime ihtiyaç duydukları konusunda bilgi verilmesi gerekiyor. Yani bu okula geldikten sonra çok yetersiz olduklarını fark ettim. İkinci olarak Fen Lisesi velilerini daha duyarlı olmaya davet ediyorum. Ne olur biraz vicdanlarını dinlesinler. Ve kendimiz için devletten yardım bekliyoruz. Bu çocuklar bir cevher ve usta ellerde mücevhere dönüşebilirler. Mert bu okulu da daha iyilerini de hak eden bir çocuk. Ve ileride ülkesine faydalı olacağına dair en ufak bir şüphem yok. Mersin Valiliği ve Milli Eğitim Bakanımızı bizi tanımaya davet ediyorum. Mert ile bir tanışsalar aslında çok hayran kalınacak biri olduğunu göreceklerdir.

Mert tam olarak neler yapabiliyor? Hangi becerilere sahip?
Mert bir mimar gibi çok güzel yollar çizebiliyor. Bütün şehri size ayrıntılarıyla çizebiliyor. Nerelerde sokaklar, kavşaklar eksik bunları anında belirleyebiliyor ve gerekli yerlere bildirmek istiyor. Google Earth uygulamasında sürekli haritalar üzerinde düzeltmeler yapıyor ve Google ona sürekli teşekkür mesajları gönderiyor. Tabii 15 yaşında otizmli bir çocuk olduğundan haberleri yok. Mert’i mesela 1-2 yıl önce bilgisayar kursuna götürdüm. Orada bilgisayar üzerinde bir oyun kurmaları gerekiyordu. O oyunda bir duvar yapmaları gerekiyormuş. Mert o oyunda öyle bir duvar yaptı ki, öğretmeni gelip beni tebrik etti. “Jülide Hanım bunu hiçbir öğrenci yapamadığı gibi biz bile yapamazdık” dedi. Tabii oyun sadece duvar kurmadan oluşmuyor. Bir şeye odaklanıyor ve onu herkesten iyi yapıyor.
Mert şu anda çok duygusal ve hassas bir çocuk. Zaten duygusal yaşı geriden geliyor. Şu andaki durumu otizmli olarak çok iyi durumda. Dışarıdan baksanız ve otizmli olduğunu size söylemesek anlaşılmayacak kadar durumu düzeldi. Şu anda bize uygulanan mobbingten haberdar. Hepsine şahit oldu. İnsanların bize desteğinden de, öğretmenlerinin şikâyetlerinden de, müdürün ve rehberlikçilerin basiretlerinden de hepsinden haberdar. O da üzgün. “Öğretmenlerimizden beklemezdim” gibi cümleler kuruyor. “Fen Lisesi kazanmak suç mu anneciğim?” diyor. “O zaman bireysel eğitim versinler bana, arkadaşlarım da benden kurtulsun ben de onlardan kurtulayım” diyor. Bunun dışında gayet iyi bir çocuk. Evimizde huzur var. Ben bir yıldır evliyim ve bu süreçte Mert’te çok fazla ilerlemeler oldu. Eşimin çok büyük katkısı oldu.

