Garen bana saf sevgiyi gösterdi

Yaşam sayfamızın konuğu Kaan Demir, Best Buddies projesinde yaşadıklarını ve gönüllü projelere katılmanın bakış açısında yarattığı farkları e-dergimiz için yazdı.

Bundan iki yıl öncesine kadar yaptığım sabahtan akşama kadar basketbol oynamaktı. 9. sınıfta sosyal sorumluluk projelerine başladım ve bu benim hayatımda çok net bir çizgi oldu. Okulda sosyal sorumluluk kulübü ekolü var, 10 seneyi aşkın bir süredir devam ediyor. O zaman çok örnek aldığım bir başkan vardı, ona sordum ve bu işlerin nasıl yürüdüğünü öğrenmek istedim. Bana “Ataşehir’de Düşler Akademisi var, bir gün oraya gel bakalım ne hissedeceksin?” dedi. Oraya gittim ve o güne kadar hayatımda yapmadığım işleri yaptım; farklı gelişim gösteren bireylerle ilgilenip onlarla beraber atölyelere katıldım, yer paspasladım, cam sildim, kurabiye pişirdim. Oradan çıkıp Ortaköy’deki yatakhaneye dönene kadar hep o çocukları düşündüm ve aslında o gün kararımı verdim, ben de bu işin içinde olmak istiyordum. Best Buddies Turkey projesini 9. sınıftayken duymuştum ama kendimi tam tecrübeli hissetmediğim bir konuydu. Sonuçta bir yere gidip 2-3 eğitmenle birlikte farklı gelişim gösteren bireylerle vakit geçirmek başka bir şeyken onlarla arkadaş olup konuları senin açman, ilgi alanlarını bilmen ve ona göre davranman gerekecek bir ikili ilişki başka bir şeydi ve tecrübemin buna yeterli olmadığını düşündüm. O yüzden Best Buddies Turkey’in arkadaşlık programına 10. sınıfta katıldım. “Best Buddies Turkey arkadaşlık programı nedir?” derseniz:

1989 yılında, zihinsel ve gelişimsel farklılığı bulunan bireylerin toplumun dışına itilme sorununun çözülmesi ve sosyal hayata dahil edilmeleri amacıyla Amerika’da başlatılmış bir program. Şu an ise; eklenen yeni programlarla beraber 48 ülkede faaliyet gösteren, kar amacı gütmeyen uluslararası bir organizasyon Best Buddies. Alternatif Yaşam Derneği’nin 2010 yılından beri Türkiye’deki uygulama haklarına sahip olduğu bu proje; arkadaşlık programı kapsamında bir zihinsel ya da gelişimsel engelli bireyle engeli olmayan bir bireyin arkadaş olarak eşleştirilmesini sağlıyor. Best Buddies Turkey’de gönüllü olmak istiyorsanız öncelikle iki seminer almanız gerekiyor. İlki, engellilik konusuna doğru yaklaşım semineri; ikincisi, liderlik eğitimi. Ben liderlik eğitimimi Best Buddies Turkey program koordinatöründen aldım. Bu aşamayı tamamladıktan sonra okulunuzun anlaşmalı olduğu rehabilitasyon merkeziyle tanışma toplantıları yapılıyor ve proje başlıyor. Proje süresince ayda iki kere buluşuyor, haftada iki kez de mesajla veya arayarak iletişime geçiyorsunuz. Bunlar kağıt üzerinde olan, sizin internetten de araştırıp görebileceğiniz şeyler ama ben bu yazıda size bir buddy ile birlikte dışarı çıkmanın ne demek olduğunu anlatmak istiyorum.

GAREN’LE TANIŞMAM

Best Buddy’si olduğum Garen’i ilk kez tanışma toplantısında gördüm. İlk gördüğümde farklı gelişim gösteren bir birey olduğunu kesinlikle düşünmedim. Garen çok sıcak ve samimiydi. İlk olarak bir AVM’de buluştuk. İlk iki üç ay kadarki dönemde konuşmalarımız maksimum 35-40 dakika sürüyordu. Garen’in her fast food restoranında yediği klasik bir şey vardı. Her buluşmamızda kendisine ondan alıyordu ama yetmiyordu. Ben de onun ona yetmeyeceğini öğrenmiştim. Çünkü Garen çok yiyor, benden de çok yiyor! Sonraki buluşmalarda ben kendime iki tane hamburger almaya başladım, o yine bir tane alıyordu. Kendiminkini yiyordum, sonra Garen’in klasik sorusu geliyordu: “Bunu kim yiyecek?” Diyorum ki, “ikimize aldım, birlikte yiyeceğiz.” Koparıyordum yarısını o yiyordu, ben de kendiminkini koparıp kenara koyuyordum, Garen “Bunu kim yiyecek” diye tekrar soruyor ve o yarıyı da yiyordu. Sonra oradan kalkıp tatlı yiyorduk ve Garen’in “ben yoruldum” demesiyle ayrılıyorduk. Birbirimize alışma süremiz zorlu oldu ama ondan sonra gerçek iki dost olduk. Buluşma sürelerimiz 2-2,5 saate kadar çıktı. Garen’le çok şey yaptık. Oyun alanlarında basket oynadık, çarpışan arabalara bindik. Şunu fark ettim ki Garen benden daha iyi araba kullanıyor! Garen’i sinemaya götürmek için çok uğraşıyordum. Garen piyasaya çıkan her Türk komedi filmini izliyor. Üç dört tanesine de birlikte gittik. Bir yerden sonra ben Garen’in hayatına daha fazla dahil olmak istedim.

