OTİZMLİLERDE MOTOR BECERİLERİN DESTEKLENMESİ

İstanbul Bilgi Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Dilara Fatoş Özer, tüm çocukların hareket etmekten ve oyun oynamaktan büyük bir keyif aldığını belirterek, ‘Çocuklar böyle bir ortamda kurallara uyma, paylaşma ve işbirliği gibi becerilerini geliştirirler,” diyor.

Motor beceri nedir?

Motor beceriler aslında hareket becerileridir. Örnek verecek olursak; yürüme, koşma, atlama, iki elle yapılan beceriler, yakalama, fırlatma ya da çocuğun birkaç küpü üst üste koyması motor becer arasında bulunur.

 Otizmli çocukların motor becerilerinde tipik gelişen akranlarına kıyasla ne gibi farklılıklar görülebiliyor?

Otizmli çocukların tanı kriterleri sosyal iletişim ve etkileşim becerilerinde yetersizlikler ve kısıtlı yineleyici davranışların varlığı olmak üzere iki kategoride belirtilmiştir. Oysa yapılan araştırmalar bize gösteriyor ki, aslında erken yaştan itibaren otizmi çocukların motor becerilerinde de yetersizlikler görülüyor. Fakat bunlar otizmin belirtisi olarak ele alınmıyor. Son yıllarda yapılan araştırmalar otizmli çocukların birçoğu bebeklik döneminde sıralı hareket becerilerinde gecikme gösterdiklerini, okulöncesi dönemde ortaya çıkan koşma, atlama, zıplama ya da top becerileri yönünden de akranlarının gerisinde olduklarını göstermektedir. Araştırmalar, aileler tarafından bebeklik dönemindeki motor becerilerin gecikme gösterdiğinin fark edildiğini ama otizm tanısı konulduktan sonra bunların üzerine düşülmediğini gösteriyor.

Aileler sadece tanıda yer alan kriterleri düzeltmek için çaba gösteriyorlar ve bu anlamda motor beceriler hep atlanan bir alan oluyor. Eğitim modülleri motor becerileri içermiyor. Çocuklara top yakalama, fırlatma, zıplama, koşma gibi 2-7 yaş arasında kazılan hareket becerileri alanında herhangi bir eğitim verilmiyor.

Pek çok motor beceri var… Çocukların hangi yaşta, hangi motor becerilere sahip olması gerektiğini pek çok aile bilmiyor aslında. Bu konuda örnek verebileceğiniz en kritik beceriler hangileri?

Bebeklik döneminde sıralı hareket becerileri; baş boyun kontrolü, oturma ve ayakta durma gibi beceriler var. Bunların belirlenen zamanlarda yerine getirilmesi gerekir ki, biz bunlara kilometre taşları diyoruz. Bir aylık bir bebek yüzükoyun pozisyonda çok rahatlıkla başını sağdan sola çevirebilir. Baş boyun kontrolünün ikinci ayın sonunda kazanılmış olmasını bekleriz. Bebekler altı ayını bitirdiklerinde koltuk altlarından tutulup oturma pozisyonuna getirildiklerinde, baş ve sırtın dik pozisyonda olmasını bekleriz. Hatta altı aylık bir bebeği yatar pozisyondayken ellerinden tutup kaldırdığımızda başını arkaya düşürmeden, yatar pozisyondan oturma pozisyonuna gelir. Çocukların bağımsız oturma becerisi de önemlidir. Bebekler beşinci ayda destekle oturabilirler. Sekiz aylık bir bebeğin artık bağımsız oturma becerisini kazanmasını bekleriz.

Peki, motor becerilerinde olmaz ise olmazlar nelerdir?

Sekizinci ayını bitirmiş bir çocuk hala bağımsız oturma becerisini kazanmadıysa, bu gelişimsel yönden bizde şüphe oluşturur. Biraz önce saydığım beceriler de öyle. Saydığım becerileri çocuklar daha önce kazanabilir ama benim söylediğim zaman aralıkları olmazsa olmazlardır. Çocuk altı aylık iken hala baş ve gövde kontrolü gelişmemişse, bu da gelişimsel yönden şüphe uyandırır. On bir aylık olduklarında çocuklar çok rahat bir biçimde tutunarak kendi başlarına ayağa kalkar ve sıralarlar. Ağırlıklarını da büyük ölçüde ayaklarına verirler. Bir çocuk on bir aylıkken tutunarak ayağa kalkmamışsa ya da ayağa kalktığında bütün ağırlığını dayandığı nesneye veriyorsa, ayaklarının üzerinde minimal düzeyde kuvvet varsa bu da bizim için bir soru işaretidir. Yürüme içinde yaklaşık on beş ay diyebiliriz. Bebek on beş aylıkken hala yürüme becerisini kazanmamışsa, bu da gelişimsel olarak bizde şüphe uyandıran durumlardan biridir. Bu çocukların diğer gelişim alanlarında daha ayrıntılı incelenmesi gerektiğini düşünürüz.