İletişim becerileri nasıl, sosyal ilişkiler kurabiliyor mu?
İlişki kurmakta hala zorlanıyor. Bir arkadaşlığı başlatamıyor, başlatsa bile asla sürdüremiyor. Karşıdakinin bunun için çabalaması gerekiyor. Ancak Fen Lisesi’nde bunun mümkünatı yok. Hatta imkânsız. Bizim oturduğumuz sitede arkadaşları var. Onlarla arkadaşlığını sürdürebiliyor.
Mert’in ruhsal yaşı, fiziksel yaşı ve zihinsel yaşı birbirinden çok farklı. Bunların hangisine göre hareket edeceğimizi bazen biz bile bilmiyoruz ama birlikte yaşayınca mutlaka orta yolu buluyorsunuz. Mert o kadar pozitif bir çocuk ki inanın bana bu dünyanın insanı değil. Yani Mert’e “Nerelisin?” diye sorduğunuzda “Adanalıyım ama ben sadece orada doğdum” der. “Dünyalıyım” bile demiyor “Ben evrenliyim” diyor.
Mert her şeyini paylaşabilen bir çocuk. En değerli şeyi cep telefonu olduğu halde onu bile isterseniz verir ve geri istemez. Maalesef bunu yapma dediğim halde bunu değiştiremiyorum. Başta öyle öğrenince, anneler bilirler bir şeyleri değiştirmek otizmli çocuklarda çok zor oluyor.
Mert birçok konuda yaşıtlarını aşmış olmasına rağmen bazı konularda hala onlara yetişebilmiş değil. Az önce size ruhsal, fiziksel ve zihinsel yaşının farklı olduğundan bahsetmiştim. Ruhsal yaşı 5-6 yıl geriden takip ediyor. Zihinsel yaşı 5-6 sene ileriden gidiyor, aslında 18-20 yaş zekasına sahip. Bunu Wisc-r zekâ testiyle de onaylamış bulunuyoruz. Elimizde Mert’in zekâ seviyesinin 132 olduğu, parlak çocuklar sınıfında olduğunun raporu da var. Fiziksel yaşı ise, 8-9 diyebilirim çünkü çok çabuk yorulabilen bir çocuk. Yolları gezmek ve sonra da gördüklerini çizebilmek için kilometrelerce yürür ama bunu merakından yapar.

Sizinle aynı kaderi paylaşan ailelere tavsiyeleriniz neler?
Tüm ailelere tavsiyem; otizmli veya başka özel gereksinimli çocuklar için eğitim en önemlisi. Bu güne kadar ilaçlardan, diyetlerden ağır metal tedavisi, refleksoloji, neuro feedback gibi denediğim pek çok yöntemden en geçerlisi eğitim oldu. Okuldaysa okulda, evdeyse evde, dışarıdaysa dışarıda bütün problemleri fırsata çevirmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Bu hiç kolay değil, fazlaca sabır istiyor. Ölerek uyuyup sabah yeniden doğarak uyandığım günleri biliyorum. O yüzden ne olur anneler onları anladığımızı bilsinler ve çocuklarından hiç vazgeçmesinler.

ÖÇED Başkanımız Parin Yakupyan Soruyor:

Liseyi bitiren otizmli birey annesi olarak sizin yaşadığınız tüm zorlukları çok iyi anlıyorum. Bunlar gerçekten çocuğu normal gelişimli çocuklarla okuyan bizlerin çok ciddi bir sorunu. Ben lise son sınıfa kadar oğlumu korumak adına ona bir gölge abi tuttum. Gölge abi derslere girmiyordu ama boş zamanlarda diğer çocukların Garen’e olumsuz davranışlarda bulunmalarına kısmen engel oluyordu. Siz böyle bir sistem hiç düşündünüz mü?

Bugüne kadar Mert’in okul yaşamı başladığından beri, bir gölge abi gibi Mert’e ben refakat ettim. Bu yüzden onu kullananlar, durumuyla alay edenler bana tosladılar. İlkokul ve ortaokulda bu hep böyle oldu. İlk kez bu yıl, 9. Sınıfta onun yanında olamadım ve çoğu Mert ile alay edip onu kullandı. Mert şikâyet etmeyi bilmiyor ama yalan söyleyemediği için sorunca, olanları en ince ayrıntısına kadar tüm gerçekliğiyle anlatıyor.

Peki sizce gölge öğretmen okula bir çözüm önerisi olarak sunulabilir mi?
Bunu ancak RAM’dan talep edebilirim. Çünkü duyduğum kadarıyla gölge öğretmeni kendiniz bulup ona ciddi bir ücret ödemeniz gerekiyor ve benim böyle bir gücüm yok. Okul buna ne tepki verir bilemiyorum.

Sizce bu mobbingin engellenmesi nasıl mümkün olur?
Mobbingin engellenmesi şimdilik mümkün oldu. Hem okul şu anda yaz tatilinden dolayı kapalı, hem de çok üst mercilerden uyarı ve eleştiriler aldı.

