KRAL KAYBEDERSE’NİN MERYEM’İ MASUMİYETİN TEMSİLCİSİ
Ferhan Gülşah Varlıoğlu, Kral Kaybederse dizisinde canlandırdığı Meryem karakterini, “filtresiz ve koşulsuz seven biri” olarak tanımlıyor. Bu özel rol için geçirdiği yoğun hazırlık sürecini, izleyicilerden aldığı yorumları ve dizinin ona kattıklarını anlattı.
Kral Kaybederse dizisine dahil olma süreciniz nasıl gelişti? Meryem karakteri size nasıl teklif edildi?
Meryem karakterini ilk okuduğumda beni çok heyecanlandırdı, çünkü bir oyuncu olarak böyle özel bir karakteri oynamak çok kıymetli ve kolay bir iş değil. Bir sürü duyguyu bir arada barındırıyor. Oyuncu için bence büyük şans. Beni en çok etkileyen yanı, saflığı ve her şeyi koşulsuz sevmesi oldu. Her duygusunu kendi penceresinde bambaşka yaşayan bir karakter; karşı tarafın mutluluğuyla mutlu olan, mutsuzluğuyla üzülen biri. İlk okuduğumda dedim ki: “Ne kadar tertemiz, saf bir çocuk ve koşulsuz seven biri.
Daha önce tiyatroda ya da televizyonda benzer bir rol oynamış mıydınız?
Hayır, daha önce benzer bir rolde oynamadım.
Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nden mezun olmuşsunuz. Bu eğitimin oyunculuğunuz üzerindeki en büyük katkısı ne oldu?
Öncelikle şunu söylemeliyim: Bir oyuncu için kariyerinde doğru eğitim ve eğitmenin önemini hep vurgularım. Konservatuvar eğitimimdeki bazı hocalarım, özellikle sonrasında farklı yerlerden aldığım çeşitli oyunculuk eğitimlerim ve hâlihazırda devam eden dramatik yazarlık ve dramaturji bölümü üniversite hayatım, oyunculuğuma çok şey kattı. En büyük katkısı beni başka bir seviyeye taşıması oldu. Kültürel ve sosyal olarak yelpazemi geliştirdi, içgüdülerime güvenmemi sağladı. Aldığım tüm oyunculuk eğitimleri sadece oyunculuk bazında değil, kendimi tanımam açısından da çok önemli bir yerde konumlanıyor. Çünkü kendi perspektifini görmeni sağlıyor. Okul, sana sahne pratiği sağlasa da daha çok teorik kalıyor. O yüzden asıl oyunculuk okul sonrası pratik kısımda saklı. Çünkü oyunculuk, etkiye tepki gösterdiğin bir iş. Bir tiyatro ya da dizi setinde, karşıdaki partnerinle birlikte şekilleniyor. Kısacası, bu proje bana çok şey öğretiyor o yüzden mutluyum.
Meryem’in zihinsel özel gereksinimli bir karakter olması, oyunculuk açısından sizi nasıl bir hazırlık sürecine yönlendirdi?
Bu rolü doğru bir şekilde oynayabilmek için detaylı bir şekilde hazırlandım. Çünkü zihinsel özel gereksinimli bir bireyin dünyasını anlamam gerekiyordu. Karakterin tüm detaylarını bilmediğim audition aşamasındayken, karakteri şekillendirmek adına araştırmalar yaptım. Böyle bireyler nasıl hissediyor, nasıl davranıyor gibi konular üzerine akademik bir araştırma gerçekleştirdim. Sonrasında daha çok beden üzerinden bir çalışma yoluna girdim. Bedenimdeki tüm alışılmış formu değiştirmem gerektiğini düşündüm; beden algımla ve ritmiyle oynadım. Nasıl konuşur, nasıl yürür, nasıl yemek yer vb. detayları çalıştım. Çünkü benimle Meryem karakteri arasındaki kas hafızası aynı değildi. Rolü aldığımda ve senaryoyu okuduğumda, yönetmenlerimizle birlikte masa başı çalışması yaptık. Bu konuda üç yönetmenimize de ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Karakteri anlamamız adına çok sohbetler ettik. Sonrasında, böyle bireyleri gözlemlememi istediler ve yapım ekibi, özel bir eğitim kurumundan izin aldıktan sonra beni gözlem yapmam için birkaç günlüğüne oraya götürdü. Bu süreç, Meryem’in dünyasını şekillendirmem açısından büyük bir katkı sağladı. Evde bol bol bedensel olarak çalıştım, meditasyon yapıp bedenimi rahatlattım, zihnimi susturdum. Daha çok itkisel bir yerden karakterimi çalıştım.