 Şüphe durumunda ne yapılmalı?

Ailelerin bu gelişim dönemleri hakkında bilgi sahibi olmaları gerekiyor. Bir şüphe durumunda, bu gecikmenin nedenini öğrenmek için mutlaka bir profesyonele başvurmalılar öncelikle. Nörolog, çocuk ve ergen psikiyatristi ya da çocuk hastalıkları hekimine danışmalarını istiyoruz.

Diyelim ki böyle bir gecikme belirlendi… Bu öncelikle gelişimsel problem olarak ele alınıyor ve çocuk gelişimciler tarafından gelişimsel izleme alınıyor. Anne baba eğitimi ve gelişimsel programlarla bebeklerin gelişimi destekleniyor. Bazen tanı hemen konurken bazen de bu gelişimsel sorununun ne olduğunu anlamak uzun zaman alabiliyor. Ama eğer böyle bir gecikme varsa, önemli olan bu gecikmeye müdahale edebilmek. Çünkü çevresel etkenlerin etkisi erken yıllarda maksimum düzeydedir. Yapısal olarak yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Fakat çevresel faktörlerde değişiklik meydana getirerek çocukların gelişimlerine müdahale edebiliriz. Motor becerilerini destekleyecek programlar hazırlayabiliriz.

Erken müdahale programlarını genellikle çocuk gelişimciler ve özel eğitimciler uyguluyorlar. Fakat erken müdahale programları çoğu zaman sadece gelişimin diğer alanlarına odaklanıyor. Motor gelişime yönelik çalışma yapan meslek elemanları ne yazık ki çok az. Bu çocukların sadece kavramsal ve sosyal etkileşim konusunda değil, motor beceriler konusunda da desteklenmesi gerekiyor. Motor beceri müdahaleleri de ön plana alınmalı çünkü bu şekilde çocukların sosyal becerilerini, kavramsal becerilerini de desteklemek mümkün.

 Özel eğitim içeriğinin bir kısmını da motor gelişim müdahalesi oluşturmalıdır, diyorsunuz anladığım kadarıyla değil mi?

Evet, aslında erken çocukluk dönemi olan 0-6 yaşta motor gelişim odaklı erken müdahaleden söz ediyorum.

Motor gelişim çalışmalarında yönerge alamadığı için çocuğun etkin çalışmaması kaygısı olabiliyor. Bu sorun nasıl aşılabilir?

Motor beceri alanında çocuklarla bir çalışma yaptığınızda, aslında diğer alanlarda da çocukları geliştiriyorsunuz. Çocuğun yönerge alması da kolaylaşıyor. Dinlemesi ve dikkat süresinde artış gözlüyoruz. Hedef odaklı çalışması ve organize olması gelişiyor. Bu anlamda hareket becerileri özel eğitimin merkezinde yer alan uygulamalardır. 0-6 yaş çocuk grubu için yapılan araştırmalara göre, doğrudan çocukların dil becerilerine yönelik çalışma yapılmamasına rağmen hareket becerileri çalışılması çocukların konuşma merkezini de uyarıyor.

Şu gerçek ki, fiziksel aktivite ve çocuğun hareket becerilerinin gelişmesine yönelik yapılan çalışmalar, çocukların dil gelişimi ve sosyal etkileşim becerilerini uyarıyor. Bizim yaptığımız bir çalışmada, motor beceri etkinliklerine müdahale programına katılan 4-6 yaş çocukların sosyal etkileşim becerilerinde de gelişme olduğu ortaya çıktı. En güzel tarafı da problem davranışlarında azalmanın meydana gelmesi. Biliyorsunuz ailelerin, özel eğitimcilerin ve çocuk gelişimcilerin en çok üzerinde durdukları ve görülme sıklığını azaltmaya çalıştıkları davranışlar çığlık atma, sallanma, yönerge almama gibi problem davranışlardır.

Amerika Otizm Spektrum Bozuklukları Ulusal Mesleki Gelişim Merkezi belirli aralıklarla alanda yapılan tüm araştırma sonuçlarını inceleyerek etkili müdahale yöntemlerini belirliyor. Otizmli çocukların eğitiminde etkisi araştırmalarla ortaya konmuş böyle 27 öğretim yaklaşımı belirlemiş. Egzersiz ve hareket de 2014 yılında bu etkili yaklaşımlar içine giren uygulama alanları arasında yer alıyor.