Biz çocuklarımızı çevresindeki olumsuz davranışlardan nasıl koruruz? Sizin çözüm önerileriniz neler?

Bu çok zor. Sürekli yanlarında olmalıyız. Ama bunun da ciddi dezavantajları var. Sosyalleşmekten ve uyum sağlamaktan uzaklaşıyorlar. Ve büyüdükçe bunları yapmaları zorlaşıyor. İkinci yol, insanları, öğretmen, öğrenci ve velileri bilinçlendirmek. Ama bu da çok zor ve yorucu. Hatta Fen Lisesi velileri için neredeyse imkânsız.

Bence hem biz elimizden geldiğince yanlarında olmalıyız, bizim olmadığımız zamanlarda ise bilinçli, çocuğu kendine bağımlı hale getirmeyecek, biraz uzaktan ve sezdirerek gölge öğretmen olmalı. Ve olmazsa olmaz çevresindeki herkesi bilinçlendirmek ve farkında olmalarını sağlamak.

Okuldaki öğretmenlere bir seminer vermek, onların farkındalık seviyelerini artırmak konusunda işe yarar mı?
Kesinlikle yarar. Belirli bir süre kısa aralıklarla eğitim tarzında seminerler çok işe yarayabilir. Ama bu yeterli değil. Önce sınıfındaki öğrenciler ve onların velileri, sonra okulun tüm öğrenci ve velileri kesinlikle bilgilendirilmeli.

Bizim derneğimiz bu konuda okullarda öğretmen ve velilere çeşitli eğitimler düzenliyor. Sizin okulda da benzer bir girişimde bulunmamızı ister miydiniz?
Okul idaresiyle konuşup böyle bir seminer ayarlarsanız inanılmaz mutlu olurum.

Merak ediyorum özel eğitim sürecini neden sonlandırdınız?
Ortaokul bitip de LGS sınavını kazandıktan sonra tekrar teste çağırıldık. Mert teste girdi ve özel eğitim gerek duymadığı, tam zamanlı kaynaştırma öğrencisi olabileceğine karar verildi. Bu kararda benim bir etkim olmadı. Ama tam gün bir okula başlayacağı için itiraz da etmedim.

Liseden sonra oğlunuzun inşallah üniversite ve sonrasında bir iş hayatı olacak. Toplumun hep zayıfı hor görme ve dalga geçme üzerine kurulu olduğunu düşünüyorum. Çocuklarımızı bu toplumun için nasıl tek başlarına bırakabileceğiz diye de çok korkuyorum. Sizce bu anlamda toplumsal farkındalık nasıl artar?
Tek başına bırakmak gerçekten çok ürkütücü ama benim hayallerimde bu yok. Elbette elimden geldiğince bana olan bağımlılığını minimuma indirmeye çalışacağım. Ama bir gölge gibi sürekli onu izleyeceğim. Anne yüreği galiba. Başka türlü nefes alamam. Benim hayalim, oğlumun üniversiteyi bitirip şehir plancısı ya da bilgisayar mühendisi olması. Kendisi de bunları istiyor. Home office çalışacak, ben de onun sekreterliğini yapacağım.
Toplumsal farkındalığın nasıl artacağına gelince, bu özel çocuklar özel ilgiyle karşılanıp ilgili oldukları alana kanalize edilmeli, bu özel insanların hasta veya eksik değil sadece farklı oldukları sürekli görsel ve yazılı medyada duyurulmalı. Okullara bu tür çocuklar için gereken her şeyin yapılması talimatı verilmeli. Gerekirse pozitif ayrımcılık yapıp bu çocuklar kayırılmalı. O zaman bizim çocuklarımızı dışlayan çocuklar, onlara imrenecek duruma gelecekler. Herkes mecburen saygı duyup kabullenecek. Çünkü bu çocuklara yapılan duygusal veya manevi suçlar cezalandırılacak. Ve zamanla bu durum normal kabul edilecek. Ama biz o günleri görebilir miyiz bilemiyorum.