Fadi ve Meryem arasındaki kardeşlik bağı izleyiciye çok samimi geliyor. Meryem’in varlığı dizinin genel anlatısında nasıl bir rol oynuyor sizce?
Bunu duyduğuma çok sevindim. Samimi geldiyse ne mutlu, çünkü benim için de Meryem’in Fadi ile olan ilişkisi önemli bir yerde duruyor. Fadi, Meryem’in bir nevi oyun arkadaşı. Fadi’nin her eve gelişi onun için oyun, sürpriz, pasta ve masal demek. Dış dünyayı onunla tanıyor. Dizideki her bir karakterin bir hikayesi var ve bu hikayeler bütüne hizmet ediyor. Ve bence Meryem’in varlığı da dizinin genel anlatısında önemli bir yerde duruyor. Onun varlığını sadece bir yan karakter olarak değil, aynı zamanda diğer karakterlerin iç dünyalarını yansıtan bir ayna olarak da görebiliriz. Aynı zamanda Meryem, önce ailesinin, sonra diğer karakterlerin saf tarafını temsil ediyor bence. Filtresiz bir bakış açısına sahip. Örneğin, Fadi’nin sorumluluk ve fedakarlık temasını güçlendirdiğini düşünüyorum. O yüzden dizinin genel anlatısında masumiyeti temsil ettiğini söyleyebiliriz.
İzleyicilerden Meryem karakteriyle ilgili nasıl tepkiler alıyorsunuz? Özellikle sizi etkileyen bir yorum oldu mu?
Bu konuda çok mutluyum, çok güzel tepkiler alıyorum ve bunun için minnettarım. İlk başlarda böyle özel bir karakteri oynarken tedirginliklerim tabii ki oluyordu. Çünkü hiç kolay bir rol değil. “Ya yanlış bir şey yaparsam ve birini gücendirirsem?” diye endişelerim vardı. Toplumsal açıdan bakacak olursak, çok gerçek bir karakter ve ince bir çizgisi var. Gelen yorumların hepsi beni çok etkiliyor. Bir tanesini söyleyecek olursam, bir takipçim, komşusunun özel gereksinimli bir kızı olduğunu ve kızıyla olan ilişkisini Meryem’in annesiyle olan ilişkisine benzettiğini söylemişti. Her izlediğinde çok etkilendiğini ve bunun bir rol olduğunu bilmesine rağmen yarattığım karakteri çok sevdiğini dile getirmişti. Genel olarak gelen yorumlar, rolü içselleştirdiğim, gerçekçi bir yerden oynadığımla alakalı oluyor. Ayrıca özel gereksinimli bir aileden de çok güzel bir yorum almıştım. Bu geri dönüşler benim için çok önemli o yüzden minnettarım.
Meryem’in en büyük hayali veya arzusu sizce nedir? Onun mutlu olduğu anlar neler?
En büyük hayalinin, kendisinin ve sevdiği insanların mutlu olmasını istemek olduğunu düşünüyorum. Tek ihtiyacı sevilmek. Mutlu olduğu anlar, kız kardeşleriyle geçirdiği anlar diyebiliriz. Tek dünyası, evdeki kız kardeşleri. Kardeşlerinin ona içten sarılması, gülmesi, Fadi’nin ona masal anlatması bile mutlu olması için yeterli bir sebep. En çok mutlu olduğu an ise ‘yemek yemek’ diyebiliriz. Zaten küçük şeylerden mutlu olan biri. Örneğin, diğer karakterler için günlük hayatta pek anlamı olmayan şeyler, Meryem için büyük anlamlar taşıyor.
Meryem, etrafındaki insanlarla nasıl bir bağ kuruyor? Onun dünyaya bakış açısını nasıl yorumluyorsunuz?
Meryem insanlarla saf bir yerden bağ kuruyor. Kendi ve diğerleri arasında bir ayrım görmüyor. Cümlelerden ona nasıl yaklaşıldığını tam anlamasa da davranış ve hissiyatlarından çok iyi anlıyor. O kişi onunla nasıl bir iletişim kuruyorsa, o da aynı şekilde karşılık veriyor. Bu yüzden, kardeşleriyle kurduğu bağ ile anne ve babasıyla kurduğu bağ bir değil. Dış dünyayla bir ilişkisi yok Meryem’in. Dünyayla tek başına başa çıkabilecek biri değil. O yüzden dış dünyaya karşı bir reaksiyonu yok. Tabii bu, ailesinden aldığı destekle belki de değişebilir. Onun dünya penceresi çok özel. Açıklayamıyorum ama hissedebiliyorum.