 

GAREN’İ ANLAYABİLMEK

Garen’in birkaç tane başlığı var. Mesela sonsuzluk nedir, ölüm nedir, iki nedir? Obsesyon, takıntı tabii ki otizmin getirdiği bir sonuç, bunları hepimiz biliyoruz ama bu 2 takıntısı daha farklı geliyordu bana. Sanki Garen’in bana anlatmaya çalıştığı ama benim okuyamadığım bir şey var gibi… Bir bakıyorsunuz bambaşka bir şey konuşurken 2 Şubat 2002’de doğan iki kız çocuğunun ikincisi hakkında bir şey soruyor bana! Neden bahsetmeye çalıştığını bilmiyordum , neden o kadar iki olduğunu bilmiyordum! Bunun çözebileceğim bir şey olduğunu da düşünmüyordum. Bunun gibi şeyler vardı ve ben Garen’i anlayabilmek istiyordum. Bu yüzden de Garen’in her cuma saat 4 ile 5 beş arasında Psikolog Sibel Hanım’la görüşmesine ben de dahil olmayı başladım. Bu, normalde bir buddynin çok yapmasını önereceğimiz şey değildir. Ben insanlara “yapmayın” dediğimiz şeyi yapmaya başladım çünkü Garen’i anlayabilmek istiyordum.

Sonra kendimce bir çözüm buldum. Garen belirli konuları açtığında “Sonsuzluk nedir”, “Ölüm nedir?”, “İki nedir?” ona şunu dedim: “Bunları seksen iki yaşımızdan sonra konuşalım mı.” Parlak bir fikirle bunu söyledim ve olabildiğince ileriye atmaya çalıştım. Ondan sonra şöyle şeyler konuşulmaya başladı, “Ben seninle bir şey konuşacağım ama 82’ye daha çok var mı?” “Şu an biraz konuşalım, kalanını 82’den sonra konuşuruz” diye ertelemeye başladım ama yine de merak ediyordum.

Garen’in kendine özgü bir dili var. Onun notlarını okuduğunuz zaman siz hiçbir şey anlayamazsınız. Da Vinci tersten yazarmış ya aynadan okunduğunda, düz olsun diye Garen’in o tarz bir tarzı var. Kodlamalar, noktalama işaretleri… Ve kendi anlayabiliyor bunu.

Garen’in en şaşırdığım özelliklerinden biri de, 25 Mayıs 2007’de, 13 Nisan 2009’da veya 12 Şubat 2008’de ne yaptığını gayet iyi ve ezbere biliyor olması. Buna her seferinde ağzım açık kalıyor! Garen çok neşeli bir kişilik, onu anlatarak bitirebileceğimi sanmıyorum. Mesela bir sonraki buluşmamızda ne yapacağımızı konuşuyoruz, çikolata mı yiyelim, hamburger mi yiyelim derken birden soruyor “Senin baban kaçlı?” Herkesin doğum tarihini ezbere biliyor. Garen’i tanıma sürecim çok uzun sürdü ama aramızda cidden iyi bir bağ kurduğumuza inanıyorum. Gönüllülük beni tamamen farklı biri yaptı ve Garen bana saf sevgiyi gösterdi, 1.85 boyunda 100 kilo bir adam geliyor, sizin yanağınızı sıkıyor.

PROJE BİTER DOSTLUK BİTMEZ

Best Buddies Turkey arkadaşlık programı süresi dolduktan sonra da tabii ki Garen’le görüşmeye devam ediyoruz. Hepimizin çevremizde insanlara ihtiyacı var. Ben Garen’in okulda yaşadığı zorlukları biliyorum. Dürüst konuşmak gerekiyorsa yemek yerken yanından güzel bir kız geçtiğinde bunu yanındaki arkadaşına söyleyebilmek bir ihtiyaçtır. Bir kıza mesaj atmak istediğinde yazmaya nasıl başlaman gerektiğini bir arkadaşına sormak istemek bir ihtiyaçtır. Biz Garen’le bu noktaya 7-8 ayın sonunda geldik. Onların hayatının çemberlerinin içine girmek çok kolay değil ama oraya girince en basit örneğiyle o çemberin bir omzunu da siz almış oluyorsunuz. Garen’in etrafında annesi, koçları, öğretmenleri var ama şurada da ben olayım, onun hayatının bir parçası olayım istiyorum. Gidip onunla film izleyebiliyorum, onunla defalarca kahkaha krizine girdik. Diğer tüm yetişkin baskılarından çıkmak istediği zaman beni arar. Yemek yeriz, yürürüz, eğleniriz. Hepimizin böyle bir Kaan’a ve böyle bir Garen’e ihtiyacı var. Ben gidiyorum okulda ağır dersler, arkamdan iş çeviren insanlar sonra bir geliyorum Garen! İki saat boyunca masada negatif bir düşünce yok, sadece yemeğimi yiyor! O konuda biraz sıkıntı yaşıyoruz o kadar, çünkü ben de acıkıyorum:)