İstanbul Gedik Üniversitesi’nde görev yaparken 2012 yılında Kalkınma Ajansı’ndan destek alarak “Aktifim Toplumun İçindeyim” diye bir proje merkezi oluşturduk. Orada yüzlerce özel gereksinimli çocuk seans usulü ücretsiz spor eğitimi almaya başladılar. Hala da devam ediyor o proje. Katılan çocukların önemli bir kısmı otizmliydi. O sırada hem aileler ile hem de çocuklar üzerinde bazı araştırmalar yaptık. Aileler ile de çok sohbet etme imkanı bulduk. Aileler ilk defa o merkez sayesinde sporun farkına vardıklarını söylediler ve çocukların gelişimi üzerinde çok önemli etkisi olduğunu dile getirdiler.

Aileler sporun öneminin daha da fazla farkında artık. Bunu bir ihtiyaç olarak görüyorlar ve nitelikli bir eğitim aldırmak için arayış içerisindeler. Fakat bu tür programlar uygulayan yerler oldukça sınırlı. Bu durumda aileler mecburen ücret ödeyerek bir beden eğitimi öğretmeni ile anlaşmak zorunda kalıyorlar. Ailelerin ekonomik durumları da her zaman buna uygun değil. O nedenle Pendik’te bizim yaptığımız proje merkezi çok işe yaradı. Aileler bu merkezden 2013 yılından bu yana ücretsiz yararlanıyorlar ve ulaşımları da Pendik Belediyesi tarafından karşılanıyor. Yaygınlaşmasını çok istedik ama ne yazık ki, alanda tek olarak varlığını devam ettiriyor. Gönül istiyor ki, ülkemizdeki tüm çocuklar benzer olanaklardan ücretsiz olarak yararlansın. Çünkü hem ailelerin hem de çocukların yaşamını değiştiriyor. Koşma, atlama, zıplama gibi hareket becerilerini nitelikli bir şekilde çocuklara kazandıralım diye amaçlıyoruz ama sonra çocuklar bu becerilerini gayet rahat spora da transfer edebiliyorlar. Yarışmalara katılıyorlar ve performans sporcusu olabiliyorlar. Bu süreç içinde sporcu kimliği inşaa ediyorlar ve kendilerini sporcu olarak tanımlıyorlar. Toplum da onları artık bir sporcu olarak karşılıyor. Spor böyle bir kulvar açılıyor onlara. Daha sonra önlerine kariyer fırsatları da çıkabiliyor.

 “Hareket becerilerini nitelikli bir şekilde çocuklara kazandırmak” ifadeniz dikkatimi çekti. Bunu biraz açabilir misiniz?

Aileler bu çalışmalarda çocuklarının sadece koşup atladıklarını düşünebiliyorlar. “Ne var ki bunda? O yaş grubundaki tüm çocuklar bunu yapıyorlar zaten,” diye de düşünebiliyorlar. Fakat orada atladığımız şey, hareket becerisinin niteliğidir. Çocuğunuz koşuyor ama acaba nasıl koşuyor? Havadaki bacağı doksan derecede bükülü şekilde mi? Koşarken her iki ayak da yerden havalanmış mı? Koşarken kollar ve bacaklar çapraz olarak mı kullanılıyor? Bunlara baktığımızda çocuğun koştuğunu ama bunların hiçbirisinin olmadığını görüyoruz. Dolayısıyla biz eğitimde çocukların vücutlarını, beden parçalarını koordineli bir şekilde kullanmalarını da öğretiyoruz.

Ailelerin ekonomik imkanları kısıtlı olduğundan bazen bu çalışmalara katılamayabiliyorlar. Bu konuda nasıl yol alabilirler?

Biz devletin bu olanakları sağlamasını bekliyoruz. Ancak talep etmeden bizim hiçbir sorunumuz çözülmüyor. Bunun için ilgili bakanlıklar ya da il/ilçe spor müdürlüklerinden bunları talep etmek lazım. Bizler hep kendi sorunumuzu kendi içimizde çözmeye çalışıyoruz, yine yapalım ama bir taraftan da talep edelim. Muhataplarımız Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve elbette bir taraftan da Milli Eğitim Bakanlığı… Bu çocuklar okula gidiyorlar. Bu alandaki programları çocuğun gittiği okullardan talep etmek, çocuğun beden eğitimi dersine dahil olmasını sağlamak, öğretmenleri bu yönde teşvik etmek gerekiyor. Çünkü nereye el atsanız orada inanılmaz problemler ile karşılaşıyorsunuz. Kaynaştırmada beden eğitimine katılsın diyorsunuz ama bir bakıyorsunuz orada da ayrıştırılıyor. Hatta çoğu zaman öğretmeni tarafından ayrıştırılıyor. Aileler her daim çocuğunun arkasında durmalı ve çocuğunun bulunduğu her ortamda haklardan eşit oranda yararlanması için mücadeleden vazgeçmemeli.