Bu karakteri oynarken sizi çok zorlayan ya da etkileyen bir sahne oldu mu?
Her sahnesi ve özellikle sevilme ihtiyacı beni gerçekten etkiliyor. Fadi’yle bir sahnesinde “Güzel miyim? Beni de seven biri olur mu? Ben de gelin olur muyum?” gibi kendi hikayesine dair soruları beni çok etkilerken, karşılığında güzel bir cevap aldığında sevinmesi ise ayrı bir etkilemişti. Anne ve babasıyla olan sahneleri de öyle. Bir sahnede babası ona yaklaşarak sevgi gösteriyor. O sahneyi çekerken, baba rolündeki partnerim yüzüme dokunduğunda beni çok etkilemişti. Çünkü Meryem karakteri, babasının ona sevgiyle dokunmasıyla, onun şimdiye kadar yaptığı tüm kötü davranışları bir anda silebiliyor. Bu çok özel bir şey… Anneyle olan bağı da öyle. Annesinden gelen bir sevgi göstergesi ya da güzel bir cümle, ona inanmasını ve sevgiyle karşılık vermesini sağlıyor. Ama tam tersi bir tepki gördüğünde de hemen duyguları değişebiliyor. Zaten Meryem karakterinin anne ve babasıyla olan sıkıntılı ilişkisi beni hep çok etkiliyor.
İzleyiciler Meryem karakterinden ne öğrenebilir? Onun verdiği en önemli mesaj sizce nedir?
Şu dünyada her şeyin kökünde sevgi vardır. Sevginin gücünü hafife almamak lazım.
Biliyorsunuz biz özel gereksinimli bireyler için çalışan bir derneğiz. Sizin yolunuz hiç özel gereksinimli bireyler ile kesişti mi?
Evet, dizi sayesinde kesişti. Onların dünyasını görmek adına iki kere ziyaret ettim ve iyi ki de gitmişim. En yakın zamanda tekrar gidip onlarla zaman geçirmeyi çok istiyorum.
Farklılıklara saygı kavramı sizin için ne ifade ediyor?
“Fark” kelimesini doğru konumlandırmalıyız bence. Buradaki fark, pozitif bir şey. Onların dünyayı nasıl gördüğünü anlamaya çalışmak, onlarla empati kurmak demek. Şu an çoğumuz hayatın içinde kaybolmuş vaziyetteyiz. Zihnen ve bedenen sürekli çalışıyoruz. Kalbimizi, hissettiklerimizi göz ardı ediyoruz. İsteklerine ve duygularına bu kadar güzel sahip çıkan bu bireylere saygı duymamız gerekiyor. Ve onları fark etmekle başlıyor mesele.
Onların dünyayı nasıl gördüğünü anlamak, görünür kılmak ve onları hayata kazandırmak çok önemli. Bunu yapan her birey, farklılıklara saygı duyduğunu gösterir.
Otizmli, down sendromlu ya da CP’li çocuğu olan bazı ailelerimiz yadırgayan bakışlar ile mücadelede etmemek için bazen evden çıkmak bile istemiyor. O ailelerimize ne söylemek isterseniz?
Bu söylem bana düşer mi bilmiyorum ama naçizane şunları diyebilirim: Bu çocukların gözlerindeki ışığı, kalplerindeki sevgiyi, hal ve hareketlerinin benzersiz güzelliğini en iyi aileleri bilmeli ve bunu kabul etmeli öncelikle. Mesela Meryem karakterine bakacak olursak, Meryem’in anne ve babası onu fark edip kabul etseler, hayata kazandırmaya çalışsalar, eğitim aldırıp topluma kazandırsalar, potansiyeli görülse bambaşka bir çocuk olur. Yadırganan bakışlarla mücadele etmenin çok zor olduğunu hissedebiliyorum. Ve bu konuda hepimiz böyle hisseden ailelere destek olmalı, onları anlamalıyız. Bu konuda farkındalık kazanmalıyız. Onların yanında olduğumuzu hissettirmemiz gerek. Ayrıca bu bireyler kendilerini bizden farklı görmüyorlar. Farklı gören bizleriz.