İMKAN
Son günlerde birkaç farklı olayda bu cümleyi duyduğum için yazmak istedim sizlere. “İmkan” nedir? Sözlük anlamı olarak; “bir işin kolayca yapılabilir olması, bir fiilin gerçekleşmesinde herhangi bir engel bulunmaması, güç yetirilebilir türden olması” demektir. İmkan anlamı gereği bir işi bu kadar kolaylaştırabiliyorken, biz insanlar genel olarak neden zorlaştırmaya meyilliyizdir sizce?
Son günlerde birkaç farklı olayda bu cümleyi duyduğum için yazmak istedim sizlere. “İmkan” nedir? Sözlük anlamı olarak; “bir işin kolayca yapılabilir olması, bir fiilin gerçekleşmesinde herhangi bir engel bulunmaması, güç yetirilebilir türden olması” demektir. İmkan anlamı gereği bir işi bu kadar kolaylaştırabiliyorken, biz insanlar genel olarak neden zorlaştırmaya meyilliyizdir sizce?
Seneler önce yeni taşındığımızda evimizin otoparkında özel gereksinimli kızım İnci, tehlike kavramı olmadığından ayarsızca koşup kaçabiliyordu. Bu nedenle site yönetiminden, evin giriş kapısına yakın bir yere bize özel yer belirten bir tabela asmalarını rica etmiştim. Nitekim aylar süren uğraşlar sonucu tabelayı astırmama rağmen, komşularımızın da durumu öğrenmesi doğal olarak zaman aldı. Kasıtlı olmadan veya görmediklerinden araçlarını oraya çeken komşularımı aşağıya çağırtarak tanışmış, durumu anlatmış ve böylece yerimizin artık boş bırakıldığını görmüştüm. Yaklaşık 4 yıldır da hiçbir komşumuz aracını yerimize koymadı. İnci’yi de her gördüklerinde sohbet etmelerinden son derece memnunuz.
Birkaç hafta önce eve geldiğimizde plakasına aşina olduğum bir araç yerimize bırakmıştı. Küçük bir kağıda kibarca not yazarak tabelanın tam altına çekerken tabelayı görmeyişlerine sitem ettim. Ayıp ettiklerini belirten bu notuma istinaden özür dileyeceklerine güvenlik aracılığı ile “darıldık, biz onlar yok diye koymuştuk” cevabını aldık.
Biz toplumda yok muyuz gerçekten? Evde olup olmadığımızı nasıl anladınız? Evde olmasak bile gecenin geç saatlerinde eve dönme ihtimalimiz nasıl düşünülmedi. Yeni taşınmayan, bizi bilen ve tabelayı görmesine rağmen çeken komşum, “Siz yoksunuz diye çektik” deyince ben daha çok darıldım. O gece bunu yine bir iç dökme yazısı olarak sosyal medyada paylaştığımda ise daha sonra öğretmen olduğunu öğrendiğim biri bana:
“Hep siz! Ne var yani çektilerse? Devletin her imkanını kullanın, hep size olsun her şey, sonra da utanmadan burada paylaşın! Eşiniz de sizi hiç uyarmıyor çok garip” yazmıştı. Şaşkınlıktan ne yazacağımı bilemedim! Devletin her imkanı dediği şey tehlike algısı olmayan çocuğum için istediğim park yeri. Her imkan dediği şey yerime park edildiği için ettiğim sitem. Eşimin beni uyarmasını istiyor, “saçmalama” falan desin bana istiyor. Kadına cevap verme gafletinde bulundum maalesef. İlk kez uzun uzun atıştık. İnatla benim ve diğer özel gereksinimli bireylerin devletin imkanlarını haksız yere kullandığımızı iddia ediyor. Engelli olan herkesin normal yaşamasını istiyor, eşit şartlarda yaşayalım istiyor. Özel olarak sağlanan her kolaylığa düşman bir eğitimci. İnanmakta gerçekten zorlandım. Bir ara sırf yazdığı şeylerden dolayı cimere şikayet yazayım dedim, sonra ona onun gibi cevap vermek istemediğimi fark edip vazgeçtim.
Bununla mı kalıyor imkanlar? Asla kalmıyor, üzgünüm. Devletin kurumunda çalışan engelli ve engelli çocuğu olan ebeveynlere tanınan hakları da çok görüyorlar. Kibarca talep ederseniz de minnet duyulmasını istiyorlar. Kolaylaştırmak yerine hep yokuşa sürmek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Ben 2018 yılında verilen hakkıma istinaden okulumda nöbet tutmuyorum ve tutmadığım nöbet görevinin ücretini de almıyorum. Dolayısı ile teneffüste nöbet tutan bir arkadaşım koridorda dolaşırken (görev gereği), ben öğretmenler odasında oturduğum için “çalışmıyor” görünüyormuşum meğer. Aynen şu cümle kurulmuş, “gidiyorum geliyorum, o hep oturuyor!”
Bu nefretinizin sebebi ne gerçekten? Sabah çocuğumla okula gidip, önce onun peşinde koşup, eve getirip ödevlerini yaptırıp evimin yemeğini yapıp kendi işime geliyorum. Üstelik kendi işime de özel gereksinimli çocuğumu emanet edebileceğim biri veya bir yer olmadığı için yanımda getiriyorum. İstiyor ki, kalkıp o çocukla koridorda nöbet tutalım birlikte. Mutlu mu olacaksınız kızımı da peşimde perişan edince? Oluyor zaten hiç şüpheniz olmasın! Benimle markete, eczaneye, doktora, işe, alışverişe, hatta kırk yılda bir kendim için gidebildiğim kuaföre bile geliyor peşimden. Yeterince perişan olduğuna inanmıyorlar, daha çok olsun istiyorlar.
Yordunuz! Ciddi anlamda yoruldum. Çocuğumdan değil, haklarımızı alabilmek için sürekli savaşmak zorunda kalmaktan çok yoruldum. Çiçek gibi evladımla yaşayıp gitmek istiyorum sadece. O devletin her imkanı dediğiniz, birkaç inisiyatif dışında istediğimiz, talep ettiğimiz hiçbir haksız talep yok! Arabamızı çocuğumuzun güvenliği için kapıya yakın yere park etmek istiyorum, onu derse götürebilmek için ders programımın ona uygun hazırlanmasını istiyorum ve nöbeti çocuğumu koridorda arkamdan sürükleyerek tutmak istemiyorum. Ve buna da haksız “İMKAN” denmesini kabul edemiyorum.