Kurumlardan haklarımızı talep edeceğiz ve bunun peşinde koşacağız. Neden özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde de beden eğitimi öğretmeni olmasın? Bu da yine Milli Eğitim bakanlığının politikalarından kaynaklanan bir durum. Oysa bütün çocuklar hareket etmekten ve oyun oynamaktan çok keyif alırlar. Neden biz bunu özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde bir yarara dönüştürmüyoruz? Bizim çocuklarımız yalnızlık içinde yaşamlarını sürdürüyorlar. Çocuklar böyle bir ortamda grup derslerinde spor yaparak arkadaş edinebilirler, sosyalleşebilirler, birlikte yaşamın getirdiği kabul görme, onaylanma, birlikte çalışma ve başarma gibi güzel duyguları yaşayabilirler.

Çocuklarına kendi imkanları ile spor yaptırmak isteyen aileler ne yapabilir?

Aileler mümkün olduğunca çocuklarını dışarı çıkarabilir, doğa yürüyüşlerine götürebilirler. Doğanın iyileştirici gücünden faydalanabilirler. Tipik gelişimli çocuğu olan ailelerle ya da özel eğitimde tanıştığı diğer aileler ile çocuklarını bir araya getirerek küçük grup ortamı oluşturabilirler. Bir ağaca tırmanma, nehir üzerindeki köprüden geçme, taşların üzerine basarak yürüme, tepeye tırmanma, dökülen yaprakları toplama çocuklar için eşsiz duyusal uyaranlardır. Bunların yanı sıra beraber top oyunları, saklambaç, kovalamaca gibi oyunlar da ailelerin çocukları ile oynayabileceği oyunlardır.

 Gelişim açısından spor özel eğitimin yerini tutar diyebilir miyiz?

İkisi için de birbirinin yerini tutar diyemeyiz. Ancak özel eğitim ne kadar gerekliyse, motor gelişim çalışmaları da gerekli. Dolayısıyla bu da özel eğitimin bir parçasıdır. Rehabilitasyondaki özel eğitimci ve çocuk gelişimciler aslında bu yolla öğretim yöntemlerini çeşitlendirebilirler. Diyelim ki, çocuğa renk ya da şekiller öğretiliyor… Bu masa başı yerine hareket becerisine dayalı bir şekilde yapılabilir. Kavram öğretimi hareket ile bütünleştirildiğinde daha keyifli hale gelebilir. Örneğin, renk öğretilerken renkli toplar kullanılabilir. O arada hem fırlatma ya da yuvarlama gibi hareket becerini geliştirmiş, hem de çocuğun keyif almasını sağlamış olursunuz. Çocukların motor becerilerini geliştirirken aslında özel eğitimin hedeflerini de gerçekleştirmiş oluyorsunuz. Göz kontağının otizmde ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Top ile beceri çalışarak da bunu geliştirmek mümkün. Çünkü o topu takip ederken bir süre sonra çocuk bunu mükemmel bir şekilde yapar hale geliyor.

Son olarak motor becerilerine çalışmanın faydasını en kısa şekilde özetleyecek olursanız…

Nöronlar arasındaki bağlantılar fiziksel aktivite ile kurulduğunda daha kalıcı olabiliyor. Çocuğun öğrenmeye hazır hale gelmesi açısından da bu çok önemli. Daha önce de belirttiğim gibi bütün çocuklar hareket etmekten ve oyun oynamaktan hoşlanır. Otizmli çocukların hareket etme yönündeki motivasyonları biraz düşük olabiliyor, ama özel eğitimin yöntemlerini kullanarak motivasyonlarını artırabiliyoruz. Bu şekilde onlar da keyif alıyorlar ve keyif aldıkları ortamda daha etkili bir öğrenme gerçekleşiyor. Motor beceri odaklı yaptığımız çalışmalar çocuklara bütüncül yararlar sağlıyor. Örneğin bir grup çocukla hedefe top fırlatma çalışması yaparken, sayı ve renk kavramlarını da çalışabiliyoruz, dikkat, el-göz koordinasyonu, yönerge alma akranı ile birlikte çalışma becerilerini de kazandırabiliyoruz. Çocuklar bu tür ortamlarda başarıyı sıklıkla deneyimliyor. Bu başarı hem onlar hem de aileler için mutluluk kaynağı oluyor. Bu mutluluk da yaşam motivasyonunu, zorluklarla mücadele etme gücü için enerji veriyor.